Fergana Güzeli. Corci Zeydan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Fergana Güzeli - Corci Zeydan страница 19

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Fergana Güzeli - Corci Zeydan

Скачать книгу

Mubez ilk önce putun yanına gelerek başını eğmiş hâlde kendi kendine bir dua okudu. Afşin de aynı harekette bulundu. Marzban eliyle onlara yer gösterdi. Birçok hoş cümle sarf ettikten sonra Afşin’e yönelerek:

      “Ziyaretinizi pek ziyade geciktirdiniz. Sizi pek çok göreceğim geldi.” dedi.

      Afşin, Marzban’ın yaşında bir adamdı. Sakalının çoğu beyazlaşmıştı. Sakalını kaşıyarak cevap verdi:

      “Özel işlerle meşguldüm. Fergana’ya ancak bugün ulaşabildim. Ulaşır ulaşmaz derhâl yanınıza geldim. Nasılsınız?”

      “İşte gördüğünüz gibi… Hem öyle bir zamanda geldiniz ki size son derece ihtiyacım var.”

      Marzban, Mubez’e pek saygı gösterir bir hâlde hitap ederek:

      “Efendimize birkaç defa adam gönderdim. Teşrif buyurmadınız.”

      “Adamınız ilk kez geldi. Daha önce tarafınızdan kimse gelmedi.”

      “Oğlum Saman’ı dün, bugün size gönderdim. Dönüşünde sizi Karşan Şah’ta bulamadığını söyledi.”

      Mubez bu cevabı garip gördü:

      “Üç günden beri ibadethaneden bir an ayrılmadım. Nevruz Bayramı içindeyiz. Her taraftan adaklarla Karşan Şah’a geliyorlar fakat mümkün değil, siz davet edeceksiniz de size gelmeyeyim. Hem nasıl olur ki Saman ibadethaneye gelsin, beni sorsun da bana haber vermesinler? Şüphesiz, oğlumuz Saman gelip sormamış ya da bilmeyenlerden sormuş.”

      Marzban hiddetinden dişlerini gıcırdatıyordu.

      “Daha doğrusu ne gelmiş ne de sormuş. Bundan maksadını anlayamadım yahut maksadını bilir gibiyim de söylemek istemem. Herhâlde ceza zamanı gelmiştir. Kardeşim Afşin şahit olsun.”

      Marzban bunu söyledikten sonra ellerini birbirine çırptı. Perdedar uşak içeri girdi. Marzban:

      “Her kim olursa olsun buraya kimse girmesin. Biri seni izne göndermek isterse reddet. Sen de seni çağırmazsam içeriye girme. Giderken arkadaki kapıyı iyi kapa!’’ dedi.

      17

      VEDA

      Cihan; babasının kâğıtları, defterleri, kalem ve hokkayı hazırlattıktan sonra Afşin’i yanına kabul etmesine fena hâlde kızdı. Oradan çıkıp giderken ayakları birbirine çarpıyordu. Doğruca Ay Toldı’nın yanına gitti. Ay Toldı salonda yalnız duruyordu. Cihan onu görünce sevincinden her şeyi unutur gibi oldu. Kızcağız kardeşini düşünüyordu. Onu sormak istiyordu. Ay Toldı kendisine her şeyi unutturdu.

      Ay Toldı, Cihan’ı görür görmez hemen yanına yaklaşarak babasının hâlini sordu. Cihan:

      “Sabahından daha iyicedir. Senden övgüyle bahsetti. ‘Saman’ın yerine keşke Ay Toldı sana kardeş doğmuş olsaydı.’ dedi. Fakat sen onun üstünde olacaksın.”

      Cihan bu sözleri söylerken Ay Toldı’ya öyle bir bakışla bakıyordu ki Ay Toldı, ondan birçok mana anlıyordu. Gülen gözleri ile dedi ki:

      “Sevgili Cihan! Beni sevdiğine, her iyiliğe layık gördüğüne teşekkür ederim. Babanı düşünüyordum.”

