Özbek Hikâye ve Kıssaları. Muhammed Emin Töhliyev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Özbek Hikâye ve Kıssaları - Muhammed Emin Töhliyev страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Özbek Hikâye ve Kıssaları - Muhammed Emin Töhliyev

Скачать книгу

diye aklımdan geçirdim.

      Araba geldi. İsanbay ağabeyi arabaya yatırdılar. Ağabeyim ve üç dört arkadaşı birlikte İsanbay’a refakat ederek şehre doğru hareket ettiler.

      Kalabalıkta birileri, “Ağrısını hafifletmek için tuzlu suya batırılmış pamuk alsınlar, kızgın kepek bastırsınlar…” diye söyleniyordu.

      Onlar gittikten sonra oğlak kapma yarışı yeniden başladı. Ben yarış bitinceye kadar seyrettim. Çok şükür ki hiç kimseyi at çiğnemedi.

* * *

      Dün sanki beni at tepmişti. Yerime yatar yatmaz kavak kütüğü gibi kaskatı kalıp uyumuşum. Sabahleyin annem:

      – Çabuk kalk! Baban gelirse öldürür, karışmam, diyerek üstümden yorganı çekip aldı. Ben uykulu gözlerle:

      – Babam pazara gitmedi mi? diye sordum.

      Annem:

      – İsanbay’ın cenazesinde, diye cevap verdi.

      Uykum açılıverdı.

      GAFUR GULÂM

      Sovyetler Birliği devrindeki Özbek edebiyatının önemli yazar ve şairlerinden biri olan Gafur Gulam, 1903 yılında Taşkent’te dünyaya geldi. Eski usuldeki okulda, Rus-tuzem okulunda ve sonra da öğretmen okulunda okumuştur. Biraz öğretmenlik yapmış sonra sosyalistlerin “Kızıl Özbekistan”, “Şark Gerçeği” adlı gazetelerinde çalışmış, “Muştum” ve “Yer Yüzü” dergilerinde de görev yaptı (1924-1942).

      Daha sonra Özbekistan Fenler Akademisi Edebiyat Enstitüsünde asistan olarak görev yapan (1943-1966) Gafur Gu-lam, 1966 yılında öldü.

      İlk şiiri “Güzellik Nede” 1923 yılında basılmıştır. “Dinamo” (1931), “Canlı Şarkılar” (1932) adlı kitaplarıyla şair olarak tanınmıştır. Bu kitaplarda o dönemin ideallerinin talepleri genç komünistlerin ve Bolşeviklerin düşünceleri teşvik edilmiştir. “Kokan” (1930) adlı destanında kollektif çalışmanın çiftçiye şans getiren gücü anlatılmış, kolhoz çevresinde doğan yeni adamlar, yeni hayatlar tasvir edilmiştir. Bu destan, Özbek Sovyet şiirinin büyük başarısı olarak değerlendirilmiş, ders kitaplarında elli yıl okutulmuştur. Aslında Türkistanlı çiftçilerin yerleri ellerinden alınıp, Ukrayna ve Sibirya’ya sürgün edilimişler, yerleri devlete bağlı kolhoza dönüştürülmüştü. Bu tarihî bir gerçektir. Buna rağmen Gafur Gulam’ın şairlik yeteneği inkâr edilemez. Ayıca belirtmek gerekir ki Çolpan, Kadiri ve diğer öldürülen veya sürülen aydınların sonunu gören Gafur Gulam ve çağdaşlarının başka türlü yazmaları mümkün değildi. Gafur Gulam, düzenle iyi geçinmiş, çevresindekilere bunu öğretmiş ve Aybek gibi düzenin yanında mı karşısında mı olduğuna karar verilemeyen birçok aydını da korumuştur. Bu konuda en ayrıntılı kaynak Said Ahmed’in hatıralarını anlattığı “Kaybettiklerim ve Kazandıklarım” adlı eserin Gafur Gulam’la ilgili bölümüdür.

      Gafur Gulam’ın yazdığı bütün eserleri toplanıp birkaç defa Özbek Türkçesi ve Rusça olarak yayımlanmıştır. “Lenin ve Şark” adlı kitabı 1973 yılında “Lenin Ödülü” almıştır. Ona üç defa “Mihnet Kızıl Bayrak” madalyası (1937,1951, 1961), “Lenin” madalyası (1949) ve başka devlet ödülleri verilmiştir.

      Gafur Gulam’ın eserlerinden senaryolaştırılan “Sen Yetim Değilsin” ve “Yaramaz Oğlan” adlı filmler, Özbek halkı arasında çok sevilmiştir.

