Bozkurtun Patikası. Abdıreşit Taşov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bozkurtun Patikası - Abdıreşit Taşov страница 17

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Bozkurtun Patikası - Abdıreşit Taşov

Скачать книгу

sürersen, yaraların iyileşir.

      Bozkurt bunları söyledikten sonra sağ tarafta bulunan patika ile Yedidağa doğru gitti…

      Uzkurt gözünü açtıp mağaranın içinin karanlık olduğunu gördüğünde hayretler içinde kaldı. Bitkin düşmüş yara bereler içinde kalmış gövdesini zorlukla kaldırdıktan sonra, tünelden geçip Bozkurdun patikasını takip etmeye başladı.

      Epey bir süre yürüdükten sonra, yol ayırdına yetti. Yedikayaya doğru gitmekte olan çukurlu patikaya baktı. Onun nedense o patika ile gidip, kendisine rüyasında tarif edilen kayaya çıkarak, Bozkurdun yanına gitmek istedi. Hatta ilk iki adımını attı bile. Ama, nasıldır bir güç onu sol tarafta bulunan patikaya yönlendirdi.

      Turna gözü gibi berrak sulu pınar başından taa dağın yamacına kadar iki tarafı ağaçlarla dolu dere onu kendisine imrindirmekteydi. O pınarın kıyısını takip ederek, onun kaynağına doğru yol almaya başladı.

      Çöl – o engin alanları ile, burası serinlik kaynağı bahçeleri ile güzeldi.

      O, sonunda pınarın kaynağının olduğu yere yedi adım mesafede bulunan tepesi yükseklere uzanan çınara yaklaştı. Ancak onun yanına nasıl ulaşacağının hiç yolunu bulamadı. Çınar pınarın öbür tarafındaydı. Pınarın kaynağı ise dağın sarp kaya kısmından fışkırmakta ve dik eğim ile akaçtan aşağıya doğru akıp gitmekteydi. Uzkurdun pınarı atlayarak geçmeye güycü yetmeyecekti. Pınarın buz gibi soğuk suyuna girip karşı tarafa geçmeye de cesaret edemiyordu.

      Uzkurt arkasına dönüp baktığında, biraz ileriye doğru aşağıya gidildiğinde kurumuş ağacın pınarın üzerinde köprü gibi durmakta olduğunu gördü. Gidip o ağacın üzerinden dikkatlice yürüryüp, pınarı geçti ve çınarın oyuğuna girdi. Oyuk içinde rahatlıkla 15–20 kurt barınabilecek büyüklükteydi.

      Bu oyuk onbinlerce yıl evvel Gökbörü tarafından kendi eni olarak kullanmış. Onun bu oyukta enikleri dünyaya gelmiş, onları büyütmüş. Eniklerin yatmış olduğu yerde hali hazır bile Gökbörünün yatak olarak sermiş olduğu tüyler olduğu gibi duruyordu.

      Uzkurt oyuk içindeki beyazımsı, tatlı sıvıdan taa susuzluğunu giderene kadar içti. Yaralarını yaladı. Sonra tüylerin üzerine uzandı.

      Yavaş yavaştan uyku basmaya başladı. O ne kadar uyumuş olduğunu bilmiyor. Ama, uyandığında hiçbir yerinde ne acı ne de sızı sezmemekteydi. Uzkurt eski haline geldi.

      Yeni tanışlık

      Aladağın dağ eteğini takip ederek giden Uzkurdun bir ses kulağına geldi. O hayatında hiç de böyle bir ses duymamıştı. Sesin gelmekte olduğu yere ulaştığında, yavrucak bir benekli yaratığın iki taşın arasında sıkışıp kaldığını gördü. O, böyle bir yaratığı henüz hiç görmemişti.

      – Sen nasıl bir yaratıksın?

      – Ben Çitalar neslindenim. Sen beni yemezsin değil mi?! – diye, eziyet çekmekte olan yaratık onun yüzüne ümit dolu beklentili bir şekilde baktı. – Bana bu taşların ıstırabından kurtulmaya yardım et!

