Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı. Corci Zeydan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan страница 8

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan

Скачать книгу

yatak odasına vardılar. Bey ile kızının konuştuklarını gören hizmetkârlar yerli yerine çekilmiş oldukları için köşkün içinde bey ile Gülnar’dan başka kimse kalmamıştı.

      Bey sözünü bitirince, Gülnar:

      “Babacığım çok iyi bir iş. Ebu Müslim’e paralar ve sözler, Kirmani’ye de beni vermekle ikisine de hoş görünüyorsunuz.” dedi.

      Gayet üzgün bir hâlde odasına girip yatağı üzerine serildi. Bey kızının ızdırabından haberdar değilmiş gibi görünerek arkasından gitti.

      “Gülnar, galiba yorgunsun. Artık yatağa gir, uyu. Senin ne kadar akıllı, iyi düşünceli bir kız olduğunu bilirim. Sen, Kirmani ile ben de Ebu Müslim ile beraber bulunursak can ve malımızdan emin oluruz. Herhâlde bir başarıya ermiş oluruz. Şimdi uyu, Allah’a emanet.”

      Bey bunu söyledikten sonra kızının söylediği sözlerden maksadını anlamamış gibi davranarak odadan çıkıp gitti.

      Gülnar ise kalbini baskı eden şaşkın ızdıraplara, fikrini ele geçiren düşüncelere geri dönerek şaşkın şaşkın düşünmeye daldı. Pederinin sözünü mü yoksa kendi kalbinin isteklerini mi dinlesin? Buna kesin bir cevap veremiyordu. Fakat acaba, Ebu Müslim kendisini seviyor muydu? İşte bilmesi lazım olan en mühim nokta burasıydı.

      Çünkü kendisi onu nasıl seviyorsa onun da kendisini öylece sevdiğini anlasa, şahsına yakışmasa bile pederine karşı durup onu gücendirmeye, belki nefsinde bir cesaret bulabilirdi. Hâlbuki o maşuk vicdan, âşığına karşı pek kayıtsız davranmış, sevdiğini gösterir kendisine bir bakış bile atfetmemişti. Gülnar, Ebu Müslim’in o geceki bütün duruş ve hareketini birer birer göz önünden geçiriyordu. Fakat heyhat! Ümit verici bir tebessüm, bir bakış, bir hareket… Hiçbir şey görmüyordu. Bu acı gerçek kendisini imkânsız bir ümitsizliğe düşürüyordu. Fakat kalbini kaplayan bu büyük aşk ve cazibe büyüktü. Ümitsizlik ve aşktan oluşan iki büyük kuvvet kalbinde çarpıyor. Aşkın üstün gelmesini hissediyor, Ebu Müslim’de gördüğü hissizliği, önem vermezliği, kendisine karşı kalben hiçbir his, hiçbir muhabbet beslemediğine değil onun pek büyük işler ile meşgul olduğunu kabul etmek istiyordu. Fakat yine de bu düşünceyi doğru görmüyor çünkü Ebu Müslim zihnen ne kadar meşgul olsa bile kendisini azıcık sevmiş olsaydı sevdiğine dair mutlaka bir iz gösterecekti.

      Gülnar bir süre kalbiyle bu gibi mücadele ederek vakit geçirdi. Kendisi için uyumak hayaldi. Yalnızlıktan pek fazla canı sıkılıyordu. Bu gibi zamanlarda kendisine dost ve sırdaş olan maşitası hatırına getirdi. Kendi kendine “Ah Reyhane! Şimdi burada bulunsaydı bütün kalbimi kendisine söyler, sözleriyle teselli olurdum.” dedi. Fakat çok zaman geçmedi. Kapının önünde gayet çekingen bir ayak sesi işitildi. Bu ses maşitasının ayak sesiydi. Gülnar ayağa kalkarak kapıyı açtı. Maşita içeri girince kapıyı arkasından kapadı. Gülnar, maşitayı oturttuktan sonra sordu:

      “Yeni bir şey var mı? Sakına sakına öyle geç geliyorsun?”

      “Hayır, yeni hiçbir şey yok, yalnızlıktan canının sıkılmakta olduğunu hissettim de eğlendirmek için geldim.”

