Cellat. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cellat - Ахмет Мидхат страница 11

Жанр:
Серия:
Издательство:
Cellat - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

başına gelerek kim bilir ne kuvvetli, ne şiddetli bir şekilde kendini zorlayıp tuttu ki, hemen gözlerindeki yaşları kuruttu. Fakat gözlerindeki kızarıklığı da hemen uzaklaştırmaya imkân bulamadı.

      Stefani, delikanlının elini eline alarak kendisini kanepeye kadar çekti oturttu. Kendisi de yanına oturdu. Dedi ki:

      “Andre, beni sevdiğinizi inkâra imkân ve gücünüz yoktur. Gözlerinizden akan yaşlar bunu itiraf ettikleri hâlde, dilinizin inkârdaki inadı nedendir? Sevginizi açığa vurmak için bir engel mi görüyorsunuz?”

      “Engel gördüğümü söyleyecek olsam yine bir itirafta bulunmuş olurum.”

      “Eğer gördüğünüz engeli ailem tarafından zannediyorsanız emin olunuz ki bu zannınız yanlıştır. Eğer babam servetini mahvettiği için çeyizsizliğim…”

      Bu kez de Andre kızın ağzını kapayarak dedi ki:

      “Allah aşkına susunuz! Bu kötü söz ağzınızı kirletmesin.”

      “Öyleyse niçin bana karşı o kadar sakınmaya gerek görüyorsunuz? Andre, açıkça söyleyiniz, beni seviyor musunuz?”

      “…”

      “Hayır, suskunlukla karşılık istemem! Beni seviyor musunuz, sevmiyor musunuz? Mutlaka ikisinden birine cevap vermelisiniz!”

      “Ne yolda cevap vermemi istiyorsunuz?”

      “Elbette ‘Seviyorum.’ demenizi!”

      “Demiş olursam, ne faydamız olacak?”

      “Ben de sizi sevdiğim için faydamızı hangi yönde görürsek, gerçekleştirmekten bizi alıkoyacak hiçbir kuvvet bulunamaz da, faydamız işte bundan ibaret olacak.”

      “Çocuksunuz Matmazel! Deneyimsizsiniz!”

      “Benden hiçbir şey esirgemeyeceğinizi umduğum hâlde, deneyimlerinizi de esirgemezsiniz ya? Ben çocuksam, siz de görüp geçirmiş olunuz.”

      “Pekâlâ! Size bir öğüt verirsem kabul edersiniz değil mi?”

      “…”

      “Ee, şimdi de siz sustunuz. Söz veriniz bakalım! Kabul edeceğinizi vadediniz de…”

      “Ya sizi sevmeyeyim diye öğüt verirseniz?”

      “O türden öğütleri kabul edip etmemek insanın elindeyse, siz de kabul ve kabul etmemek konusunda istediğiniz gibi davranırsınız.”

      “Pekâlâ! Öğüt veriniz, vereceğiniz öğüdü kabul ederim.”

      “Kendinize seçeceğiniz kocayı salt sevdiğiniz için seçmeyiniz!”

      “Demek oluyor ki onun da beni sevip sevmediğini inceleyeyim de o da beni severse onu seçeyim. Öyle mi?”

      “Kendinize seçeceğiniz kocayı salt sizi sevdiği için de seçmeyiniz, salt onu sevdiğiniz için de seçmeyiniz!”

      “Acayip! Ya nasıl seçeyim?”

      “Bu seçimi, sosyal çevrenizin ne derecelere kadar uygun göreceğini ve onaylayacağını düşününüz!”

      “Vay! Seçeceğim kocayla yaşayacak ben değil miyim? Halkın uygun görmesi, onaylaması benim neyime lazım?”

      “Çok şeyinize lazımdır Matmazel! Bana inanmazsanız babanıza sorunuz.”

      “Size de soracak olsam!”

      “Bana daha fazlasını sormayınız, babanıza sorunuz da onun size vereceği cevap üzerine beni onaylarsınız.”