      Benim Hırsız Yavrum

      (Yaşanmış Hikâye)

Türkiye Türkçesine çeviren: Muhammed Emin Tohliyev

      Babamız öleli nice yıllar geçti. Bu yıl, on yedinci yılın baharında annemiz de öldü ve biz tamamen yetim kaldık.

      Bizim hâlimizi hatırımızı sormaya ninem, annemin annesi Rukiyebibi geliyordu. Ninemize biz “Kara Nine” diyorduk.

      Geceleri ninemle birlikte hepimiz ayvanda eski minder ve yastıklarla bir tane kilim üzerinde uyuyorduk.

      Eylül ayının sonu, sonbaharın ilk akşamlarından biriydi. Hava biraz serindi. Biz öksüzler birbirimize sarılıp, birbirimizi ısıtıp uyumuşuz. Sıranın en sonunda, sanki anne kuş gibi Kara Nine yatıyordu. O seksen yaşını geçmiş, ağızotu tiryakisi ihtiyar bir kadındı.

      Bir akşam Üç Horoz Yıldızı geçip Yedi Eşkiya Yıldızı gökyüzüne dik geldiğinde bir gürültü işiterek uyandım. Ninem birisiyle yüksek sesle konuşuyordu. Avlumuz büyüktü. Atalarımızdan kalma bu avlu dörtgen şeklindeydi. Çevresi evlerle kuşatılan bu avlunun güney tarafında amcalarım oturuyorlardı. Fakat onlar yazın bahçe evlerine taşınıyorlardı. Şimdi orada kimse yok. Şu işe bak, bizim eve hırsız girmiş. Bizi de adam sayanlar varmış meğer. Yarın arkadaşlarıma çok övüneceğim, “Bizim eve hırsız gelmiş!” diye. Gururla söylemek mümkün. Lakin inanırlar mı acaba?

      Hırsız amcamoğullarının çatısı üzerinden yavaşça geçip ninemin yakınına geldiğinde hapşırmış. Ninem ise yastığını kucaklayıp dilinin altındaki ağızotunun verdiği keyifle hayallere dalmış yatıyordu. Ninem ağzındakini tükürüp çatıya bakarak:

      – Hırsız yavrum, hırsız yavrucuğum! Belki bir şey derdinde, geçimini sağlamak için bu işi yapıyorsundur. Hastalığın geçtikten sonra bu işi yapsan olmaz mı?

      Hırsız yukarıdan:

      – Ya nine, siz de bir gece olsun dinlenip uyusanıza! Bizim gibiler de bir gün olsun rahat çalışırdık!

      Ben konuşmanın burasında uyanmışım galiba. İşittiklerimi olduğu gibi yazacağım:

      – Gözünü sevdiğim hırsız yavrum, başımda bu kadar musibet varken, gözüme uyku girer mi? İşte altı aydır bir saat bile uyuduğum yok. Gündüzleri serseri gibi dolaşıyorum. Bir yerde oturup biraz kestiriyorum. Geceleri ise hayallere dalıyorum.

      – Neleri hayal ediyorsunuz, nineciğim?

      Bu sorudan sonra hırsız üzerindeki kaftanını çıkartıp yastık gibi yaptı ve yaslandı.

      – Neleri mi hayal ediyorum? Şu dört öksüzün geleceğini düşünüyorum. Zamanın nasıl olduğunu görüyorsun. Geçim taştan da sert. Devenin gözü kadar ekmeği buluncaya dek akla karayı seçersin. Bekâr arabacı dayılarının kazandığı parayı kendi ailelerinden artırıp bunlara da bir şeyler kalması zor. Ee, bu çocuklar ne zaman büyüyüp kendi ekmeğini kazanırlar ki? Hayal sürmek zorunda kalacağım. Yine de bunların bir tanesi erkek, üçü kız, en büyüğü şimdi onbeş yaşında. Bu zavallı kızlara ne zaman birileri sahip çıkacak. Birileri sahip çıkmazsa, bunlarda kimsenin gözü yok. Zaman ağır, hırsız yavrucuğum.

      – Doğru söylüyorsunuz nineciğim, dedi hırsız. Benim de iki çocuğum, eşim, yaşlı annem var. Helva demekle ağız tatlanmaz. Bunlara bakmam lâzım. Dört kişinin ekmeğini kazanmak için başımı ne belâlara sokacağım. Eğer çalışırsam gücüm var, aklım zekâm yerinde. Bu iş benim hoşuma mı gidiyor sanıyorsunuz? Zaman değişti. Kerenski başa geçtikten sonra savaş bitecek demişlerdi.

Скачать книгу