Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı. Corci Zeydan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan страница 21

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan

Скачать книгу

bütün o geceyi hayaller kurarak geçirmişti. Dahhâk’ın, Ebu Müslim’e gideceğini, hediyeyi takdim edeceğini düşündükçe kalbi çarpıyor, uyuyamıyordu. Ertesi gün sabah olunca, bir gün evvel çektiği acılar, geceleyin uğradığı merak ve uykusuzluktan kendisini keyifsiz görerek yatakta kaldı. Birbirine karışmış fikir ve hislere karşı koyamıyordu. Pederinin sabahleyin erken yanına gelmesinden, Ebu Müslim’in kalbini keşfe çalışıyorken pederinin kendisine Kirmanizade’nin nişanından konu açmasından korkuyordu. Gülnar bu hissiyat altında ezildiğini görünce maşitasını hatırına getirdi. Onun tesellilerine çok ihtiyacı vardı. Yatak içinde onun gelmesini bekledi. Gülnar zihninde kurduğu şeylere genişlik vermek veya ısınmak üzere ara sıra yorganını başına çeker fakat içi sıkıldıkça yorganı omuzları hizasına indirerek mahzun mahzun içini çekiyordu. Ya Kirmanizade’nin nişanı meselesinden bahsetmek için pederinin yahut hediye işinden haber almak üzere yalnız veya işi bitirdikten sonra Dahhâk ile beraber maşitanın gelmesini bekliyordu.

      20

      ARACI KOYMAK

      Gülnar, bu hâlde birkaç saat geçirdikten sonra maşita oda kapısını çaldı. İçeri girdi. Gülnar, maşitayı görünce yatakta oturarak yüzündeki ifadeyi anlamak üzere ona dikkatli dikkatli bakmaya başladı. Maşitayı mutlu görerek kalben bir ferahlık duydu. Yaptığını sormaktan kendini alamadı. Maşita cevap verdi:

      “Hediyeyi gönderdik, pek güzel bir hediye…”

      “Dahhâk daha dönmedi mi?”

      “Hayır, daha dönmedi. Fakat canınız yemek istemiyor mu?”

      “Yemek ihtiyacı hissetmiyorum. Yemeği şimdi bırak işi nasıl görüyorsun onu bana söyle.”

      “Hayırdır inşallah fakat…”

      Maşita bu sözleri söyledikten sonra konuşmadı.

      Gülnar meraka düştü:

      “Fakat… Bu nedir?”

      “Bey pederiniz tarafından bir konu için geliyorum.”

      Gülnar bu sözler üzerine birdenbire kıpkırmızı kesilerek yüreği çarpmaya başladı. Elinde olmayarak sordu:

      “Bu husus nasıl şeydir?”

      “Hanımcığım! Merak etmeyiniz. Sizin için canımı bile esirgemem. Bana güveniniz. Bugün sabahleyin erkenden bey pederiniz beni çağırdı. Yine birtakım gizli sözler söyledi. Bunları size söylemememi tavsiye etti. Fakat ben sözünü tutmayacağım. Her şeyi size söyleyeceğim. Bey babanız huzurunda durduğum zaman bana bahşiş olarak bir yüzük verdi. (Firuze taşlı bir altın yüzük göstererek) İşte bu yüzük, yüzüğü verince elini öptüm sonra bey pederiniz sizi çok sevdiğinden, rahat ve sadakatinizi pek ziyade düşündüğünden bahsetti. Kirmani’nin oğlunu istememenizi, bey garip görüyor. Nihayet bahsi bana çevirdi. Sizin bana güvendiğinizi biliyor. Bu işe aracı olmamı, sizi kandırmamı tavsiye etti. Çünkü Kirmani, emir oğlu emirmiş… Emir ve ferman… Onunmuş…”

      Gülnar, maşitanın sözünü kesti:

      “Peki, sen kendisine ne cevap verirdin?”

      “Konuşmanın başında dediklerini hep beğenerek, onayladım. Çünkü başka türlü davranmak mümkün değildi. Pederiniz sözlerime inanmaya başladığını hisseder etmez diğer bir yola döndüm. Acele edilmemesini, bugün baskı ve zorlamaya muhtaç olan bir işin yarın arzu ve memnuniyet ile yapılabileceğini, birkaç gün sonra sizi inandırmak için gelinceye kadar bu meseleyi size açmamasını söyledim. Uygun buldu. (Gülnar’ın çekmekte olduğu kederi hafifletmek maksadıyla gülerek) Bakalım misafirimizden ne haber gelecek işte ben bu maksat ile bey pederinize ağır davranmasını tavsiye ettim.”

