Fergana Güzeli. Corci Zeydan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Fergana Güzeli - Corci Zeydan страница 17

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Fergana Güzeli - Corci Zeydan

Скачать книгу

hâlde arabada onun yanında yer aldı. Mubez’in ettiği işaret üzerine Verdan atların birine bindi. Hep birlikte Marzban’ın konağına gittiler.

      15

      DERTLEŞMEK

      Ay Toldı salonda, Cihan’ın gelmesini bekliyordu. Marzban’ın konağında büyümüş olan bu gencin Cihan ile yalnız olarak buluşması dikkat çeken bir şey değildi çünkü bir arada yaşamışlardı. Bundan başka Cihan Hatun, erkeklerden saklanan kadınlardan değildi. Ay Toldı salonun bir köşesinde bir sandalye üzerine oturarak büyük bir sabırsızlıkla sevgilisinin gelmesini bekledi. Marzban’ın hastalığı kendisini pek ziyade üzüyordu çünkü sonu iyi görünmüyordu. Lakin aynı zamanda Cihan’ın muhabbeti onu meşgul ediyordu. Ona bir an önce kavuşmak, kendisine her şeyi unutturmuştu.

      Bir zaman sonra Ay Toldı kapının yanında Cihan’ın sesini işitti. Yüreği vurmaya başladı. Cihan konak müdürüyle konuşuyor, babasının Ay Toldı için verdiği emirleri bildiriyordu. Sonra hiç durmadan içeri girdi. İki sevgili karşı karşıya geldiler. İkisinin de yüzleri gülüyor, yürekleri çarpıyordu. Sanki dert ve felaket âleminden saadet ve bahtiyarlığın merkezi olan aşk ve muhabbet âlemine intikal etmiş gibi dünyayı, dünyanın gam ve kederini unutmuşlardı. Cennetin tarif ve niteliklerini aklı beşere sığabilecek yolda misallerle göstermek nasıl müşkülse birbirini candan seven iki sevdazedenin rakiplerden azade bir hâlde bir arada, yalnızca buluşarak birbirlerine dertlerini, saadetlerini, hayatlarını, hayallerini her türlü kin ve düşmanlıktan uzak olarak söylemeleri saadeti gibi cennette yaşayanlar bahtiyarlığına kavuşacaklar. Böyle bir mutluluğu bulmak zordur. İşte cennet budur eğer devamsızlık ve değişmeler olmasa.

      Cihan, sevgilisini karşılama vaziyetinde ayakta görünce sevinçle tokalaşmak için elini uzattı. Ay Toldı da aynı sevinç, aynı özlemle elini tuttu. Bunca savaşlar, ölüm tehlikeleri geçirirken yürek çarpıntısının ne demek olduğunu hissetmeyen, anlamayan bu cengâver delikanlı; o anda bütün vücudunda bir titreme hissetti. Cihan’ın sevda ve cazibe titremesi daha şiddetliydi çünkü ne kadar akıllı ve metîn bir genç olsa da yine hassas bir kadından başka bir şey değildi. Böyle mülakatlar esnasında aşkın cazibesi bütün kuvvetiyle hükmünü icra ediyordu. Sevdazedelerin bu yerlerde gösterecekleri zaaf zararsızdı.

      Ay Toldı söze başlayarak:

      “Hanımefendi! Gurbetliğimi çok uzattım, değil mi?” diye sordu.

      Cihan elini hemen onun elinden çekti. Yaralı bir sevdazede gözüyle Ay Toldı’nın gözlerine bakarak cevap verdi:

      “Bana hanımefendi deme…”

      Cihan sözünü tamamlayamadı. Oturmak istiyordu. Bir sandalyeye oturdu. Ay Toldı’ya “sen de otur” işaretini yaptı. O da bir sandalyeye oturdu. Ay Toldı, Cihan’ın ne demek istediğini anlamamıştı:

      “Size hanımefendi diye hitap etmeyeyim, peki fakat Fergana’nın güzeli ve Marzban’ın kızı Cihan Hatun’a zavallı dul Afitab’ın oğlu yetim Ay Toldı başka türlü nasıl hitap etsin?”

      Cihan, Ay Toldı’nın sözünü kesti:

      “Hayır, tam tersine sen benim efendimsin. Bu efendilik, hükümdarın hizmet askerlerinin reisi ya da Halife’nin asker komutanı olduğun için değildir. Kahraman ve necip olduğun için… Hayır… Seni gözümde büyüten bu da değildir. Sana karşı açıklamaktan âciz kaldığım diğer bir hisle duyguluyum. Üzerimde bir hâkimiyetini duyuyorum. Bunun açıklamasını yaparken bana yardım etmezsen bedbaht ve üzgün bir canlı olurum.”

