Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt. Сюэцинь Цао

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt - Сюэцинь Цао страница 35

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt - Сюэцинь Цао

Скачать книгу

Jia Zheng. “Saray’a layık olan daha bir sürü şey var tabii ama bizim paramız yok. Yine de Jia Hanımefendi’nin görmesini isterim.”

      “Kesinlikle.” dedi Feng.

      Jia Zheng birisini gönderip Jia Lian’i çağırttı. Gelince, inciyi ve perdeyi Büyükanne Jia’nın dairesine götürmesi söylendi. Ayrıca Xing ve Wang Hanımlarla Xifeng’ı da davet etmesi için birisi gönderildi.

      “İki malzeme daha var.” diye açıklama yaptı Jia Lian, hanımlara. “Katlanan bir paravan ve müzikli bir saat. Tamamı yirmi bin taelmiş.”

      “Ne!” diye bağırdı Xifeng. “Çok güzel şeyler olduğunu kabul ediyorum ama bizim bunlara verecek paramız yok. Hem biz bu tür hediyeler vermesi beklenen bölge ya da vilayet valisi değiliz! Yo; yaşadığım yıllar boyunca, mali geleceğimizi güvence altına almanın en mantıklı yolunun arazi, konak ya da mezar yerine yatırım yapmak olduğu sonucuna vardım. Bu tür şeyler, aile zor zamanlar yaşadığında, çöküşe karşı garanti sağlar. Büyükannem, annem ve babam bana katılırlar mı, bilmem. Tabii ki Sör Zheng ve babam bunları almak isterlerse, karar tamamen onlarındır.”

      Büyükanne Jia ve diğerleri onunla aynı fikirdeydiler.

      “Kesinlikle çok haklısın, canım.” dedi yaşlı kadın.

      “Verin bana o zaman.” dedi Jia Lian. “Sör Zheng Saray için hediye olabilir diye büyükanneye göstermemi istemişti. Kimse kendimiz için alalım demedi zaten. Daha kendisi ağzını bile açmadan eleştirmeye başlayıverdin!”

      Jia Lian hediyelikleri alıp çalışma odasına döndü ve Büyükanne Jia’nın almak istemediğini bildirdi.

      “Kimse değerli olduklarını inkâr etmiyor.” dedi Feng, Ziying’e. “Ama bizim gücümüz yetmez. Ben gözümü dört açarım, eğer bir alıcıya rastlarsam haber veririm.”

      Feng malzemeleri tekrar yerlerine yerleştirdi. Hayal kırıklığına uğradığı belli oluyordu. Bir süre daha oturup, biraz keyifsiz bir hâlde sohbet ettikten sonra gitmek üzere kalktı.

      “Yemeğe kalmaz mısın?” diye sordu Jia Zheng.

      “Zaten çok fazla zamanınızı aldım…”

      “Yok canım. Çok memnun olduk.”

      Onlar konuşurlarken, Jia She’nın geldiği bildirildi. Odaya girdi bile. Selamlamalardan sonra, Feng onu birkaç dakika lafa tuttu. Şarap servisi yapıldı, çeşit çeşit atıştırmalıklar masaya yerleştirildi. Dört ya da beş kere şarap servisinden sonra hediyelikler konusu açıldı yine.

      “Aslında bu tür şeyleri satmak çok zor.” diye itiraf etti Feng. “Bunun pazarı sizinki gibi birkaç aileyle sınırlı.”

      “Haydi canım, birisini bulacağından eminim.” dedi Jia Zheng.

      “Hem zaten biliyorsun, biz bir zamanlar olduğumuz gibi büyük ve ihtişamlı bir aile değiliz. Görünüşü kurtarıyoruz sadece…” dedi Jia She acıklı bir şekilde.

      “Ning Konağı’ndan Zhen Bey nasıl?” diye sordu Feng. “Geçen gün gördüm onu, sohbet sırasında oğlunun yeni eşinden söz etti. İlk karısının tırnağı bile olamazmış, öyle diyor. Kimlerdenmiş? Adını bile sormadım.”

      “Eski bir aile olan Hulardan. Babası bir zamanlar Bölge Valisi olan Bay Hu.” dedi Jia Zheng.

      “Biliyorum.” dedi Feng. “Evinde çok komik şeyler olduğunu duymuştum. Önemli olan kızın iyi olması.”

      “Büyük Sekreterlik’teki birinden duyduğuma göre, Yucun yine terfi etmiş.” diyerek konuyu değiştirdi Jia Lian.

      “Öyle mi? Bunu duyduğuma sevindim.” dedi Jia Zheng. “Resmî olarak duyuruldu mu?”

