Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt. Ahmet Cevdet Paşa

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa страница 10

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa

Скачать книгу

değil idi.

      Harici gruplar da zaman zaman isyan ederek Abbasi Devleti’ni meşgul etmekte idiler. Abbasi halifeleri, aşağıda açıklanacağı şekilde başlangıçta kendi hükûmetlerini sağlamlaştırma ve takviye ile meşgul oldukları hâlde sonradan sefahate düştüklerinden, bütün İslam memleketlerini tek idare altına alamadılar. Daha önce açıklandığı üzere Kûfe’de başkomutan bulunan Ebu Selemetu’l-Hallâl, hilafeti Hz. Ali’nin evladına vermeye kalkışmakla itham edildiğinden dolayı Seffah ona kin bağlamış ve durumu Ebu Müslim’e haber verince o da Ebu Seleme’nin katlini istemiştir. Yüz otuz iki yılı içinde Ebu Seleme, bir gece hilafet merkezinden kendi evine giderken, Ebu Müslim’in elebaşlarından biri onu katletmiş, ertesi gün, “Hariciler tarafından öldürülmüş.” diye ilan edildi. Ebu Seleme, Irak’ta Abbasi davetçilerinin başkanı olduğu gibi, Süleyman bin Kesîr de Horasan’da vekillerin birincisi olup, hatta İmam İbrahim öncelikle Horasan emîrliğini ona teklif etmişken kabul etmediği için Horasan emîrliğini Ebu Müslim’e tevcih etmiştir. Ebu Müslim’in, onun yardımıyla evinden çıkmış olması nedeniyle İbni Kesîr’in Horasan’da pek büyük nüfuzu vardı. Ebu Müslim ise kendi başına hükmetme fikrinde olduğu için onu çekemezdi. Süleyman İbni Kesîr ise kendi yaşıtlarından olan Ebu Seleme’nin idamına itiraz ettiği için Ebu Müslim de bu bahane ile hemen Süleyman İbni Kesîr’i katletti. Kanaatimce bir büyük rakipten kurtuldu. Hâlbuki başına gelecek felakete örnek göstermiş oldu.

      Seffah’a biatten evvel, daha önce açıklandığı üzere Ebu Seleme tarafından gönderilen Hasan İbni Kahtabe, Vâsıt’ta İbni Hübeyre’yi muhasara etmişti. İbni Hübeyre, on bir ay dayandı. Mervan’ın katledildiğini haber alınca halkı Hz. Hasan evladından daha önce adı geçen, Muhammed Mehdi’ye davet etmek istedi ve kendisine mektup yazdı. Fakat cevabı gecikince İbni Hübeyre teslime mecbur oldu ve gelip Seffah ile görüştü. Önce Seffah ona iltifat etti. Fakat sonra İbni Hübeyre de diğer Emevi emirleri gibi idam edilmiştir. Seffah, yukarıda olduğu gibi hilafet tahtına geçişinden sonra Horasan ve Taberistan’ı ve bağlısı olan Deylem ile Cibâl mıntıkalarını, Ebu Müslim’e verdiği sırada Fars bölgesini de amcası İsa bin Ali’ye verdi. Divan-ı haraç üzerine, yani maliye bakanlığına da Halid İbni Bermek’i memur etti.

      Bermek, Belh’te Nevbehar adlı ateşgede hizmette bulunarak kavmi arasında pek muteber bir adammış. Oğlu Halid, İslam ile müşerref olmuş ve Ebu Müslim tarafından pek mühim işlerde istihdam edilmişti. Hatta Ebu Müslim, Kahtabe’yi İbni Hübeyre üzerine sevk ettiğinde Halid de onunla beraber olup, orduda isabetli görüş ve tedbirinden istifade edilmişti. Sonra vezir oldu ve sonra evlat ve torunları da Abbasi Devleti’nde en üst rütbe ve makamları elde ettiler.

      İşte bunlara Bermekiler denilir. Seffah’ın amcası İsa bin Ali, emir olarak Fars’a gitmiş ise de Ebu Müslim, bütün doğu beldelerini benimsemiş olduğundan özel talimatla göndermiş olduğu Muhammed bin El-Eş’as daha evvel Fars’a varmış ve İsa’yı savıp göndermiştir.

      Seffah, şurada burada zuhur eden asi ve Haricileri kahredip dağıttı. Vâsıt’ı da fethettikten sonra Şam ve Irak’ta kendisine karşı gelen, sıkıntı veren kalmamışsa da mülk ve saltanatında tamamıyla müstakil değil idi. Zira Ebu Müslim ile haberleşip müşaveret etmedikçe bir mühim işi kestiremezdi. Horasan nakiplerinden olup, Seffah’ın veziri bulunan Ebu Cehm İbni Atıyye, Ebu Müslim tarafından görevlendirilen bir casus idi. Seffah’ın yanında bulunan askerlerin çoğu ve kumandanları dahi Ebu Müslim’e Seffah’tan ziyade muhlis ve sadıktılar.

