Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt. Сюэцинь Цао

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt - Сюэцинь Цао страница 36

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt - Сюэцинь Цао

Скачать книгу

yaşıyoruz, bir gün hepsi tükenecek.”

      “Bu tatsız konuya bir son verelim.” dedi Jia She. “Biraz daha içelim.”

      Öyle yaptılar ve birkaç turdan sonra yemek servis edildi. Yemeğin ardından çay geldi ve Feng’ın uşağı içeri girip kulağına bir şeyler fısıldadı. Feng izin istedi.

      “Ne dedin sen öyle?” diye sordu Jia She uşağa.

      “Kar yağıyor, efendim. İlk saat de vurdu.”

      Jia Zheng bir hizmetkârı dışarı gönderdi, geri gelen adam yerdeki karın iki santimden fazla olduğunu bildirdi.

      “Umarım malzemeleriniz iyice paketlenmiştir.” dedi Jia Zheng.

      “Tabii.” dedi Feng. “Unutmayın, fikrinizi değiştirirseniz, fiyatları tekrar konuşabiliriz.”

      “Aklımda tutarım.” dedi Jia Zheng.

      “O zaman sizden haber bekliyorum. Hava soğudu. Lütfen siz hiç çıkmayın. Hoşça kalın.”

      Jia She ve Jia Zheng, Jia Lian’e Feng Ziying’i kapıya kadar geçirmesini söylediler.

      Devamı için gelecek bölümü oku.

      93. BÖLÜM

      Zhen ailesinin bir hizmetkârı Jia ailesine sığınmak ister.

      Demir Eşik Tapınağı’nda bir skandal açığa çıkar.

      Feng Ziying gidince Jia Zheng kapıdaki adamlardan birini çağırttı.

      “Bugün Linan Dükü bir ziyafet için davetiye göndermiş. Ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu.

      “Araştırdım, efendim.” dedi hizmetkâr. “Çok özel bir kutlama değil; genç bir aktör topluluğunun Nanan Prensi’nin konağına gelişi için verilen bir ziyafetmiş. Birinci sınıf bir toplulukmuş. Dük o kadar beğenmiş ki iki günlük oyun sergileterek dostlarını eğlendirmek istemiş. Arkadaşları arasındaki gayriresmî bir parti olacakmış, hediye göndermeyi gerektirecek bir şey değil.”

      Hizmetkâr konuşurken, Jia She geldi.

      “Gidecek misin?” diye sordu kardeşine.

      “Gitmem lazım.” dedi Jia Zheng. “Dük her zaman çok candan olmuştur.”

      Kapıdan başka bir görevli daha geldi.

      “Bakanlıktan bir memur geldi, efendim.” dedi Jia Zheng’a. “Yarın büroya gitmenizi rica ediyor. Başbakanın sizinle önemli bir işi varmış, her zamankinden biraz daha erken orada olmanızı istemiş.”

      Jia Zheng kısa bir cevapla onayladı. Sonra Rong gayrimenkullerinin kiralarını toplamakla görevli iki hizmetkâr geldi. Saygılarını sunduktan sonra secde ettiler ve bir kenarda esas duruşta beklediler.

      “Siz Hao Köyü’nden misiniz?” diye sordu Jia Zheng.

      “Evet, efendim.”

      Jia Zheng onların işiyle ilgili başka bir şey sormayıp, Jia She ile konuşmaya devam etti. Bir süre sonra kendi dairelerine döndüler. Hizmetkârlar fenerlerle Jia She’ya eşlik ettiler.

      Onlar gidince, Jia Lian kira toplayan adamlara döndü.

      “Siz neden geldiniz?”