      Cihan bunu söylerken utancına yenilmiş, yanakları kızarmıştı. Ay Toldı sevdiğinin söylemek istediği şeyin sevgi olduğunu, bunu açıktan açığa söylemekten utandığını anlıyordu.

      “Ay Toldı’yı bir efendi kılan liyakat aynı zamanda Cihan Hanımefendi’yi tapılası yapmıştır. İşte ben Cihan’ın kuluyum.”

      “Sana dedim: Kalbimde duyduğum hislerim ve onun sebeplerini tarif ve izah etmekten âcizim. Yalnız şunu söyleyeyim ki dünyada hiçbir insan kalbimde haiz olduğun yere yetişemez. Şimdi boşuna vakit kaybetmeyelim. Mubez gelir de babam beni çağırır diye korkuyorum.” Cihan, babasını anınca onun hâlini hatırlayarak üzüldü:

      “Kaybedilecek vaktimiz yoktur, sevgilim! Bana bu isimle hitap etmeden önce benim sana hitabımda beni mazur gör. Seni seviyorum.”

      Ay Toldı büyük bir heyecan içinde cevap verdi:

      “Bu cesareti sen bana verecektin. İşte verdin, her şeyde üstünlüğünü ispat ettin. Yoksa mümkün değil, bu cesarette bulunamayacaktım. Bunu daima tekrar ediyordum. Bir gün senin ağzından işiteceğimi düşündükçe kalbim sevinçten titriyordu. Bunu, bugün ağzından işittikten sonra acaba benden daha mesut kimse var mı?”

      Cihan saçlarını düzeltmekle meşgul gibi görünerek yere bakmaya başladı. Ay Toldı ise gözlerini ondan ayırmıyor, nefis ve iffetin ortadan kaldırdığı heybet ve ürpermeyle sevgilisini kollarıyla kucaklamak cesaretine haiz olmadığı için sanki onu gözleriyle kucaklamak istiyordu. Cihan’ı yere bakmakta ve düşünmekte görünce heyecanın bir kat daha baskısı altında kalarak sanki sevgilisi elinden kapılacakmış gibi bir korkuya düştü:

      Sevgilim! Niçin yere bakıp düşünüyorsun? Bir kederin mi var? Benden sakınma, söyle.”

      Cihan gözlerini kaldırarak Ay Toldı’ya baktı. Sevgilisinin ne düşündüğünü anlayarak güler yüzle cevap verdi:

      “Uzak şeyleri hatırına getirme. Bir kimseden korku ya da engel görseydim sana sevgilim diye hitap etmezdim. En ziyade babamın uygunluk göstermesini fazlasıyla düşünüyordum. Hâlbuki babamın seni pek ziyade sevdiğini anladım. İzdivacımıza engel göstermeyeceğinden eminim fakat bu hastalık meselesi… İşte beni asıl düşündüren odur.”

      Cihan bu sözleri söyledikten sonra sessizleşti.

      Ay Toldı:

      “Ümit ederim ki pek yakında şifa bulur.” dedi.

      Gözlerini Cihan’ın gözlerine çevirerek ne düşündüğünü anlamak, o iki latif gözden ruhunu okumak istiyordu. Cihan da aynı durum ve hareketi düşünmüştü. Sevgilisinin gözlerinde belki daha çok şey okuyordu. “Ay Toldı! Hissiyatımı senden gizleyeceğimi ve seni şüpheye düşürecek bir zaafa düşebileceğimi asla zannetme. Senelerce seninle bir arada yaşadım. Birbirimizi o kadar tanıdık, sevdik, ruhlarımız birbirine o kadar birleşti ki artık dünyada bizi birbirimizden ayırabilecek bir kuvvetin bulunacağına ihtimal veremem. Fikrimde ya da hayatımda bağımsız olarak senden ayrı yaşayamayacağımı iyi anlıyorum. Kendimi seninle tek vücut kabul ediyorum. Her ne düşünsem fikrimin seninle sürüp gittiği hatıralara temas ettiğini görüyordum. Bir olayı hatırlasam hayalini o olayın önünde buluyordum. Zihnimde hiçbir resim canlanmıyor ki senin resminden ona bir şey karışmış olmasın. Kalbim, ruhum bu kadar tesir altındayken insanların bizi birbirimizden ayırabilmeleri mümkün müdür? Farz edelim ki bu iki fâni vücudu birbirinden ayırsınlar fakat fikrimizi, ruhlarımızı birbirinden kim ayırabilir? Ancak kalbim yine müsterih değil. Sebebini bilmiyorum.” dedi.

      Ay Toldı sevgilisinin bu itiraflarını titrek bir kalp, büyük

Скачать книгу