Kızıl Odanın Rüyası II. Cilt. Сюэцинь Цао

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası II. Cilt - Сюэцинь Цао страница 25

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kızıl Odanın Rüyası II. Cilt - Сюэцинь Цао

Скачать книгу

zorunda kalmadınız. Size acımamı beklemeyin!”

      Birden bir kahkaha attı ve çorbayı getirdi.

      “Sevgili Yuchuan, eğer hâlâ öfke duyuyorsan, şimdi burada duyabilirsin.” dedi Baoyu. “Hanımefendilerin yanında sinirlerine hâkim ol. Onlarla beraberken de böyle yaparsan başın derde girer.”

      “Çorbanızı için siz! Beni bu tatlı sözlerle kandıramazsınız. Her şeyin farkındayım.”

      Baoyu onun ısrarı üzerine birkaç kaşık çorba içti ama sonra beğenmemiş gibi yaparak bıraktı.

      “Güzel değil.”

      “Değil mi?” dedi Yuchuan, yüzünde bir tiksinti ifadesiyle. “Kutsal Buda! Bunu beğenmiyorsanız başka neyi beğenirsiniz acaba?”

      “Hiçbir lezzeti yok!” dedi Baoyu. “Bana inanmıyorsan kendin dene de gör!”

      Yuchuan numarasını yuttu ve kaşığı alıp ağzına götürdü. Baoyu kahkahayı bastı.

      “Şimdi lezzeti yerine gelmiştir!”

      Yuchuan çorbayı içirmek için kendisini kandırdığını anladı.

      “Daha demin beğenmemiştiniz, şimdi isteseniz de vermiyorum.”

      Baoyu gülerek yalvardıysa da geri vermedi ve öteki hizmetçileri içeri çağırıp yemeğinin devamını vermelerini söyledi. O anda Bay Fu’nun iki yaşlı dadısının Efendi Bao’yı ziyarete geldiği haberi geldi.

      Baoyu bu ‘Bay Fu’nun, bir zamanlar babasının himayesinde olan ve onun şöhreti sayesinde bir yer edinen Vali Yardımcısı Sekreteri Fu Shi olduğunu anladı. Jia Zheng onu takdir eder, himayesindeki pek çok gencin en akıllısı olduğunu düşünürdü; Fu Shi de bağlantıyı koparmamak için sürekli olarak konağa mesajlarını ve saygılarını gönderip dururdu. Baoyu’nün bu hayatta katlanamadığı iki tip insan varsa, o da aptal, yaşlı kadınlar ve sırnaşık gençlerdi. Bu yüzden de Fu Shi’nin gönderdiği bu iki yaşlı dadının hasta odasına hemen kabul edilmeleri çok tuhaftı. Tabii ki bunun bir nedeni vardı. Baoyu, Fu Shi’nin Fu Qiufang adında bir kız kardeşi olduğunu duymuştu. Muhteşem bir mücevher gibi güzel olduğu söylenen bu kız aynı zamanda çok da marifetliydi. Onu hiç görmemiş olsa da onu hayalinde canlandırıp, uzaktan uzağa hayranlık beslemişti. Yaşlı kadınları kabul etmemek onun gözünde Fu Qiufang’a karşı kabalık etmek demekti. Bu yüzden hemen içeri davet etti.

      Fu Shi kız kardeşinin bu özelliklerinden yararlanarak, onu güçlü ve aristokrat bir aileye gelin olarak verip kendi pozisyonunu sağlamlaştırma ümidi besliyordu. Bu hırsı onun diğer önemsiz tekliflere yüz çevirmesine neden olduğundan, Fu Qiufang yirmi iki yaşına geldiği hâlde daha nişanlı bile değildi. Mesele şuydu ki akraba olmak istediği güçlü ve aristokrat aileler, Fu Shi’yi hem soy hem de yetiştirilme açısından yetersiz, fakir bir kâtip olarak küçümsüyorlar ve kız kardeşini gelin olarak alma konusunda en ufak bir eğilim göstermiyorlardı. Doğal olarak Fu Shi’nin Jia ailesine yaranmak için haklı nedenleri vardı. Aileyle yakınlığını ilerletmeye çalışıyor, tutkusunu gerçekleştirmek için umudunu kesmiyordu.