      “Onuncu ayın kiralarını elimizden geldiğince hızla topladık.” dedi biri. “Yarın buraya ulaşmış olur ama şehrin dışında problem yaşadık. Devriyeler arabalarımıza el koydular, içindekileri yere döktüler. Ağzımızı açtırmadılar. Sevk edilenin ticari mallar değil, Rong Konağı’nın kira ürünleri olduğunu açıklamaya çalıştım ama hiç aldırmadılar. Ben arabacıya devam etmesini söyleyince, polislerden biri onu dövüp iki arabaya el koydu. Ben size rapor vermek için önden geldim, efendim. Şimdi birisini kent yamenine gönderip mallarımızı geri aldırmanız gerekiyor. Eğer bu eşkıya devriyelerine hadlerini bildirebilirseniz, herkes için büyük bir iyilik yapmış olursunuz. Hiç bilmiyorsunuz, efendim, tüccarlar onlardan neler çekiyorlar. Mallarını yere döküyorlar, alıp gidiyorlar; zavallı arabacı karşı çıkmaya yeltenirse beynini patlatıyorlar.”

      “Bu ne kadar akıl almaz bir şey!” diye bağırdı Jia Lian. Hemen bir not yazdı ve adamlarından birine verdi. “Al bunu, arabalara el koymakla görevli yamene götür. Hemen mallarımızı ve arabalarımızı geri almamız lazım. En ufak bir şeyimizin kaybolmasına bile tahammül edemeyiz.”

      Sonra Zhou Rui’i çağırttı ama adamın dışarıda olduğunu öğrenince, Lai Wang’ı istedi. O da öğle yemeğinden sonra çıkmış ve henüz dönmemişti.

      “Tembel herifler! Lazım olduklarında bulunmazlar! Yıl boyu bizim cebimizden yiyip içip, boş boş geziyorlar.”

      Adamlarına onları hemen bulmalarını söyleyen Jia Lian dairesine dönüp yattı.

***

      Ertesi sabah Linan Dükü’nden bir hatırlatma mesajı geldi.

      “Ben bakanlıkta olacağım.” dedi Jia Zheng ağabeyine. “Jia Lian de el konan mallarla ilgilenmek için burada kalacak. Sen en iyisi Baoyu’yü yanına alıp git.”

      Jia She başını salladı.

      “Tamam.”

      Jia Zheng, Baoyu’yü çağırttı ve Linan Dükü’nün tiyatro gösterisine amcasıyla beraber gideceğini söyledi. Çok heyecanlanan Baoyu üstünü değiştirdi, yanında götürmek üzere üç hizmetkârını seçti: Mingyan, Saohong, Chuyao. Jia She’ya saygılarını sunmak için dışarı çıktı. Arabalarına binip dükün konağına gittiler. Konaktaki kapı görevlisi geldiklerini bildirmek için içeri gitti ve kısa bir süre sonra geri gelip onlara eşlik etti. Jia She, Baoyu’yü avluya doğru yönlendirdi. Neşeli bir kalabalık doldurmuştu avluyu. Düke saygılarını sundular ve öteki misafirlerle selamlaştılar; sonra oturup keyifli bir sohbete dâhil oldular. Çok geçmeden tiyatro topluluğunun idarecisi, fil dişi bir tablette oyun programını getirdi. Bir dizini yere koyup selamladı.

      “Sevdiğiniz oyunları seçer misiniz, beyler?” dedi.

      Herkes kıdem sırasına göre seçimini yaparken, sıra Jia She’ya geldi. O da seçtikten sonra, Baoyu’yü gören idareci, yanına gidip nazikçe selamladı.

      “Efendi Bao, listemizden iki oyun seçme nezaketinde bulunur mu?” dedi.

      Baoyu adamın yüzünü inceledi. Pudra beyazı yanakları, ruj kadar kırmızı dudaklarıyla sudan yeni çıkmış lotus kadar parlak, esintide salınan yeşim ağacı kadar zarifti. Eski dostu Jiang Yuhan’dı! Kendi tiyatro topluluğuyla kente geldiğini duymuştu. Hatta neden kendisini görmeye gelmediğini merak etmişti. Böyle resmî bir topluluk içinde karşılaşınca, hemen ayağa fırlayamadı. Sadece, “Ne zaman geldin?” diye sormakla yetindi.

      Jiang hızla sağına soluna bakıp gizlice gülümseyerek fısıldadı.

      “Burada olduğumu biliyorsunuzdur.”

Скачать книгу