      Gülnar, acı acı tebessüm etti. Maşitanın kurduğu tedbiri beğeniyordu. Reyhane söze devam etti:

      “Bey pederinize her ne söylediyse cümlesini uygundur, doğrudur gibi göründüm. Şimdi beni kendisiyle âdeta hemfikir kabul ediyor. Hanımcığım ben size hizmet edeyim diye böyle yaptım. Bununla beraber bey pederiniz bunun aksine haber ve şiddet göstermek istese ona karşı kim durabilir? Her şey onun emri altında değil mi? Bugün size Kirmani’nin yanına gideceksiniz dese istediği yere gitmekten başka bir şey yapabilir misiniz?”

      “Evet, bir şey yapamam, giderim fakat…”

      “Hanımcığım ister istemez gideceksiniz çünkü terbiyeniz, asilliğiniz pederinize karşı durmanıza engeldir. Bununla beraber gitmek istemeyecek olursanız pederiniz sizi zorla da gönderebilir.”

      Gülnar, sessizliğini koruduğu hâlde gözlerini yere dikmişti. Maşitadan, Dahhâk’ın ne yaptığını tekrar sormak istiyordu. Fakat utandığından soramadı. Maşita bunun farkına vardı. Ayağa kalktı:

      “Haydi, yemeye hazırlanalım. Yemekten sonra bakalım ne haber gelecek?” dedi.

      Hanımının elbisesini giydirmeye, kokular sürmeye, saçlarını örmeye başladı. Gülnar, denizler gibi derin düşüncelere dalmış olduğu hâlde itiraz etmeden maşitanın eline teslim olmuştu. Maşita, hanımını giydirip kuşattıktan sonra aynayı getirerek dedi ki:

      “Hanımcığım bu güzel çehreye bak! Maşallah… Şahane güzellik buna derler.”

      Gülnar kendi güzelliğini görmek istemiyor gibi aynaya dönüp bakmadı. Mahzun bir sesle:

      “Beni boşuna aldatmaya çalışma, dediğin gibi güzel olsaydım beni böyle mahzun üzgün göremezdin.” dedi.

      Maşita derhâl cevap verdi:

      “Hanımcığım üzülmeyiniz. Kalbinizi biraz geniş tutunuz. Şimdi haydi yemeğe gidelim.”

      Maşita bunu söyledikten sonra hanımını alıp odadan dışarı çıktı. Gülnar kapıdan çıkar çıkmaz Dahhâk’n dönüp dönmediğini anlamak üzere gözlerini bahçeye bitişik olan meydan yönüne çeviridi. Maşita dedi ki:

      “Bey pederiniz şayet size Kirmani’den bahsederse istememezlik tavrını takınmamak gerekir. Öyle yapacaksınız, değil mi?”

      Gülnar meydandan gözlerini ayırmadığı hâlde onay makamında başını salladı. Zavallı kızcağız kendi fikir ve hislerine o kadar yenilmişti ki köşkte çokça bulunan uşak ve cariyelerin hizmet için etrafında dolandıklarının farkında olamıyordu. Bu dalgınlıkla kimseyi görmeksizin yemek odasına giderek sofraya oturdu. Sofrada soğuk sıcak birçok yemek, meyve vardı. Gülnar söz söylemeksizin biraz yemek yedi. Dahhâk’ın ayak sesine benzer bir ses işittikçe kapıya doğru dönüp bakıyordu. Reyhane, hanımın bu hâl ve hareketine bakarak mahzun oluyor, onu meraktan kurtarmak için boş yere söze tutmaya çalışıyordu. Eline bir elma aldı:

      “Hanımcığım! Bakınız bu elmanın rengi ne kadar güzel yanaklarınız gibi kıpkırmızı.” dedi.

      Gülnar bu sözler kendisine değilmiş gibi davrandı. Elmayı maşitanın elinden alarak dalgın bir hâlde dişi ile ondan bir parça kopardı. Fakat tam o sırada kapının yavaşça açıldığı işitildi. Gülnar bütün dikkatini kapı tarafına

Скачать книгу