      Baoyu’yü ziyaret için gönderilen iki yaşlı dadı pek sersemdi. Kabul edildiklerini duyduklarında, odaya girip Baoyu’nün sağlığını soran bir ya da iki cümle ettiler, sonra aptal bir sessizliğe büründüler. Yabancıların gelişiyle beraber Yuchuan Baoyu’ye yüklenmeyi bırakıp elinde çorba kâsesiyle sessizce dikilerek konuşmaları dinlemeye başladı. Artık iki yaşlı dadıya ne söylenebilirse tüm konuşmayı yapmak, bir yandan da yemeğine devam eden Baoyu’ye kalmıştı. Birden çorba için elini uzattığında Yuchuan de karşılık verince, ikisi de gözlerini misafirlerden ayırmadığı için bir çarpışma yaşandı. Kâse devrildi ve Baoyu’nün eline sıcak çorba döküldü. Kendisine bir şey olmamasına rağmen Yuchuan irkilip çığlık attı.

      “Şu yaptığınıza bakın!”

      Diğer hizmetçiler kâseyi almak için ileri atıldılar. Kendi acısına aldırmayan Baoyu, Yuchuan için endişelendi.

      “Neren yandı? Canın acıyor mu?”

      Yuchuan ve diğer kızlar güldüler.

      “Asıl yanan sizsiniz. Neden bana soruyorsunuz?” dedi Yuchuan.

      Ancak o zaman Baoyu kendi elinin yandığını fark etti. Hizmetçiler çabucak elini temizlediler. Artık yemeğine devam etmek istemeyen Baoyu ellerini yıkayıp çayını içti ve yaşlı kadınlarla biraz daha konuştu. Sonra kadınlar izin istediler. Qingwen ve diğer hizmetçiler köprüye kadar onlara eşlik ettiler. Kadınlar yalnız kaldıklarında, ziyaretleri hakkında konuşarak yollarına devam ettiler.

      “İnsanlar Baoyu için kötü bir meyve gibi diyorlardı, görünüşü güzel ama içi çürük.” dedi biri, gülerek. “Hiç şaşırmadım. Biraz budala görünüyor. Kendi elini yakıyor, sonra başkasına neresi acıyor diye soruyor! Ahmak galiba! Ha, ha, ha!”

      “Gerçekten de öyle!” dedi diğeri. “En son buraya geldiğimde bana demişlerdi zaten. Bir keresinde sağanak yağmurda sırılsıklam olmuş da başkasına ‘Yağmur yağıyor, dışarı çıkma.’ demiş. Budala değil de ne? Ha, ha, ha! Yalnızken ağlar ya da kahkaha atarmış. Kırlangıç görse onunla konuşur, nehirde balık görse onunla sohbet eder diyorlar. Ay ve yıldız gördüğünde de iç geçirir, inler, deli gibi kendi kendisine mırıldanırmış. Bir bebek kadar safmış. Küçük hizmetçiler bile her istediklerini yaparlarmış ona. Canı tasarruf etmek istediğinde bir parça ip için bile yaygara koparırken, başka bir zaman milyonları savururmuş.”

      Böyle konuşarak Bahçe’den çıkıp evlerine doğru yol aldılar. Onları burada bırakıyoruz.

      Xiren’e dönecek olursak, iki misafir gidince Yinger’ı içeri çağırıp Baoyu’ye nasıl bir file istediğini sordu.

      “Konuşmaya dalıp seni unutmuşum.” dedi Baoyu gülerek. “Benim için file yap diye çağırdım seni buraya.”

      “Ne için?” diye sordu Yinger.

      “Orasını boş ver.” dedi Baoyu, neşeyle. “Her türlüsünden yap.”

      Yinger ellerini çırparak güldü.

      “Ne! Bu on yılımı alır!”

      “Sevgili küçük hanım, bütün zamanlar senin olsun.” dedi Baoyu, gayet hoş bir havayla. “Eminim daha kısa süre içinde halledeceksin.”

      “Herhâlde bir oturuşta yapmasını beklemiyorsun?” dedi Xiren. “En iyisi en çok istediğin birkaç tanesini seç, önce onları yapsın.”

      “Çeşitlerinden söz ediyorsanız sadece üç türü var: Yelpazeler, kokulu keseler ya da kuşaklar için.”

      “Tamam.” dedi Baoyu. “Kuşak için olsun.”

      “Kuşak ne renk?”

      “Kırmızı.”

      “Siyah ya da lacivert kırmızıya yakışır.” dedi Yinger. “Daha açık bir renkle kırmızı

Скачать книгу