Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt. Сюэцинь Цао

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt - Сюэцинь Цао страница 9

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt - Сюэцинь Цао

Скачать книгу

olacak, sanığın ve ailesinin sonu gelmez minnetlerini ve ömür boyu bağlılıklarını kazanmanıza neden olacaktır.

SULH HÂKİMİNİN KARARI

      Olay yerinde bir tahkikat gerçekleştirilmiş ve nihai deliller incelenmiştir. Sanığa hiçbir işkence yapılması söz konusu olmayıp, özgür iradesiyle kasti adam öldürme eylemini itiraf etmiştir. Suçu kabul ettiği resmî olarak kayıtlara alınmıştır.

      Dışarıdan gelen bir vekil olarak sizin olayla ilgili ilk elden bilginiz bulunmamaktadır. Hiçbir temele dayanmayan bu savunmayı uydurmakla mahkemeye saygısızlık suçu işliyorsunuz. Aile sadakati şartlarını hafifletici sebep olarak kabul ederek suçunuz bağışlanmıştır.

BAŞVURU REDDEDİLDİ

      “O zaman hiçbir umut kalmadı!” diye bağırdı Xue teyze. “Şimdi ne yapacağız?”

      “Bu kadar değil!” dedi Baochai. “Bir de not var.” Okumaya devam etti.

      Gizli talimatları çocuğa sorun.

      Xue teyze hemen çocuğu sorguya çekince şu bilgileri aldı:

      “Yamendeki insanlar bizim ne kadar zengin olduğumuzu biliyorlar, hanımefendi Xue Ke, başkentteki aile bağlantılarımızı kullanmak zorunda olduğumuzu söylüyor; büyük bir miktar rüşvet vererek yeniden yargılanma ve daha hafif bir ceza sağlanabilirmiş. Hemen harekete geçmeniz gerektiğini söylüyor, hanımefendi, gecikme Bay Pan’in işini zorlaştırırmış.”

      Xue teyze çocuğu gönderdi ve hemen kardeşini tekrar görmeye gitti. Wang Hanım, Jia Zheng’a tüm gücüyle yalvardı ama ancak hâkimle konuşması için birisini göndermeye razı edebildi. ‘Nakdî bedel’ kullanma meselesini tamamen reddetti. Xue teyze bunun bir sonuç getirmeyeceğinden korkarak, Jia Lian’le konuşması için Xifeng’a yalvardı. Hâkimin bedeli çok yüksekti, hesaplamalar birkaç bin taeli gösteriyordu ama sonunda bir anlaşmaya varıldı ve Xue Ke’nın planını uygulaması için ortam sağlandı.

      Dava resmî olarak tekrar açıldı ve mübaşir, görgü şahitleri, maktulün ailesi ve ilgili herkes bir kere daha bölge yamenine çağrıldı. Xue Pan hapishaneden alınıp getirildi. Mahkeme memuru yoklama yaptı; hâkim baş mübaşirden orijinal ifadeleri doğrulamasını istedi. Sonra maktulün annesi Bayan Zhang ve amcası Zhang Er ifade vermeye çağrıldı.

      “Sayın Hâkim!” diye başladı Bayan Zhang gözyaşları içinde. “Biz Zhanglar köylü insanlarız, kentin güneyinde yaşıyoruz. Kocam Zhang Da on sekiz yıl önce öldü. Üç oğlumuz vardı ama büyük ve ortanca oğlumuz öldü. Bir tek üçüncü oğlumuz vardı, şimdi o da gitti. Daha yirmi üç yaşındaydı, Sayın Hâkim, henüz evlenmemişti. Fakir olduğumuz için Li ailesinin hanında garson olarak çalışıyordu. O gün öğleden sonra şu adam kapıma gelip, ‘Li Han’da kavga çıktı! Oğlun öldürüldü!’ dedi. Ah, zavallı yüreğim, Sayın Hâkim! Az kalsın ölüyordum! Hemen hana koştum, oğlum yerde yatıyordu, kafasından kan akıyordu. ‘Ne oldu?’ diye sormaya çalıştım ama cevap veremedi, zor nefes alıyordu. Sonra… gitti! O canavarı bir elime geçirsem!”

      Görevlilerden bir uğultu yükseldi. Bayan Zhang secde edip, “Sayın Hâkim, adalet istiyorum! Dünyada ondan başka kimsem yoktu benim!” diye yalvardı.

      Sulh hâkimi eliyle işaret ederek kadını gönderdi ve sonraki şahit olan han sahibi yaşlı Li’yi çağırdı.

