Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay. Darhan Kıdırali

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay - Darhan Kıdırali страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay - Darhan Kıdırali

Скачать книгу

sağlamış, haysiyet ve şeref kavramlarını öne çıkarmış, onların geleceğe umutla bakmasına zemin hazırlamıştı. Dolayısıyla herkeste “Avuç içi kadar küçük bir adada yaşayan yoksul Japonlar, orman gibi sık bir halka diz çöktürürken, biz neden hürriyet yolunda savaşmıyoruz?” fikri hasıl olmuştu. Bu bağlamda Japonları örnek alıp bilgi silahıyla güçlenme yoluna giden Ceditçiler, çağdaş okullar açarak, basın ve yayına önem vererek, gizli teşkilatlar kurarak, çeşitli kültürel etkinlikler düzenleyerek halkı uyandırmaya çalışıyorlardı.

      Müşel yaşını yeni tamamlamış bulunan Mustafa o zaman lise üçüncü sınıfa gidiyordu. Taşkent’teki bütün okullarda olduğu gibi onun okuduğu lisede de devrimden bahsediliyor, Petersburg’daki olaylar hakkında çeşitli düzeyde tartışmalar yapılıyordu. Bu durum karşısında bazıları açıkça fikirlerini beyan ederken bazıları da ağzını açmadan olup bitenin sonucunu bekliyordu. Mustafa ise tedbirli hareket ederek tartışmalara ve gizli toplantılara pek fazla katılmıyordu çünkü devrim sonrasında Çarlık hükûmeti tepki olarak okulları sıkı denetim ve baskı altında tutuyordu. Diğer yandan 1898 yılındaki Andican ayaklanmasının neticesinde hükûmetin yerli halka karşı güveni azalmış, dolayısıyla baskı daha da artmıştı. Her yer özellikle de okullar casus ve muhbir kaynıyordu. Bunlar konuşulan her şeyi anında güvenlik birimlerine yetiştiriyorlardı. Hükûmetin ise kendine karşı gelen Asyalılara acımayacağı çok açıktı. Bu şartlarda ufak bir şeyden dolayı okuldan atılacağının bilincinde olan Mustafa, içine kapanarak ihtiyatlı olmaya çalışıyordu.

      Lise eğitimi sırasında tarihe, özellikle kendi tarihine ilgi duydu. Geçmişte Turan olarak adlandırılan büyük Türkistan’ın ve vaktiyle dünyanın yarısına hükmetmiş Kıpçakların tarihiyle alakalı ciddi bir araştırmalar yaptı. Söz konusu yıllarda tanınmış bilim adamı, Türkistan tarihi uzmanı V. V. Barthold’un öncülüğünde yürütülen Türkistan Bölgesi Kazı Bilimi Meraklıları Kulübünün etkinliklerine dinleyici olarak katılıyordu. Türkistan bölgesinin arkeolojisi ve etnografyası, tarihi ve kültürüne dair ilgi çekici konular üzerinde durulan kulüp çalışmalarına tanınmış şahıslar9 iştirak ederek bilimsel sunumlar yaparlardı. Taşkent’te eğitime başladığı yıl faaliyete başlayan Şarkiyat Topluluğu da Mustafa’nın çok sık uğradığı yerlerden biriydi. Tanınmış şarkiyatçı, etkinci misyoner, Taşkent Öğretmen Okulu müdürü Nikolay Ostroumov’un yönetiminde faaliyet gösteren bu topluluğun geleneksel toplantılarına S. Saidazimbayev, M. İsamuhamedov gibi Türkistanlı Ceditçi aydınları da etkin bir şekilde katılırlardı.

      Mustafa’yı ilmi çalışmalara teşvik ve onun yeteneğini geliştiren şahıslardan biri de tanınmış Başkurt budun betim-ci Ebubekir Divayev’dir. Türkistan Kazı Bilimi Meraklıları Topluluğunun toplantılarına sürekli katılan Mustafa, Kazak tarihi ve kültürü ile ilgili birçok değerli çalışma yürüten Ebubekir Divayev’in dikkatini çekmişti. Tanışmalarının ardından Divayev, Mustafa’yı evine davet etti. Bilim adamlığının yanı sıra insanlığı, ileri görüşlülüğü ve derin düşünceleri ile de temayüz eden Divayev, evine gelen Mustafa ve arkadaşlarını çok iyi karşılıyor, onlarla bolca sohbet ediyordu. Bilime meraklı bu genç öğrenciler, Türk tarihi, edebiyatı ve kültürü hakkında, ayrıca Kazakların engin halk bilimine dair önemli bilgiler aktaran Ebubekir Divayev’in evine artık daha sık gelmeye başladılar. Divayev lisede okuyan Türkistanlı öğrencileri teşvik ediyor, ihtiyaç hasıl oldukça onlara destek veriyor hatta maddî yardımda bulunuyordu.