      “Afşin ile Mubez’in geldiklerinden haberin yok mu?”

      “Geldiler mi? Afşin de geldi mi? Gittiğinden beri Verdan’ı bir daha göremedim.”

      “Evet, ikisi birlikte geldiler. İşte ben bundan korkuyorum fakat şimdilik sakınca yok. Babam sağ salim kaldıkça…”

      “Şimdi onlar neredeler?”

      “Babamın yanındadırlar. Babam onlarla gayet gizli ve mahrem hususlar hakkında konuşur. Yalnız bana, ‘İstersen kalabilirsin.’ diyerek müsaade etti. Onların yüzlerini görmemek için orada kalmamayı tercih ettim. Seni de görmek istiyordum.”

      “O hâlde onlar babanla gizlice konuşurlar. Bu görüşme uzun sürer zannederim. Pek az bir zaman sonra dönmek üzere buradan gitmeme müsaade eder misin?”

      “Burada beni yalnız bırakıp gitmen doğru mudur?”

      “İstersen kalırım. Nasıl istersen öyle yaparız fakat gidersem çok kalmam, hemen gelirim.”

      “Peki, yüce Hürmüz’e emanet ol. Geç kalma.”

      Ay Toldı, Cihan’ın Hürmüz’ü anmasını duyunca durdu:

      “Bu sözlerinle hatırıma bir şey getirdin, sormama müsaade eder misin?”

      Cihan, Ay Toldı’nın gözlerine bakınca ne düşündüğünü anlayarak cevap verdi:

      “Bana Hürmüz’ü soracaksın zannederim. Sen başka bir dine bağlısın, değil mi?”

      Ay Toldı, Cihan’ın sezgisine ve hızlı kavramasına hayran kaldı:

      “Evet, onu soracaktım.”

      “Sana tabi olacağım. Hangi dine bağlıysan ben de o dini kabul edeceğim çünkü ne bu dünyada ne de ahirette senden ayrılmak istemem.”

      Ay Toldı, Cihan’ın kendisine ne derece bağlı olduğunu anlayarak tebessüm etti:

      “Cihan’ım! Sana bir sual daha soracağım. Buna da müsaade edersin, değil mi?”

      “Söyle.”

      “Anlayamadığım bir sebepten dolayı validemin Irak’ta ikamet etmeyi son derece arzu ettiğini sen de bilirsin.”

      Cihan, Ay Toldı’nın sözünü keserek:

      “Sen nerede ikamet etmek istersen ben de orada ikamet edeceğim. Sen nerede bulunursan benim için dünya orasıdır. Fergana’da ve diğer yerlerdeki alakalarımızın hiç önemi yoktur.”

      “İşte şimdi bütün dünya saadeti benimdir. Mesut olmamıza hiçbir engel yoktur. Şimdi izin ver, sevgilim! Beraber gelmiş olduğum özel heyete biraz gideyim. Bir bahane ile onlardan kurtulup tekrar dönerim.”

      “Allah’a emanet olarak git. İşte şimdiden istediğini yapıyor, senin Allah’ını tanıyorum.”

      Ay Toldı büyük bir cazibe ve memnuniyetle gülerek Cihan’a veda etti. Verdan’ı çağırmak için adam gönderdikten sonra oradan ayrıldı.

      18

      İHTİZAR

      Cihan’ın kalbi, sevgilisinin ayrılmasından sonra kendisinden ayrılıp gitmek istiyordu fakat hemen kendisini topladı. Ay Toldı’ya karşı bağlılığını açıklamakta biraz ileri gittiğini zannediyordu lakin suçu vardı. Çünkü asalet ve servet itibarıyla ondan yüksek bir mevkideydi. Kendisine bu suretle cesaret vermeseydi ihtimal ki o; fikrini, hislerini bu derece açıkça söylemekten çekinecekti. Cihan diğer taraftan babasının hastalığını düşünüyordu. Öyle bir hastalık ki fena bir netice

Скачать книгу