Rikalda yahut Amerika'da Vahşet Âlemi. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Rikalda yahut Amerika'da Vahşet Âlemi - Ахмет Мидхат страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Rikalda yahut Amerika'da Vahşet Âlemi - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

bu güftenin bestesini gerek güftenin manasından ve gerek tahsis edildiği ayinin oluşturacağı dehşete uygun bir şekilde tertip etmişlerdi. Öyle bir suret ki güfte okunduğu zaman insanın gözü önünde bir mezbaha ve onun üzerinde kesilecek bir esir bulunmasa bile bu mızıkanın iç kanatıcı bir mızıka olduğunu insan ruhu hemen hissedebilirdi.

      Biçare esir, tören ile Huyi Çilopoştli putu etrafında dolaştırıldıktan sonra getirilip büyük bir uyum ve nezaketle mezbaha taşı üzerine konuldu. O zaman Zak Maradangal zikrettiğimiz güfteyi bir kere de yalnız kendi bestesiyle okuduktan sonra etrafında halka teşkil eden cemaate hitaben hususi ve dinî bir tavırla dedi ki:

      “Aztekler! Ey şanlı Fardiçarlar! Kan isteyen mabudumuza öyle liyakatli bir kurban bulduk ki Huyi Çilopoştli ne kadar gazaplanmış olsa, gökten ateşler yağdırıp hepimizi yok edecek derecelerde bize dargın bulunsa bu kurbanın takdiminden dolayı gazabı derhâl neşeye dönüşmüş olarak bizi hemen lütuflarına boğacaktır. Zira kurbanımız da bir âfitâb-zâdedir ki, dünya dünya olalı mabuda hiç bu kadar muteber bir kurban kesilmemiştir. Bu kurbanı ele geçirmek için kabilemizden tam dokuz adamımız helak oldu.

      Maradangal’ın bu dokuz adamın öldürülmesini ihtar etmesi kabile halkınca pek büyük bir tesire sebep olduysa da bu tesir mahzunca da değildi. Bilakis teşvik edici ve dindar bir suretteydi. Cemaatin her tarafından:

      “Dokuz! Tam dokuz!” sözleri defalarca tekrar edildi. Fardiç, galip bir tavırla göğsünü gererek dedi ki:

      “Kurbanın önemi onu kabul ve takdim eden adamın önemiyle denk sayılması gereğince katiyen inanmalıdır ki bugün mabudumuza kesmekte bulunduğumuz şu kurban kadar itibarlı bir kurbanı takdim şerefi insan evladından hiçbirisine nasip olmamıştır. Zira âfitâbzâde Patariç’in kendisi de, kabilesi de bizden daha büyük, daha muteberdir. İnsanın kendi nefsinden daha muteber, daha büyük bir kurban takdim etmesi beşeriyet kudretinin üzerindedir. Bir zamanlar benim âfitâb-zâdelerden olmama şüphe edenler şimdi insafla düşünmelidirler ki ben mabut nezdinde olur olmaz evlatlardan daha makbul, daha aziz olmasaydım mabudumuz bir âfitâb-zâdeyi bana esir ederek onu kendisine kurban etmek şerefiyle beni bütün insan cinsinden daha şerefli bir mertebeye yükseltmezdi.”

      Fardiç bu sözleri söylerken Zak Maradangal’ın yüzüne baktı. Zak beylerinin rengi biraz morarıp, patlıcan mertebesini buldu. Zira evvelce de haber verdiğimiz gibi Fardiç’in âfitâb-zâde denilen kadim prenslerden olmadığı beyanıyla riyasetine itiraz eden asıl kendisiydi. Dolayısıyla Fardiç bu sözleri Maradangal hakkında bir serzeniş olmak üzere söylüyordu.

      Bir medeni orada bulunup da Fardiç’in bu sözleri ne kadar mağrurane bir tavırla söylediğine dikkat etseydi kahkahalarla gülmekten çatlamak derecelerine gelirdi. Zira bütün insan cinsinin üzerinde şereflenme iddiasında bulunan bu âfitâb-zâdenin cemaatinin yarısı işte etrafında bulunan bu azınlıktı. Miktarlarıysa ancak iki yüz elli nüfusa vardığından bu az olan nüfusa olan etkisiyle övünmede bulunabilecek adam, insanı kahkahalarla güldürecek derecenin öte tarafına bile geçirir. Herif biraz daha kibir ve gururunu arttıracak olsa âdeta tapınası şanını kendine layık bularak Firavunlarla, Nemrutlarla omuz ölçüşmek seviyesine kadar kıyam edecek!

