Çuvaş Kızı Salambi. Aleksandır Artemyev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Çuvaş Kızı Salambi - Aleksandır Artemyev страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Çuvaş Kızı Salambi - Aleksandır Artemyev

Скачать книгу

haber yüreğinin sinirlerini bir çekip bir bırakıyormuş gibi duyuldu.

      “Yolda yağmur yağmaya başlamış ve çocuk ağlamaya başlamış. Maruş’un yengesi kendi kaftanına sarılsın diye onu örtmüş. Sözüm ona ‘babası kim seninle birlikte enstitüde öğrenci mi?’ diye sorunca Salambi hiçbir şey söylememiş aynen çocuğu öperek ağlamış…”

      “Çocuk büyük artık üç yaşında diyor yengem. Sadece Rusça konuşuyormuş…”

      “Maşa!” Maruş’un keyfi kaçarak sustu.

      Taruş ocağın önünde durdu ve nedendir ellerini öne doğru uzatarak konuştu.

      “İşte böyle üç yaşındaymış kim düşünürdü ki Salambi’nin böyle olacağını rüyada da göremezsin… Bu üç yıl içerisinde çocuğunu saklayarak nasıl yaşamış?”

      Çocuk esirgeme kurumunda saklamış diyor yengem. İşte çocuk esirgeme kurumunda saklayarak büyütmüş hiç kimseye sezdirmemiş. İşte size meşhur kız! Meşhur kızın ünü çabuk yayılır işte! İşte böyle kurnazlar!

      Vihtır’ın kara kaşlarının çatıldığını görünce Maruş konuşmayı kesti. Hepsi tekrar Maruş’a baktılar.

      “Şimdi evinde herkes hüngür hüngür ağlıyormuş. Çocuk da bağırıyormuş Salambi’yle annesi de ağlıyormuş.”

      “Olamaz! Kıza atılan iftirayla lakırtı ediyorsunuz! Kendim gidip görmezsem inanmam. Maşa, onun hakkında çok ağır konuştun. Salambi çiftlikte buzağılara bakarken senden daha başarılı olduğu için onu kıskanıyorsun. Bu yenilgiyi unutamıyorsun. Salambi’yi iyi biliyorsun o hiçbir zaman senin dediğin gibi olamaz.” dedi Lena.

      “Başkası için uğraşma sen çöpçatan değilsin.” diye cevap verdi Maruş.

      “Salambi için her zaman tartışırım. Hiçbir zaman onun adına leke sürdürmem.” dedi ve Lena hızlıca çıktı. Gençler Maruş’la Taruş tarafına kızgınlıkla baktılar: Bunlar Salambi’nin adını bu şekilde yaymaya nasıl cesaret ederler?

      Lena gidince hepsi sessizce oturdu; en gerekli kişi en büyüğü her şeyi bilen çıkıp gitmiş gibi şimdi sadece hiçbir şey bilmeyenler bütün bu iftiraya inananlar kalmış gibi hissedildi. Hepsi de rahatsız oldular. Sadece Maruş hiçbir şey olmamış gibi telaşla söyledi.

      “Hop! Gider işte böyle! Önceden kendisi Salambi’ye karşı dururdu. Valeriy’i kıskanırdı. Şimdi ise Salambi ile dost olmaya çalışıyor. Boşu boşuna işte bize ne? Bizim için ne olursa olsun fark etmez.”

      Kolya Maruş’un sözlerini işitince çok sinirlendi. Ancak onun siniri o anda geçer gibi oldu fakat yüreğini derin bir kaygı bastı. Bu nedir? Ne oluyor bu gece onun hayatında? Neler işitiyor Kolya?

      “Salambi… Gerçekten bunları yaptın mı sen? Sen de bunları yapmışsan kime inanılır artık?”

      Ev tarafındaki pencereye birileri yavaşça vurdu. Vihtır pencerenin perdesini dışarıya doğru açıp baktı ve hiçbir şey demeden arkadaşlarına doğru döndü.

      “Kim?” diye sordu oradakilerin hepsi birden.

      “Salambi.”

      Gençler susup kaldılar. Ocağın arkasındaki çekirge de cırlamayı bıraktı denebilir.

      Taruş kendi arkadaşına doğru baktı.