      “Bunu nasıl anladın? Sana kim söyledi?”

      Maşita, hanımının boynuna sarıldı ve büyük bir şefkatle bağrına basmak isteyerek cevap verdi.

      “Ne düşündüğünüzü, kalbinizin bütün hislerini hele bu akşam gelen misafirlerden sonra ne gibi düşüncelere koyulduğunuzu biliyor muyum, zannedersiniz?”

      Gülnar merakla sordu:

      “Misafirleri gördük, ne dediklerini işittik mi ki bunu keşfedebiliyorsun?”

      “Evet, hanımcığım misafirler gidinceye kadar perde arkasından ayrılmadım. Bütün dediklerini işittim, anladım.”

      Gülnar sebepsiz olarak hemen şu soruyu sordu:

      “Ebu Müslim’i gördün mü?”

      Maşita soruya hemen cevap verdi:

      “Yavaş yavaş söyleyiniz hanımcığım duvarların da gözleri kulakları vardır. Onu da gördüm, seni de gördüm…”

      Maşita bu son sözleri pek manidar bir şive ile söylemişti.

      Gülnar, kendi hislerini öyle çabucak ifşa ettiğinden dolayı maşitaya karşı utanır gibi oldu. Fakat maşitanın kendisi için yabancı biri olmadığını derhâl hatırına getirdiği için utancını bertaraf ederek sordu:

      “Onu nasıl buldun?”

      “Layık, seni hak eden bir adam… Fakat rica ederim acele etmeyiniz. Zira acele eden sonra pişman olur…”

      “Demek kalbimin hislerinden her şeyi anladın.”

      “Ona şüphe mi var? Her şeyi anladım fakat meseleyi akıl ve tedbir ile düşünmeye, dikkatli davranmayı muhtaç görüyorum.”

      Gülnar hislerini daha fazla saklamaya imkân göremiyordu.

      “Kuzum, Reyhane! İyi düşünüyorsun da bana bir çare bul, kaybedecek zaman yoktur. Yakında beni Kirmani’nin oğluna verecekler. Ben ise onu istemiyorum, sevmiyorum.”

      Reyhane gülümsedi:

      “Ebu Müslim’i seviyor musunuz?”

      Gülnar bu soru üzerine gözlerini yere dikti. Hâl ve tavrı “Evet, seviyorum.” diyordu.

      Reyhane: “Peki ama bakalım o da sizi seviyor mu?”

      Gülnar bu ağır soru üzerine iki damla gözyaşı ile yaşaran gözlerini yukarı kaldırarak cevap vermek istedi fakat kalbinden kopup gelen ağlamak arzusunun üstün gelmesiyle söz söyleyemedi.

      Reyhane: “Demek onun sizi sevip sevmediğini daha bilmiyorsunız? Ben de bilmiyorum. Şimdi ilk önce bu sorunun cevabını arayıp anlamalıyız.”

      Gülnar, maşitanın fikrini uygun gördü.

      “Bunu nasıl anlayabileceğiz? Bunu bizim için kim soruşturabilir, bize kim söyler?”

      “Hanımcığım, siz galiba Dahhâk’ı unutuyorsunuz.”

      “Unutmadım fakat bu işi o yapabilir mi? Ona güvenebilir miyiz?”

      “Bence Dahhâk tam bu işin adamıdır. Maskaralıklarına bakmayınız. Gayet akıllı, kurnaz bir adamdır, en önemli işlerde ona güvenilebilir.”

      “O hâlde şimdi bu işi ona kim söyleyecek? Korkuyorum bu adam boşboğazlık eder de babam işi anlar, başımıza bu yüzden bir felaket gelir.”

      “Hiç merak etmeyiniz, rahat olunuz. Ben işi onunla güzelce hazırlarım. Fakat malum ya bize biraz para lazım.”

      “Paranın bende hiçbir kıymeti olmadığını bilirsin. Hazinedarımdan istediğin kadar para al, ver; yalnız sonucu bana hemen bildir.”

      “Öyleyse bu dakikadan itibaren işe başlayalım

Скачать книгу