      Fardiç’in bu iddiası bütün kabile halkı tarafından onaylandı. Kadın erkek, herkes birkaç defa eğilip kalkarak teslimiyet alameti anlamına gelen bu hareketleriyle Fardiç’in sözlerini onayladıkları gibi bizzat Maradangal bile:

      “Öyledir kuvvetli Fardiç! Bütün âfitâb-zâdelerden daha muteber, daha şerefli olduğunuza bu kurbanda başarılı oluşunuz işaret eder.” diye bir defa olsun eğilip doğrularak Fardiç’in büyüklüğünü onaylamış oldu. O aralık Moşamol kendisinin özel güleç tavrı ve nazikâne olan sesiyle sordu ki:

      “Ey hürmetli zakımız! Ey din ulumuz Maradangal! Hatırında mıdır ki bundan bilmem ne kadar zaman evvel reisimiz Fardiç’in böyle makbul ve muteber bir kurbanda başarılı olacağını gökyüzünden haber alarak bana bildirmiştin? Demiştin ki reisimiz kuvvetli Fardiç bu yakında bir büyük zafere nail olarak dünya kuruldu kurulalı insan cinsinden hiçbirisine nasip olmamış bulunan bir kurbanla mabudun tam sevgisini kazanacaktır. O zaman bana söylediğin şeyi şimdi cemaate de niçin bildirmiyorsun?”

      Maradangal büyük bir hayretle Moşamol’un yüzüne baktı. Zira Moşamol’a hiç böyle bir söz söylememiş olduğundan Moşamol bu sözü kendiliğinden uydurup söylediğini görerek muzip Moşamol’un bundan maksadı ne olabileceğini kestiremiyordu. Moşamol’un hususi özelliklerinden biri olmak üzere şunu da şimdi haber verelim ki bu adam vaktiyle Avrupalıların eline esir düşmüş bulunduğundan uzun müddet esarette kalarak putperestlik dinine göre hayatını sürdürmüştür. Bazı hususi sohbetlerinde şu vahşilerin dininin ve diğer birçok hareketinin hikmetten uzak olduğunu Maradangal’a söyleyip zak beylerini kızdırır idiyse de o şakaları böyle genel bir ayinde tekrar edebileceğini Maradangal hiç beklemiyordu. İşte bu sebepten dolayı şaşkın gözlerini açıp Moşamol’un yüzüne baktıysa da Moşamol’da küçümseyici bir hâl göremeyip pek ciddi bir tavır gördüğünden kabile halkının dinî hislerini de ihlal etmiş olmamak için Moşamol’un şakasını gerçek diye değerlendirdi. Dedi ki:

      “Evet, ey Moşamol! O haberi sana vermiştim ama ortaya çıkarılmayıp sır olarak saklanması için vermiştim.”

      Moşamol bu söz üzerine tebessümünü arttırdıysa da tebessüm denilen şey zaten bu adam için daimi bir hâldi. Dolayısıyla tebessümün artması kimsenin pek de dikkatini çekmedi. Sordu ki:

      “Sen o haberi mabuttan ne vasıtayla almıştın? Bu gibi şeylerden kabile halkını haberdar etmelisin ki halkın şevki artsın.”

      Maradangal’ın Moşamol hakkındaki övgüleri biraz daha arttıysa da işi bozmak kendisinin din ululuğu şanına hiç uygun düşmeyeceğini düşündü. Bu gibi meselelerde Maradangal gibi kâhinlerin çarçabuk hileler düşünüp, söz bulup söz altında kalmamaları gerektiğinden zeki kâhin dedi ki:

      “Mabudumuz Huyi Çilopoştli bana bu haberi bir kuzguni karga aracılığıyla gönderdi. Karga da söğüt ağacının üzerine konmuştu. Malum ya! Söğüt ağacı hayat suyu demektir. Bir dalını koparıp yere soksalar derhâl tutar, hızlıca yeşillenir.

      Bu sözü işiten vahşiler mabutlarının böyle Maradangal’a doğrudan doğruya haberler göndermesini kendileri için büyük şeref sayarak sevinedursunlar Moşamol bir sual daha sorarak dedi ki:

      “Karganın başı doğu tarafına mı dönüktü yoksa batı tarafına mı?”

      Maradangal:

      “Batı tarafına ki kuyruğunu sallayarak ağzını açarak ‘Gak! Gak! Gak!’ diye birbiri ardından üç defa bağırınca reisimiz Fardiç için vadettiği büyük zaferin batı tarafında meydana geleceği bile anlaşıldı.”

      Maradangal’ın bu sözü üzerine Moşamol kabile halkına hitaben dedi ki:

      “Görüyor musunuz arkadaşlar? Bizim hürmetli zakımız fazıl Maradangal ne kadar âlim bir adamdır. Bir sivrisinek vızlasa ondan o kadar hükümler çıkarır ki şaşar kalırsınız.”

      Maradangal, Moşamol’un asıl maksadının inceden inceye bir alay olduğunu anlayarak Avrupalılar nezdinde dinini, itikadını kaybetmiş bulunan

Скачать книгу