      “Büyük ihtimalle.” dedi Jia Lian.

      “Evet. Ben de bugün Sivil İşler Bakanlığındayken duydum.” dedi Feng. “Sizin bir akrabanız olduğunu biliyorum, yanılıyor muyum, beyefendi?”

      “Evet, öyle.” dedi Jia Zheng.

      “Yakın mı?”

      “Uzun bir hikâye. Aslında Zhejiang’daki Huzhou vilayetinden kendisi. Evden ayrılıp Suzhou’ya gelmiş; orada pek bir varlık gösterememiş. Arkadaş olduğu Zhen Shiyin adındaki beyefendi ona yardım etmiş. Daha sonra Yucun saray imtihanını yüksek bir dereceyle geçmiş, vilayetlerden birindeki yamen makamına getirilmiş. Zhen ailesinin hizmetçilerinden birini odalık olarak almış. Sanıyorum şimdiki karısı o. Yaşlı Zhen Shiyin ise yaşadığı bir sürü felaketten sonra çok fakir düşmüş ve hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmuş.”

      “O dönemde Yucun görevinden uzaklaştırıldığı zaman bizim ailemizle henüz tanışmamıştı. Eniştem Lin Ruhai o zamanlar Yangzhou Tuz Denetim Kurulu Vekili’ydi ve Yucun’ı kızına öğretmen olarak tutmuştu. İşlerinden atılanlar için yeniden göreve iade şansı verildiğini öğrenen Yucun, bundan yararlanmak için başkente gelmeye karar vermiş. O sıralarda tesadüfen yeğenim de -yani Ruhai’in kızı- bizi ziyarete gelecekti; babası Yucun’dan ona eşlik etmesini istemiş. Bana da bir tavsiye mektubu gönderdi ve mümkün olan yerlerde ondan övgüyle bahsetmemi istedi. Üzerimde iyi bir izlenim bıraktı; ondan sonra sıkça görüşmeye başladık. Yucun’da gördüğüm en sıra dışı şeyi iyi hatırlıyorum: Bizim aile geçmişimizi çok iyi biliyordu. Bilmediği hiçbir şey yoktu: Atalarımız kimler, unvanlarını nasıl kazandılar, Rong ve Ning ailelerinin bütün dalları, kaç kişi olduğumuz, kim olduğumuz, nerelerde yaşadığımız, ne işler yaptığımız. Tam bir bilgi madeniydi! Bu yüzden sevdim onu.” Jia Zheng gülerek sözlerine devam etti. “Çok kısa süre içinde resmî basamakları nasıl tırmanacağını öğrendi. Kısa süre içinde Sivil İşler Bakanlığı Bakan Yardımcılığına, sonra da Savaş Bakanı Müsteşarlığına yükseldi. Bir olay yüzünden rütbesi üç derece indirilmişti ama görünüşe bakılırsa şimdi yine terfi etmiş.”

      “İnsan hayatındaki değişimleri tahmin etmek ne kadar zor.” dedi Feng Ziying.

      “Her şeyin bir kalıbı var.” dedi Jia Zheng. “Mesela incini düşün. Büyük olan talihli bir insana benziyor; küçükler de onun bağımlıları, etkisi altına sığınıyorlar. Eğer büyük olan giderse, küçükler çaresiz kalıyorlar. Eğer bir ailenin reisinin başı beladaysa, karısı ve çocukları ondan alınıyor, akrabalarından mahrum kalıyor, hatta arkadaşlarını bile göremiyor. Refah göz açıp kapayana kadar parçalanıp gidiyor, tıpkı bahar bulutlarının geçişi, güz yapraklarının düşüşü gibi. Akrabamız Yucun nispeten zorluk yaşamadı. Ama daha yakınlarımıza bakalım. Zhen ailesi pek çok açıdan bizim gibi. Onlar da Saray’a olan hizmetlerinden dolayı yüceltildiler. Yaşam tarzları her zaman bizimkine çok yakındı. Onları sık sık görürdük. Hatırlıyorum da birkaç yıl önce, başkenttelerken, saygılarını iletmek için hizmetkârlarını bize göndermişlerdi. Hepsi iyi görünüyorlardı. Ama üzerinden çok geçmeden mülklerine el kondu, kim bilir şimdi ne hâldeler. Epeydir onlardan haber almıyoruz. Kalbim onlarla.”

      “İnci meselesi nedir?” diye sordu Jia She. Jia Zheng ve Feng Ziying, Anne İnci’yi anlattılar ona.

      “Bizim

Скачать книгу