      “Lena kapı sundurmasını da sürmüş olmalı. Salambi açamamış.” dedi ve kapıyı açmak için çıktı. Maruş onun ardından tıpış tıpış yürüdü.

      Salambi gelince büyük ev dolup oturulan aydınlık oda daha da aydınlanmış gibi hissedildi. Kızla birlikte sokaktan temiz hava da girdi. Salambi mavi ipek elbise, deri çizme giymiş ve başı açıktı.

      Kolya küçük çocuk gibi sevinerek “Yaz tepesi gibi temiz ve alımlı!” diye düşündü. Ancak o sadece bir anlıktı, o anda bir başka düşünce, şüpheli düşünce ortaya çıktı. “Kime el uzatacak acaba önce? Kapı önünden el vermeye başlarsa kötü haberin doğru olmadığı, başköşeden el vermeye başlasa kötü haberin doğru olduğu demektir.”

      Salambi kapı önündekilerden itibaren el uzatmaya başladı. Bundan dolayı Kolya’nın yüreği kanatlanır gibi oldu. Sevinerek “Haber doğru değil, dedikodu!” diye düşündü. Hiçbir batıl inanca inanmayan delikanlı, şimdi küçük bir işareti de büyütüyordu. Suya düşen adam küçük bir saman tanesine de tutunup kurtulmayı düşünürmüş…

      “İyi misin Kolya?”

      Kolya nefes almayı da durdurdu. Salambi’nin mavi boncuk gibi yuvarlak göz bebeklerini yakından gördü ve bütün vücudunu hoş bir duygunun ürperttiğini hissetti. Bu büyük gözler insanın ruhunu, düşüncelerini, hislerini görecekmiş gibi doğrudan bakıyordu. “Ayıpladın mı beni? Benim saflığıma inanmıyor musun sen?” diyorlardı.

      Kolya sadece gözleriyle “Salambi!” dedi. “Salambi! Benim sana nasıl inandığımı, sana nasıl saygı duyduğumu anlatmak için sözler yetmez. İşte gör, benim aşkım, benim bahtım, gözlerim dolu! Ben sana dayanamam.”

      Kızın elini sıkmadı dokundu sadece. “Sen ilk kar gibi temizsin ben sana dokunmaya da utanıyorum.” der gibiydi onun elleri de. “Affet beni, Salambi, senin hakkında şüpheye düştüğüm için.” dedi onun neşeli kahverengi gözleri. O anda hatırladı “Ne demişti o bana? Nasıl cevap vermeliydim ona?”

      “İyi.” dedi sonra yavaşça.

      Salambi onun ne dediğini duymamış da olabilir, diğerine elini uzattı, herkese sırayla elini uzattı. Tatile gelmiş gibi sevinçliydi. Konuşmadan, gülmeden her birinin adını zikrederek selamlaştı.

      Hiç kimse bir söz söylemedi, sadece çakırkeyif Pavıl anlamsız birşeyler söyledi. Ocağın ardındaki çekirge tekrar insanın içini kemiren sesiyle cırıldamaya başladı.

      “Gözünde gözyaşı yok, ağlamamış o, yalan sözmüş.” diye düşündü Kolya. Ancak kızın kuruyan dudaklarını hatırladı ve başka bir şekilde düşündü. “Belki kızın dudağı rüzgârdan kurumamıştır, kaygıdan yanıp kurumuş olmasın? Gözyaşı da belki, ağlaya ağlaya kurumuştur?”

      Salambi masanın üstündeki dergiyi aldı, oradaki şarkıyı görünce biraz gülümseyiverdi.

      Yavaşça bir şeyden ürkmüş gibi zıplayarak “Oy, Almazov!” dedi. Sonra masaya doğru eğilip gazetedeki şarkıya baktı. Yüzü parladı, kızardı.

      Kolya, kızın her hareketine, sıcak yüzüne dikkat kesilerek “Biraz sonra o başka zamanlardaki gibi keyifle güldü, yankılanan sesiyle pencereleri titretti.” diye düşündü.

      Salambi beyaz örtüyü kirletmekten korkar gibi ellerini masaya koymadı, sadece parmak uçlarıyla hafifçe dokundu, başını sol omzuna doğru eğdi. Işık yukarıdan düştüğünden onun eğik kaşlarının altına, düz burnunun altına, çocuğunki gibi güzel dudaklarının altına,

Скачать книгу