Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı. Corci Zeydan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan

Скачать книгу

bağıracak olsa uyuyanları belki de kendilerinden pek çok korktuğu Ebu Müslim’i ve Halit’i uyandıracaktı. Yalnızca ne yaptığı anlaşılacak, rezil olacaktı çünkü odada hâlâ para keseleri, paralar açık saçık duruyordu. Fazladan kabahatli olmak aslında insanı aşağılık eder. İbrahim para sesini işitmemiş olsaydı asla o saatte odasının kapısını açmazdı. Bir kere kapıyı açıp keseyi yerde görünce onu çabucak cebine atıp çekilebileceğini ümit etmişti. Dahhâk’ın ansızın odaya gireceğini kendisine musallat olacağını hiç hesap etmemişti. Kendi ettiği kabahat yüzünden başına bu hâl gelince susmaya mecbur oldu. Artık şaka yoluna saparak, “İşte senin kesen semadan düştü.” al diyerek keseyi ona uzattı.

      12

      ÇARE

      Dahhâk keseye parmaklarının ucuyla tuttuktan sonra yine bırakıyordu. Kese yere düştü. Bir şangırtı daha koptu. En ufak bir patırtıdan korkan İbrahim telaşla keseyi yerden alarak:

      “A canım! Bu senin kesen değil mi?” dedi.

      Dahhâk gülerek cevap verdi:

      “Oda aydınlık olmadığı için farkına varmıyorum. Rica ederim, ışık yakınız.”

      “Aydınlık istiyorsunuz, haydi mehtaba çıkalım, orada keseyi tanırsınız.”

      İbrahim bu sözleri söyledikten sonra Dahhâk’ın elinden tutarak dışarı çıkarmak istedi. Fakat Dahhâk sabit bir ağaç gibi yerinde dikili kaldı. İbrahim başına bela kesilen bu adam ile işi tatlıya bağlamak lüzumunu hissederek:

      “Paranı eksilmiş zannediyorsan daha fazla veririm.” dedi.

      Dahhâk teşekkür makamında başını eğerek cevap verdi:

      “Fakat nukudu Yusufiye’den isterim. Başka para almam. Haberin olsun ha!”

      İbrahim bu sözler üzerine meraklı meraklı düşünmeye başladı. Acaba bu aptal adam kendisinin para değişimi ile uğraştığını biliyor mu? İbrahim bunu uzak ihtimal görüyordu. Fakat bu adamı her ne suretle olursa olsun defetmek istiyordu.

      “Evet, nukudu Yusufiye vereceğim. Merak etme.” dedi.

      Dahhâk gülerek:

      “Demek daha değiştirmedin.”

      İbrahim Dahhâk’in öyle görüldüğü gibi ahmak, budala bir herif değil kendisinin bütün sırlarını bilen bir adam olduğunu anlıyor. Hatta başkaları tarafından bir entrika ile geldiği hâlde görünüşte aptal tavrı takındığını ihtimal vererek korku ve telaşa düşüyordu. Bu ihtimali bertaraf etmek için onu odadan çıkarıp defetmeye çalıştı. Fakat buna bir türlü başaramıyordu. Odadan çıkaramayınca utanır çıkar ümidiyle Dahhâk’a “Buyurunuz oturunuz.” dedi. Dahhâk bu daveti çoktan beklermiş gibi derhâl yere oturmakla beraber İbrahim’in elinden çekerek onu da yanına oturttu. İbrahim artık ne yapacağını bilmiyor, sonuca bakarak Dahhâk’a elinde olmayarak boyun eğiyordu. Oda büsbütün karanlık değildi. Mehtap kapıdan giriyor açık duran paralar en küçük bir bakış ile göze çarpıyordu. Dahhâk paraya doğru bakarak dedi ki:

      “Paraları toplamak için size yardım edeyim mi? Üzerlerindeki Yusufiye damgasını kaldırıp yerine Haccâciye yazayım mı? Bu teklifi kabul etmek herhâlde hıyanetin ortaya çıkmasından iyidir, zannederim.”

