Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay. Darhan Kıdırali

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay - Darhan Kıdırali страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kod Adı Türkistan: Mustafa Çokay - Darhan Kıdırali

Скачать книгу

bir sevinçle karşıladı. Nitekim Petersburg’daki bir öbek Kazak genciyle birlikte mektup yazarak gazetenin yayın kuruluna yolladılar. Gazetede neşredilen bu açık mektupta şunlar yazılıydı:

      “Halkımızın bir gazeteye ihtiyacı olduğu şüphesiz herkesin malumudur. Onun için Orenburg’da Kazak adıyla bir gazete çıkarılacağı haberini duyunca Petersburg’da yaşayan Kazak toplumunun olağanüstü biçimde sevindiğini bildirirken bu mektup aracılığıyla -halkımızın geleneklerine uyarak-gazetenizin bu ilk adımının hayırlı uğurlu ve ömrünün uzun olmasını, yayının amacına ulaşmasını canıgönülden dilediğimizi belirtmek istiyoruz. Kazak halkı bilim ve sanatı çok gelişmemiş bir toplumdur. Bu yüzden dünya işlerinde gelişmiş uluslar gibi kendi yaşam biçimini tayin edememiş, güçlü milletlerin dediğini yapan, yönlendirdiği tarafa yürüyen köle konumuna düşmüştür.

      Petersburg’da yaşayan altı yedi Kazak genci olarak her birimiz başka bölgelerden, her birimiz başka uruklardanız fakat kökümüz, kanımız bir olduğu için düşüncemiz ve amacımız da birdir. Birimizin sevinci de kaygısı da hepimizindir. Uygun vakit bulduğumuzda bir araya gelip bir birbirimizle görüşüp sohbet etmedikçe rahatlayamıyoruz. Kazak halkı sadece altı, yedi kişiden ibaret değildir, altı yedi milyon kişiden oluşmaktadır. Bu kadar insan yüz yüze görüşüp sohbet edemez. Dünyaya yeni gelen Kazak gazetesine herkes söz ve el birliği içinde destek verirse, henüz küçük demeden onu önder kabul ederse, baş sayarak herkes yürekten destekler ve gücünün yettiği ölçüde maddî manevî yardımda bulunursa dertli halkımızın dertlerini paylaşarak birbirimizden haberdar olma konusunda Kazak’ın katkısının da az olmayacağı kanaatindeyiz…”

      Mustafa’nın öğrencilik hayatı sürekli hareketliydi. Bu yüzden üniversiteden aldığı sınırlı burs ihtiyaçlarını her zaman karşılamıyordu. Evinden para istemeyen Mustafa, zor durumlarda kaldığı zaman Türkistan Öğrencileri Vakfından11 yardım istiyordu. Türkistanlı öğrenciler, Ceditçiler ve varlıklı kişiler tarafından temeli atılan bu vakıf, umut vadeden genç bu delikanlıya her zaman yardım etti. Hatta vakfa üye yapılan Mustafa bir süte sonra vakıf sekreterliğine getirilmiştir. Durumunu çok iyi bilen hemşerileri maddî yardımlarını hiçbir zaman esirgemediler.

      Mustafa eline geçen parayı olabildiğince tasarruflu kullanıyordu. Ancak memleketten gelen kişilere yardım ettiği için masrafı da çok oluyordu. Bu yüzden evini birkaç defa değiştirmek zorunda kaldı. İlk başta Tserkovnaya Sokağı’ndaki 4 numaralı apartmanın 42 numaralı dairesinde kalmış, daha sonra Proviantskaya Sokağı’ndaki 10 numaralı apartmanın 25 numaralı dairesine taşınmıştı.

      Hukuk eğitimi alıp devlet işleri ve siyaset hakkında görüşleri olgunlaşırken Mustafa bir yandan da siyasî hareketlere de katılmaya başladı. Zaten o dönemde Petersburg’daki siyasî durum, öğrencileri içine çekmeye çok müsaitti. Özellikle, 1912’de patlak veren Osmanlı Devleti ile Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan arasındaki Balkan Savaşı, Petersburg’daki öğrenciler arasında heyecanı daha da arttırdı. Rus ırkçıların Osmanlı Türklerine karşı düzenlediği mitingler, “Ayasofya Camisi’nin kubbesine haç dikeceğiz!” sloganları, Petersburg’da okuyan Türkistanlı Müslüman gençlerin öfkelenmelerine sebep oluyordu. Polisin sıkı denetim ve sert müdahalesine rağmen Mustafa ve arkadaşları öfkelerini çeşitli miting ve hükûmet karşıtı yürüyüşlerle açığa vurmaktan çekinmediler. Önceleri kimi zaman Rus, kimi zaman da Leh gençlerle birlikte hareket ederken sonraları çıkar çatışmalarını ve görüş ayrılıklarını ileri sürerek ayrı ayrı eylem yapmaya başladılar.