      Yaşlı Li geldi, kürsünün önünde diz çöktü.

      “Zhang San senin hanında mı çalışıyordu?” diye sordu hâkim.

      “Garsonluk yapıyordu.” dedi Li.

      “Soruşturmadaki ifadende, Xue Pan’in Zhang San’a öldürücü bir darbe vurduğunu söylemişsin. Bizzat kendi gözlerinle gördün mü?”

      “Hayır, Sayın Hâkim. Ben o sırada salondaki tezgâhın arkasındaydım. Özel odadaki müşterilerden birinin şarap siparişini duydum. Kısa bir süre sonra da birisinin yaralandığını söylediler. Hemen koştum, Zhang San’ın yerde yattığını gördüm. Konuşamıyordu. Hemen yetkilileri çağırdım, Bayan Zhang’a da birisini gönderdim. Kavganın nasıl başladığını hiç bilmiyorum. Bay Xue’nin masasında bir beyefendi oturuyordu, Sayın Hâkim. Belki o size gerekli bilgiyi verebilir…”

      “Ne!” diye gürledi hâkim. “İlk ifadende olayı kendi gözlerinle gördüğünü açıkça söylemişsin. Şimdi hiçbir şey görmediğini mi söylüyorsun?”

      “İlk ifade verdiğimde öyle telaşlıydım ki Sayın Hâkim, biraz kafam karışmıştı…”

      Yine görevlilerden uyarıcı bir uğultu yükseldi.

      “Sonraki şahit gelsin!” diye emretti hâkim.

      Gelen şahit, Xue Pan’in “arkadaşı” Wu Liang’dı.

      “Söyle bakalım!” dedi hâkim. “Suç işlendiği sırada sanığın masasında oturup içki içiyor muydun? Öldürücü darbe nasıl meydana geldi? Gerçeği söyle!”

      “O gün, Sayın Hâkim, Bay Xue benim evime uğradı ve içki içmeye davet etti. Şarabın kalitesini beğenmediği için yeni bir şişe getirilmesini istedi. Ama garson Zhang San itiraz etti. Bu da Bay Xue’yi çok sinirlendirdi, tepkisini ortaya koymak için kadehindeki şarabı garsonun yüzüne fırlattı. Her şey çok hızlı oldu; herhâlde kadeh de elinden kayıp Zhang’ın başına çarpmış olmalı. Kendi gözlerimle gördüğüm gerçek bu!”

      “Saçma!” diye bağırdı hâkim. “O zaman neden sorguda sanık Zhang’a saldırdığını ve kadehini fırlattığını söyledi? Sen de bunu doğrulamışsın! Yalancı şahitlik yapıyor! Vurun şunun suratına!”

      Mahkeme salonunun ilgili yerinden cevap geldi ve görevliler ceza emrini yerine getirmek üzereyken, Wu itiraz etti.

      “Kavgayı Bay Xue başlatmadı, efendim! Kadeh elinden kaydı ve Zhang’ın kafasına çarptı. Kazaydı! Sanığın kendisini sorgulayın! Merhamet edin!”

      Hâkim, Xue Pan’i çağırdı.

      “Şimdi Xue, son kez söyle, Zhang San’a karşı garezin neydi? Nasıl öldü? Sadece doğruyu duymak istiyorum!” dedi.

      “Sayın Hâkim, yalvarırım merhamet edin!” diye yalvardı Xue Pan. “Ben adama vurmak için el kaldırmadım. Sipariş ettiğim şarabı getirmeyi reddedince, kadehimi yere boşalttım sadece. Hiç istemeden kadeh elimden kayıverdi ve kafasına çarptı. Kanı durdurmak için elimden geleni yaptım ama faydası olmadı. Kan kaybı o kadar fazlaydı ki dakikalar içinde öldü. Sorguda işkenceden çok korktuğum için yanlış itirafta bulundum. Yalvarıyorum, Sayın Hâkim, beni bağışlayın!”

      “Seni ahmak!” diye kükredi hâkim. “İlk sorduğumda, şarap getirmediği için çok sinirlendiğinden ona vurduğunu söyledin. Şimdi kalkmış ‘Kazaydı!’ diyorsun, öyle mi?”

      Hâkim, sözlerine uygun sesler de çıkararak bu şekilde konuşmaya devam etti ve itiraf etmeyecek olursa, kâh dayak kâh işkenceyle tehdit etti. Ama Pan bu sefer inkâr etmekte ısrarlıydı.

      Ölümden

Скачать книгу