      Bir de Ebu Müslim’in babası olan Selit’in annesi, Abdullah bin Abbas (r.a.) Hazretleri’nin cariyesi olduğu hâlde Selit’i doğurmuş ve Abdullah ona zina cezası uygulamış, Selit’i köle olarak kullanmış iken Selit’in, bir aralık Abdullah’ın sülbünden doğmuş olduğunu iddia ile Ali bin Abdullah’a çok eziyet etmiş olduğu tarih kitaplarında yazılıdır. Mademki vaktiyle Selit öyle bir dava söylemiş, oğlu Ebu Müslim’in de Abbasoğullarından olmak iddiasıyla hilafet davasına kalkışmasından korkulmaz değildi. Kısacası Abbasoğulları, Ebu Müslim’e dair şüphe içindeydiler. Hatta Seffah’ın kardeşi Mansur, bir aralık Müslim’in öldürülmesini teklif etmişken Seffah kendi devletinin kurulmasına sebep olan bir kahramanın idamı derecesine kadar gidememişti. Seffah’ın Kûfelilere güveni olmadığından, bir müddet Kûfe’de ikametten sonra Hire’ye naklolundu. Daha sonra yüz otuz dört yılı zilhiccesinde Enbar’a naklolunarak orada ikamet eder oldu.

      Yüz otuz beş yılında Ziyad İbni Salih Maveraünnehir’de isyan etti. Ebu Müslim askerle Merv’den çıkıp onun üzerine hareket ederek Âmil beldesine vardı. Suba İbni Numanil-Ezdî de beraberinde idi ki Seffah onu Ziyad’a göndermiş ve bir fırsat bulup da Ebu Müslim’i öldürmesini emretmişti. Ebu Müslim bunu anlayınca Suba’yı Âmil’de hapsetti ve kendisi Salih’in üzerine gitti. Hâlbuki Ziyad’ın maiyetindeki askerler isyan ile dağılmış olduklarından, Ziyad bir köy muhtarının evine kaçmış, muhtar da onu öldürerek kesik başını Ebu Müslim’e getirmiştir. Bu suretle Maveraünnehir sıkıntısı bertaraf edilmiş oldu. Fakat Seffah ile Ebu Müslim arasındaki emniyetsizlik daha da arttı.

      Yüz otuz altı yılında Seffah, kardeşi Mansur’u Hicaz emiri olarak tayin etti. Ebu Müslim de bu yıl Seffah’tan izin alarak Hicaz tarafına gidip Mansur ile birlikte hac etti. Ebu Müslim, insanlara çok bahşişler verir, yollarda kuyular kazdırır ve birçok hayrat yaptırırdı. Onun gösteriş ve kudreti yanında Mansur pek küçük görünürdü. Bu da kendisine zor gelirdi.

      Seffah ise zilhiccenin on üçüncü günü yaklaşık otuz yaşında iken vefat etti. Kendisinden sonra kardeşi Ebu Cafer-i Mansur bin Muhammed ve ondan sonra kardeşinin oğlu İsa bin Musa bin Muhammed halife olmak üzere hayatta iken onları veliaht tayin etti, sözleşmeyi yazıp mühürleyerek İsa’ya vermiş idi. Vefatında İsa, Mansur adına insanlardan biat aldı ve durumu Mansur’a yazdı. Mansur ise hacdan dönmüş olduğundan İsa’nın isteği yolda kendisine ulaştı. Ebu Müslim ile diğer halk da ona biat ettiler.

      Tamamlayıcı olarak açıklandığı üzere Abbasoğulları, Nefs-i Zekiyye’den, yani Muhammed Mehdi İbni Abdullah’tan şüpheleniyorlardı. O da onlardan ürkmüş idi. Bu defa hac mevsiminde Beni Haşim gelip Mansur ile görüşmüş olduğu hâlde Muhammed Mehdi ile kardeşi İbrahim İbni Abdullah onun yanına uğramadılar. Mansur, bundan şüphelenerek Beni Haşim’e birer birer durumun esasını anlamak için sordu, çoğunluğu, “Nefs-i Zekiyye, nasılsa sizden ürkmüş ve can korkusu ile kaçmış, ondan size bir zarar gelmez.” gibi sözlerle özür beyan eylemişler. Fakat Hasan İbni Ali evladından Hasan İbni Zeyd İbni Hasan İbni Ali, Mansur’a, “Nefs-i Zekiyye’den emin değilim, fırsat bulunca senin üzerine kalkar.” demiş. Mansur da ondan sonra Muhammed Mehdi ile kardeşi İbrahim’i yoklama ve gözetlemekten geri kalmamıştır. Hâlbuki bu defa hilafetin kendisine verilmesiyle onları unutturacak büyük bir sıkıntıya rast gelmiştir.

      Şöyle ki Abdullah İbni Ali, bu yıl mükemmel bir ordu ile Bizans şehirlerine gaza edip elinde büyük kuvvet bulunduğundan hilafet davasına kalkışması akla geliyordu. Bundan dolayı Mansur, endişe ve telaş içinde idi. Durumu Ebu Müslim’e açtığında, Ebu Müslim, “Ben ona kâfiyim. Onun maiyetindeki askerin çoğu Horasan halkındandır. Onlar bana ondan daha ziyade sadıktırlar.” diyerek Mansur’a teselli verdi. Ebu Müslim’in biati Mansur’a büyük bir kuvvet olduğu hâlde bu şekilde yardım edeceği vaadini almakla müteselli olarak Ebu Müslim ile beraber Kûfe’ye geldi. Minbere çıktı, vaziyete uygun bir hutbe okudu. Ondan sonra Enbar’a gitti ve Seffah’ın hazinelerini teslim aldı.

      Amcası

Скачать книгу