      – Böyle davranılır mı, ben seni yiyebilir miyim hiç? – diye, Uzkurt taşların birisini ön ayağı ise sıkıştırıp, somağı ile itiverdi. Taş çok az da olursa yerinden oynadığında Çitacık onun altından sıyırılıp çıktı.

      – İki taşın arasında ne işin var senin? –diye, Uzkurt ona çemkirdi.

      – Taşlar beni Vaşaktan kurtardılar. Sen ise taşlardan kurtardın. Minnettarım – dedikten sonra, Çitacık arka ayaklarını zorluk ile kaldırıp, topallayarak kendi yoluna gitti.

      Uzkurt: “Dur! – diye, onu durdurdu. – Nereye gidiyorsun?”

      – Babam ile annemin yanına.

      – Onlar neredeler?

      – Vaşak ile dövüştükten sonra, orada gözüken ardıçlığa çekildiler.

      – Oraya gitmene gerek kalmadı. Zaten sen onları oradan bulamazsın. Eğer onlar hayatta olsaydılar, çoktan gelip seni arayıp bularlar idi.

      – Hayır. Hayır. Onlar diridirler. Ardıçlığa yetebilmişler ise, Vaşak bizimkilere bir şey yapamaz.

      – Niçün?

      – Çitalar da aynen kediler gibi ağaçlara tırmanmayı biliyorlar.

      – O zaman ümit var – diye, Uzkurt ona arkadaşlık etti.

      Yolda giderlerken, Çitacık, Vaşağın yavrucuklar yalnız kalacakları zamanı bekleyerek geldiğini, onları yiyişini, kendisinin ise karanlığa karışarak, iki taşın arasında saklanıp kalmış olduğunu, babasıdır annesinin gelip Vaşak ile ölüm kalımına dövüş ettiklerini, o anda da taşın üzerine basıp, gövdesini sıkıştırdığını, sonra ardıçlı alana doğru kovalaşarak gitmiş olduklarını anlattı. Sonrasında ise:

      – Hadi gel, ikimiz arkadaş olalım – dedi.

      Uzkurt onun iyi niyetli teklifini kabul edip, yan tarafta duran koca taşın üzerine atlayarak çıktı.

      Çitacık ise taşın üzerine çıkmak için çok uğraştı.

      – Taşın üzerine mutlaka çıkmam mı gerekiyor? – diye, Uzkurdun da aşağıya inmesini istedi.

      – Mutlaka – dedikten sonra, Uzkurt kararlı bir şekilde konuştu. – Taşın üzeri yüksek yer. Arkadaşlık ise yüceliği simğelemektedir. Bizim arkadaşlığımız yükseklikte başlasın ve sonsuza kadar devam etsim!

      – Evet, öyle olsun! O zaman bana ön ayaklarını uzat!

      – Uzkurt aşağıya doğru bükülerek ön ayaklarını aşağıya doğru sarkıttı. Çitacık, taşa daynarak diklendi de, zıplayarak Uzkurdun ön ayaklarından sarıldı.

      – Eyvah – diye, Uzkurt ayaklarını geri çekip aldığında, yeni dostu da fırlayıp taşın üzerine düştü. – Senin tırnakların ne biçim? Ayaklarıma saplanıp, diğer tarafından çıkmış olmalılar. Neyse, olmuş bir kere, tırnaklarından dolayı akmakta olan kanı yalayarak, kendi ayağından da kan akıt.

      Çitajık Uzkurdun ayağından akan kanı yaladı. Sonra sağ ayağının tırnakları ile sol ayağını tırmalayarak kan akmasını sağladı. Uzkurt da o kanı yalıdı.

      – İşte, bizim kanımız birbirimize geçti. Artık biz kan kardeşleri olduk – dedi.

      Iki arkadaş ardıçlık alana ulaştıklarından sonra, çok dolaştılar. Ama hiçbir yerde çitaların ne ölüsüne ne de dirisine rastlayamadılar. Onlar, oralarda Vaşağı da göremediler. Nedeni, Börüsay’da, Uzkurdun öldürmüş olduğu Vaşak idi.

      Çoban konaklama yerinde

      Oduncuların aracı çoban konaklama yerine gelip durdu, Tokar tek başına kendi işleri ile uğraşmaktaydı. Lapar

Скачать книгу