      Bir keresinde Mustafa, Petersburg’da yaşayan Akmescitli Avukat Serali Lapin’den bir ricada bulundu. Lapin hemşerisinin ricasını geri çevirmedi, genç öğrencilere evinin kapısını açtı. Böylece kendi aralarında görüşüp danışacak mekân da bulunmuştu. İlk görüşmede Tatarlardan İlyas Alkin, Necip Kurbanaliyev, Sultanbek Mamliyev; Azerbaycan Türklerinden Miryakub Mehdiyev ve Şeyhislamzade adlı öğrenciler de vardı. Toplantıya Türkistanlılar adına Mustafa Çokay ile birlikte Türkmen Kakacan Berdiyev katıldı. Birkaç defa yapılan toplantıların tek bir gündemi vardı: “Eğer Rusya, Balkan Savaşı’na girecek olursa Müslüman Türk öğrencilerinin tutumu hangi yönde olacak?” İşte bu konu üzerinde fikirlerini paylaşırlarken sohbetler uzuyor, tartışmalar gece yarılarına kadar devam ediyordu. Toplantıya katılanların hepsi kendi görüşlerini dile getiriyor, tezlerini delillerle kanıtlamaya çalışıyorlardı. Özellikle heyecanlı ve ateşli Kafkasyalılar, ellerini kollarını sallayarak, yüksek sesle konuşuyorlar, böyle durumlara kayıtsız kalmamak gerektiğini vurgulayarak bağırıp çağırıyorlardı. Tatar İlyas Alkin de tarafsız değildi. Mustafa ise sakin sakin konuşuyor, tartışmayı yumuşatıyor ve onlara sabırlı olmayı tavsiye ediyordu. Toplantılar bu şekilde birkaç gün devam etti. Nihayetinde ortak noktada buluşarak bir karara vardılar. Söz konusu karar şöyleydi:

      “Türk öğrenciler okudukları eğitim kurumlarında hükûmete karşı düzenlenen mitinglere etkin katılacaklar, Slavlar için yardım toplayan kurumlara engel olacak etkinlikler düzenleyecekler, Türklere yardım amaçlı gizlice para toplama çalışmalarına var güçleriyle destek verecekler.

      Bunlardan başka bir karar da Rusya’nın Türklere karşı savaşa girmesi durumunda demiryolları, telgraf ağları ve köprüleri kullanılmaz hâle getirmek amacıyla Kafkaslara kadar gidileceği de açıkça belirtildi. Toplantının sonunda demiryolları ve telgraf ağlarını etkisiz hâle getirecek öğrencilerin listesi de belirlendi. Katılımcılar arasında hemen cepheye gitmeye hazır olduğunu bildirenler de vardı. Tabiatı gereği savaşa karşı olan ve sorunların barışçıl yoldan çözümünü savunan Mustafa ise Osmanlı Devleti için dua ediyordu ancak gerektiği zaman canını fedaya da hazırdı.

      Mustafa çok geçmeden memleketine gitti. Orada çeşitli görüşmeler yaparak arkadaşlarıyla kabul ettikleri kararları anlattı. Konuşmaları etkisini göstermiş olmalı ki Petersburg’a döndükten sonra Ötegen Sadıkoğlu adlı arkadaşından bir telgraf aldı. Arkadaşı, acele olarak Petersburg’a geleceğini bildiriyordu. Arkadaşını garda karşıladı. Eve giderken Öte-gen yolda geliş sebebini açıkladı: “Bir miktar altın para getirdim, Türk büyükelçisine kendi ellerimle vermeliyim!” dedi, nefes nefese.

      O zamanlarda Osmanlı Devleti’nin Petersburg Büyükelçisi Turhan Paşa idi. Elçiliğe doğrudan giderlerse göze batabilirdi. Tedbirli olmalıydılar. Ötegen’e bunu izah eden Mustafa, biraz beklemek gerektiğini söyledi. İki gün sonra akşamüzeri dışarıdaki kalabalık seyreldikten sonra beraberce Türk Büyükelçiliğine doğru yola çıktılar. Turhan Paşa, gençleri özel olarak kabul etti ve anlatılanları dikkatlice dinledi. Ötegen “Türk yaralıların tedavisi için uzaktaki Türkistanlı kandaşlarından az da olsa altın para getirdiğini” söylediği zaman Büyükelçi gözyaşlarına hâkim olamayarak ağladı. Bunu gören iki arkadaş da kendini tutamayıp birlikte ağladılar. Uzun bir sessizlik oldu. Sohbet sırasında anlaşıldığı kadarıyla Turhan Paşa, Kazaklar hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Özellikle “Siz Müslüman mısınız, yoksa Hıristiyan mı?” sorusu Ötegen’i derin düşüncelere sevk etti. Bunun üzerine Mustafa, Büyükelçiye Türkistan’ı ve Türk halklarını anlattı.

      Mustafa, bir yandan Rus başkentinde okuyan Çek, Leh, Fin gençleriyle sıkı irtibat kuruyor, diğer yandan Alihan Bökeyhanov, Alimardan Topçıbaşev, Sadri Maksudî, Salimgerey Cantörin gibi Türkistanlı aydınlarınca düzenlenen siyasî sohbetleri kaçırmamaya çalışıyordu. Rus demokratlarıyla müzakere ve

Скачать книгу


<p>11</p>

Türkistan Öğrencileri Kardeşliği: Petersburg’da Okuyan Türkistanlı Öğrencilere Yardım Vakfı ya da kısaca “Turkestanskaya Zemlyaçestva” (Türkistan Kardeşliği).