Karnaval. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karnaval - Ахмет Мидхат страница 5

Жанр:
Серия:
Издательство:
Karnaval - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

bu kişi, Uzleti Efendi’nin dünya yüzünde bir tanecik ömür meyvesi olup terbiye ve eğitimine o kadar özenmiştir ki yirmi beş yaşına kadar çocuğu hemen hemen kapıdan dışarıya çıkarmamıştır. Aslında ifademizin bu derecesi de abartıdır. Evet! Kapıdan dışarı çıkarmıştır. Hatta seyir yerlerine bile göndermiştir. Çifte lala eşliğinde olduğu ve arabasına binmiş olarak Zekâyi Bey istediği yerlere gider, gezerdi. Amacımız, diğer gençlerle görüşmeksizin ve onların terbiyelerini bozan birtakım kötü mekânları tanımaksızın büyüdüğünü anlatmak olduğu için “Kapıdan dışarıya çıkarmamıştır.” dedik.

      Zekâyi Bey diğer gençlerle neden görüşsün? Kötü ahlak örnekleri alsın diye mi? Daha sonra babasından kalacak hazineleri batırmak için mi? Buna Uzleti Efendi rıza gösteremez. İşte ciğerparesinin ahlakının bu şekilde bozulmasından korumak için hoca ve öğretmenlerini kendi evine getirterek çocuğunu terbiye etmesi ve eğitmesi, Zekâyi Bey için okul ihtiyacını bile ortadan kaldırmıştır.

      Böyle diğer sınıf insanlardan ayrı tutulmuş olarak yaşayıp büyümüş olan Zekâyi Bey, yaradılışınca da kibirli doğmuş olduğundan, aldığı terbiyenin bu yönüyle verdiği en basit ilişkisiyle o kadar kibirli bir şey çıkmıştı ki hemen hemen akran ve benzerlerinden bir kimseye bile selam vermezdi. Yirmi beş yaşından sonra babasından biraz izin almaya başladığı zaman, görüşmeye ve düşüp kalkmaya başladığı adam, yalnız, Resmi Efendi idi.

      Bu Resmi Efendi’yi mutlaka tanımanız lazım gelir. Çünkü “Baba Resmi” deyince onu tanımadık hemen hiçbir kimse düşünemeyiz. Kendisi oldukça adam evladı bir kişidir. Fakat babası vefat ettiği zaman bir büyük erkek kardeşi, olanca baba servetini yemek içmekle yiyip tüketmiş ve en sonunda rakının etkisiyle aklına zarar gelip çıldırmış, helak olup gitmiştir. Bu durum Resmi’nin ihtiyar annesiyle kendisini feci bir yoksulluk içinde bırakmıştı. O zaman Resmi ancak on iki, on üç yaşında olup zavallı annesi, kendi üzerinde olması nedeniyle sefih oğlundan kurtarabildiği büyücek bir evi, elli bin kuruşa satmış ve bu parayı elli çıkına bölerek, “Ayda bir çıkın, dört sene bizi idare eder. O zamana kadar da elbette oğlum Resmi meydana çıkar! Resmi’den ümidim büyüktür.” demişti.

      Annesinin Resmi hakkındaki ümidi hakikaten yerindeydi. Bu çocukta öyle bir zekâ vardı ki eğer ismi Victor Hugo olsa ve Fransa’da eğitim görseydi on üç yaşındayken ortaya koyacağı eser ile elbette Victor Hugo’dan daha iyi olarak, “tıflı âli” (üstün çocuk) unvanını buna verirlerdi. Gelgelelim Resmi İstanbul’da doğmuştur.

      İstanbul’da doğmak ve bir dereceye kadar yoksulluk içinde büyümekle beraber Resmi, cam cahil hamhalat10 da kalmamıştır. Bizce uygulanan eğitimde, akranına üstün bile gelmesinden öte, sokakta işitmekten başlayarak iyi Rumca öğrendiği gibi kendi komşuları olan ve tıp fakültesine devam eden bir efendinin evine gece annesiyle beraber oturmaya gittiklerinde öyle kadınların masallarını dinlemeyip diğer odada derslerine çalışan efendinin yanına gider ve o ezbere çalıştıkça, Resmi de büyük bir dikkatle onu dinlerdi. Böylelikle kulaklarını Fransızcaya çok iyi alıştırdığı gibi “Şu nedir? Fransızca ekmeğe ne derler?” gibi sorulardan başlayarak hemen hemen düzenli bir ders hâline yaklaştırdığı soru cevaplarıyla Resmi, Fransızcada da büyük bir ilerleme sağlamıştır.

      Bu çocuk bir şeyi bir kere işitsin de bir daha onu unutsun, mümkün olur mu? Dolayısıyla her gün her ne işitir ise bilgisi o oranda artmış olurdu.

      Ya becerikliliği?