      Bir seferinde Ebubekir“Abay Kunanbayoğlu adlı şairi duymuş muydun?” diye sordu. Olumsuz cevap üzerine Divayev gülümseyerek kitaplıktan bir kitap alarak Mustafa’ya uzattı. Petersburg’dan yeni getirmişti, kitap yepyeniydi. Mustafa kitabı usulca açıp okumaya başladı.

      Bilim öğrenmeden övünme,

      Yerini bulmadan gerinme,

      Hiç de heveslenip sevinme,

      Eğlenerek boşa gülmeye.

      Şairin manidar dizeleri onu âdeta büyüledi. Önünde sanki daha önce görmediği yepyeni pencereler açılmıştı. Evvelce dinlediği, okuduğu şair ve ozanlara hiç benzemiyordu bu. Okumaya devam etti:

      Yatılı okulda okuyor,

      Nice nice Kazak uşağı.

      Yeni nesiller, genç kuşaklar,

      Sanki bir elin parmağı.

      Oğlum kanun biliyor diye

      Sevinir anne babaları,

      Yazık ki hiç de fark etmezler,

      Eksilir kendi pahaları.

      Bu mısraları okurken ilgisi ve heyecanı daha da artmıştı.

      Aklından geçmez hiçbirinin

      Saltıkov ya da Tolstoy olmak,

      Ya tercüman yahut avukat

      Düşünceleri budur ancak.

      Bu dörtlüğü okuyunca ise derin düşüncelere daldı. Hukukçu olmak istediğini iyi bilen Ebubekir, onun nerede durduğunu görünce;

      – Bu mısralar senin için yazılmamıştır, bunlar köklerinden kopmuş, sadece kendini düşünen, nefsinin kölesi olmuş, makam için milletini satan, dilini bilse de edebiyat ve kültürünü tanımayan, kendini eğitim ve bilime adamayan cahillere hitaben yazılmış dörtlüklerdir dedi ve Abay’dan bahsetti.

      Kazanlı bilgin Mercanî’nin izini takip eden Divayev, bir zaman sonra bu gayretli genci Ceditçilerin önde gelenleriyle tanıştırdı. Hareketin Türkistan’daki öncülerinden sayılan Mahmud Hoca Behbudî ve Münevver Karî Abduraşidhanov gibi aydınlarla tanışan Mustafa, Usul-i Cedid yani yani çağdaş sistemle eğitim veren okullardan haberdar oldu. Sohbetler sırasında Taşkent şehrinde açılan ilk Usul-i Cedid okulunun kurucusu Hafız Münevver Abduraşidhanov, eğitimcilik konusunu ele alırken Müftü Mahmud Hoca Behbudî, hürriyet yolunda siyasî mücadelenin yöntemleri hakkındaki düşüncelerini paylaşıyordu. Rus okullarında okuyan Türkistanlı talebelerin terbiyesine çok önem veren Behbudî, Türkistan’dan Rusya Devlet Duması’na Rusça bilen ve Hukuk Fakültesi mezunu yurttaşlarının gitmesi fikrini savunuyordu. Bunun için milliyetçi ve vatansever gençlerle görüştüğünde hep “Rusçayı iyi öğrenin, hukuku iyi bilin, bizim mücadelemiz kanunî çerçevede ilerlemelidir.” diyordu. Mustafa, babası Çokay Biy’in Rusça öğrenmesini ve hukuk okumasını neden bu kadar çok isteğini o zaman daha iyi anlamaya başladı. Kırım’da yayımlanan Tercüman; Taşkent’te çıkan Hurşid, Terakki, Şurrat ve Tüccar gibi Ceditçi gazeteler sayesinde fikir dünyası enikonu gelişmiş, düşünceleri şekillenip oturmuştu. Bu yayınlar sayesinde Şehabeddin Mercanî, İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura ve sömürge altındaki Müslüman Türk halklarının millî istiklal yolundaki mücadesi hakkında da bilgi sahibi oldu.

      Mustafa’nın siyasete ilgisi de o dönemlerde başlamıştı. Taşkent’te Türkistan Ceditçilerinden ilk siyasî bilgileri aldıktan sonra Taşkent’teki aydınlarla sıkı ilişkiler içine girdi. Birlikte okuduğu Tatar arkadaşının babası, General Sakıpkerey Yanıkeyev’in evine sık sık gidiyor, Çar ordusunda hizmet edip en yüksek rütbeye kadar yükselmiş bulunan General de bu yiğit gençle bazen siyasî konular üzerinde konuşuyordu. Mustafa bir sohbet sırasında Petersburg Hukuk Fakültesinde okumak istediğini fakat Türkistanlılar için özel bir burs bulunmadığından bu hayalini gerçekleştiremediğini söylemişti.

Скачать книгу


<p>9</p>

N. P. Ostroumov, V. V. Nalivkin, V. İ. Vyatkin, İ. İ. Geyer, S. M. Gramenitski, F. İ. Kerenski, N. A. Avikov, N. G. Mallitski, S.M. Likoşin, O.N. Petrovski, V.F. Oşanin…