      “Ya uğursuz bir cevap alacak olursam, o durumda sizi kayıp mı edeceğim?”

      “Emin olunuz ki beni son nefesime kadar kaybetmezsiniz.”

      Böylece Matmazel Stefani hemen o akşam babası gelir gelmez o gün Mösyö Andre Gocafo ile gerçekleşen konuşmayı anlatarak sorulması gereken soruyu da sormuştu. Babası derin derin düşündükten sonra dedi ki:

      “Kızım, sen bu delikanlıyı cidden seviyor musun?”

      “Pek ciddi olarak babacığım. Ayıp değil ya! Şimdiye kadar bana yalancıktan heves ve düşkünlük eden delikanlıların hiçbirisine kendimde bir yönelme görmemiş olduğum hâlde ömrümü ömrüne ortak etmek için gereken yeterlilik ve yeteneğe sahip olan bu delikanlıyı gördüm.”

      “Öyleyse kendini bu sevdadan geriye almak için ne kadar kendini zorlaman gerekiyorsa zorlamalısın! Çünkü Mösyö Andre, sana koca olamayacaktır.”

      “Sebep?”

      “Çünkü gerçekleşen bir evliliği, bir beraberliği, sosyal çevrenin de uygun görmesi ve onaylaması cidden lazım olup, Mösyö Andre hem kendi ailesini hem de bizi bildiği için senin heves ettiğin evliliği, çevrenin asla onaylayabileceği bir şey olamayacağını görmüş ve anlamıştır. Eğer biz de onun ailesini tanımış olsaydık, bu kararı biz de doğrulardık. Gelgelelim onun ailesini henüz tanımıyoruz. Tanıtmadı ki tanıyalım.”

      “Kendisini sadece bir Andre Gocafo olarak görmek mümkün olamaz mı?”

      “Bu ‘Andre’ aslında bir Hristiyan ismidir. Ya ‘Gocafo’ nedir? Genellikle böyle isimlere hiçbir tanım ve anlam bulunmayabilir. Kim bilir ‘Gocafo’ adı şimdi meydana konulamayacak olan bir hükümdar hanedanı adının başkalaştırılmışı mıdır? Yoksa o adı gizlemek için uydurulmuş düzme bir şey midir?”

      Babasının bu sözleri üzerine kızcağız derinden bir göğüs geçirdi. O zaman babası kızın yüzüne bakınca kızında pek büyük bir üzüntü ve hayal kırıklığı işaretleri gördü. Dedi ki:

      “Hakkın var kızım! Andre’de beğenilmeyecek, sevilmeyecek hiçbir hâl yoktur. Fakat çocuğun senin hakkındaki gösterdiği davranış öyle ümitsizliğe düşürecek bir davranış da değildir. Seni asla aldatmamayı ilke edinmiş. Sana hiçbir kelime yalan söylemez. Sana olan içten sevgisi de inkâr götürür şeylerden değildir. O hâlde hiç çocuğun üstüne varmayarak işi daima onun seçimi ve görüşüne bırak.”

      İşte babasının şu fikri ve öğüdü üzerine Matmazel Stefani Tonak kendisini Mösyö Andre Gocafo’nun ne yabancısı ne de nişanlısı olarak görmeyerek; ama mutlaka bir şey olarak varsaymaktaki değişmez arzusunu da bir türlü yenemiyordu.

      V

      Eyena Köprüsü olayını gazeteler yazdığı sırada Tonak ailesinin ismini vermemişlerse de Paris’in meraklı ve her şeye burnunu sokan mösyöleri, hele madamları ağızdan kulağa alıp verdikleri gündelik dedikoduları sırasında bu olaya da tamamen vâkıf olduklarını bundan önce okurlarımıza haber vermiştik.

      Hâlbuki Tonak ailesine ait olan olayın sadece Eyena Köprüsü olayından ibaret olmadığını okurlarımız hikâyemizin buraya kadar devam eden kısmından anlamışlardır. Bir kere de halkın bakışlarının

Скачать книгу