      Önce kuş kafesleri yapmaktan başlayarak türlü türlü oymalı çekmecelere kadar marangozluğu ilerletmiş olduğu gibi evvela çivi, daha sonra vida yapmaktan başlayarak saatçilikte soluğu almıştı. Bu şekilde Resmi, annesinin dört senelik tahminini yanlış çıkarmıştı. Çünkü iki sene sonra kendi masrafını çıkarmak şöyle dursun, annesini de besleyebilmeye başlamıştır.

      Ne fayda ki biçare kadıncağız oğlunun ilerleyişinin meyvelerini hakkıyla toplayabilecek kadar uzun ömürlü olamadı. Genç vefat etmiş değildir. Fakat Resmi’yi kırkından sonra doğurmuş olduğundan henüz Resmi yirmi yaşındayken annesi vefat etmiştir.

      Annesinin ölümünden sonra Resmi’nin dünyada hiçbir kimsesi kalmamış oldu. Çünkü annesi, Hasna isminde bir besleme almış olup henüz on üç yaşında olan bu kızı süründürmemesini, her durumda himayesi altında bulundurmasını Resmi’ye vasiyet etmişti. Resmi de ana vasiyetini yerine getirmiştiyse de Cezayirli Bahtiyar Paşa kendi kızı Şehnaz Hanımefendi için arkadaş olmak üzere bir güzel kız aramakta olduğundan ve Hasna’nın güzelliği ve iyi ahlakı ve ahlakça daha fazla ilerlemek için eğitim almaya olağanüstü yatkınlığı nedeniyle Resmi, bu kızı Bahtiyar Paşa’ya takdim edip o meşguliyetinden de kurtulmuştur. Artık Bahtiyar Paşa’nın dairesine teslim ettikten sonra Resmi’nin Hasna için bir şekilde endişesi kalır mı ki? Biraz sonra görüp tanıyacağımız gibi Bahtiyar Paşa’nın dairesi İstanbul’da hiçbir kibara kıyas olunmayacak kadar azim ve parlak bir daireydi.

      Hikâyemizin şu başlangıç ve öncesi için Hasna Hanım birinci derecede olaya karışmış kişiler arasına dahil olmak şöyle dursun, ikinci ve belki ancak üçüncü derecede olaya karışmış olan kişilerden sayılabilirse de burada kızın ahlaki faziletini ve hatta ahlakça daha fazla gelişmeye de yatkınlığını haber verdiğimiz hâlde, şu küçük yaşındayken bile bu ahlaki faziletine dair Resmi’nin gördüğü bir örneği okurlarımıza arz edersek, Hasna’yı daha şimdiden kendilerine bir güzelce tanıtmış oluruz.

      Dairesinin İstanbul’da her kibara kıyas olunamayacak kadar parlak olduğunu haber verdiğimiz Bahtiyar Paşa, kendi kızı Şehnaz’a arkadaş olmak üzere bir kız isteyerek Resmi de bunu Hasna’ya teklif ettiği zaman elbette gideceği yerin ne kadar saygın ve kibar bir yer olduğunu ve oraya giderse kendisini de kibarlar takımına karıştırmış bulunacağını etraflıca anlatmaya kalkışınca, Resmi’ye, “Ağabeyim!”

      diye seslenmeye alışmış olan Hasna bir türlü kendisinden ayrılmak istemeyerek, Resmi’nin ısrarı üzerine nihayet gözleri yaşla dolu demişti ki:

      “Boş yere ‘İstemem!’ diyorum. İsterim ağabeyim, isterim. Hem istemeliyim. Yalvarmalıyım! Öyle değil mi? Annemiz vefat etti. Ben ise sizin öz kardeşiniz değilim ki bana bakmaya mecbur olasınız. Ben gidersem siz rahat edersiniz.”

      Bu söz Resmi’ye gayet ağır gelerek, “Öyle ise seni hiçbir yere göndermem.” diyerek kararından vazgeçmiştiyse de bu defa da kız vazgeçmemiş ve Resmi’ye darılmadığını nice yeminler ile temin ederek en sonunda her zaman konağına gelerek kendisiyle görüşmesine, Bahtiyar Paşa’nın izin vermesi karar ve şartıyla oraya gitmeye iki tarafın da rızası olmuştu.

      Kız, Bahtiyar Paşa dairesine gidip de orada her şeyin bolluğunu gördüğü zaman, bir gün Resmi kendisine, “Gördün mü Hasnacığım! Burada ne iyi bir hâldesin! Bende olsaydın şu hâline oranla fakirlik ve yoksunluk içinde kalacaktın!” deyince, Hasna cevaben demiştir ki:

      “Sizin evinizde, sizin korumanız altında fakirane yaşamak, benim için burada bolluk içinde yaşamaya yeğdir. Aksini tercih etmek için pek açgözlü bir kız olmalıyım! Şu kadar ki burada almakta olduğum terbiye ile size daha layık bir kardeş olacağımı düşünüyorum da onun için memnun oluyorum.”

      Kızın bu düşünce tarzı Resmi’yi pek fazla memnun

Скачать книгу


<p>10</p>

Cam cahil, hamhalat: Cahil ve görgüsüz.