      Pek açık söylenen bu sözler üzerine korkudan tüyleri ürpermeye başlayan İbrahim yalvaran bir tavır takınarak:

      “Artık! Allah aşkına olsun kim olduğunuzu ne maksat ile yanıma geldiğinizi doğru söyleyiniz. Göstermek istediğiniz gibi ahmak, budala bir adam değilsiniz, kimsiniz?”

      Dahhâk cevap verdi.

      “Benim ismim Dahhâk, çok gülen demektir. Beni tanımıyorsanız işte sarığım, cübbem, ayakkabılarım hep dediğimi ispat eder daha başka delil ister misin?”

      “Rica ederim, şaka ile beni aldatmaya uğraşmayınız. Bana doğruyu söyleyiniz benden ne isterseniz veririm.”

      “Öyle ise size doğruyu söyleyeyim. Bana ağlatıcı Dahhâk derler fakat bu büyük muazzam askeriyenin hazinedarı olan sizin gibi bir değerli insanın ağlamasını arzu etmediği temin ederim.”

      “Tekrar rica ederim. Ne iseniz açıktan açığa söyleyiniz. Her istediğinizi yapmaya hazırım.”

      “Dostum ne olduğumun size hiçbir ilişkisi yoktur. Merak etmeyiniz. Kabahatinizi bir kimseye söylemem. Buna emin olunuz. Yalnız sizden bir hizmet isteyeceğim. Bu hizmeti bizim için yapar mısınız?”

      İbrahim bu soru karşısında kalben bir ferahlık duyarak düştüğü beladan sağ salim kurtulabileceğini ümit etmeye başladı.

      “Teklif edeceğiniz hizmet ne ise söyleyiniz. İstediğiniz yapmaya hazırım.”

      “İlkin şunu söyleyiniz, Ebu Müslim’in nezdinde hatırı sayılır bir yeriniz var mıdır?”

      İbrahim bu soru üzerine gözlerini yere dikti. Büyük bir tereddüt içinde kaldığı hâlinden anlaşılıyordu.

      “Ebu Müslim kimseye yetki veren adamlardan değildir ki nezdinde öyle bir mevkim olsun. Bu zat öyle sıradan bir insan değil. Gayet şiddetli gayet hiddetli pek nadir güler pek az söz söyler, sanki çelikten yaratılmış bir adamdır. Bütün arkadaşları, tanıdıkları kendisinden tir tir titrerler. Çünkü en küçük bir şüphe üzerine hiç acımaksızın adam öldürür. Efendiniz, Merv beyine bu akşam okuduğu imamın emrini dinlediniz, zannederim. İmam, Ebu Müslim’e her kimden şüphe edersen katletmesi emrini veriyor. Fikri, ahlakı, emeli bu yolda olan adamın nezdinde güçlü bir mevki sahibi olmak mümkün müdür? Bununla beraber kendisinden ricanız varsa yerine getirmek için bütün servetimi harcamaya hazırım.”

      Dahhâk gülerek:

      “Hakikaten doğru söylediniz. Bunun tersini söylemiş olsaydınız ben de sizden şüphe edecektim. O zaman hakkınızda imamın emrini yerine getirmeye hakkım olacaktı.” dedikten sonra sözüne devam etti:

      “Şimdi sizden ikinci bir soru soracağım. Sır saklayabilir misiniz?”

      “Size namusum üzerine söz veririm ne söylemek istiyorsanız korkmadan söyleyebilirsiniz.”

      “Sizden hiç korkum yoktur. Çünkü canınız elimdedir. Ebu Müslim’in kalbinde hakkınızda şüphe uyandırmak kadar kolay ne var?”

      Dahhâk bu sözleri söyledikten sonra birdenbire ayağa kalktı. Ayakkabılarını kuşağından çıkararak ayağına giydikten sonra bulunduğu yerde dik durdu. İbrahim, Dahhâk’ın bir daha deliliği tutarak o saatte kendisini komutana şikâyet etmeye kalkışabilmesinden hâlâ pek fazla korktuğu için onun o hâl ve tavrından yine telaşa düştü. O da ayağa kalktı. Dahhâk büyük bir önem verdiğini göstererek:

      “Birader ne oldunuz? O sır ne ise söyleyiniz.” dedi.

      Dahhâk yine şakaya vurdu:

      “Sırrı evde unuttum.

Скачать книгу