İttihad-ı İslam / İslam’ın Geçmişi, Bugünü ve Geleceği. Celal Nuri İleri

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İttihad-ı İslam / İslam’ın Geçmişi, Bugünü ve Geleceği - Celal Nuri İleri страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
İttihad-ı İslam / İslam’ın Geçmişi, Bugünü ve Geleceği - Celal Nuri İleri

Скачать книгу

hayat tarzından ayrıntılı bahsetmek niyetindeydik. İslam dinine inanan insanların birbirlerini tanıması için bu gibi bilgilerin yayımlanmasına ise çok fazla ihtiyaç vardır. Bu gibi incelemelerle ilgilendiysek de kitabımızda bu babda fazla bilgiler veremeyeceğiz. Sebebini söyleyelim: Böyle bilgilerin okurlara sunulması için bazı noktaların kesin bir şekilde bilinmesine ihtiyaç vardır. Müslümanlar oldukça dağınık bir şekilde, farklı iklim/bölgelerde, çeşitli tabiiyetler altında yaşadıklarından onlarla bağlantılı olan meseleler de çok fazla başlıklar içermektedir. Şu durumda Mısır, Tunus, Cezayir, Hint, Malezya, Rusya ve benzerlerindeki İslam toplulukları ile ilişkimiz daimî gibi sürdürülse de kendilerinden talep olunan kesin bilgileri almak güç oluyor. Doğu, Avrupa tarzındaki sisteme, düzenli bir şekilde düşünmeye, çalışmaya, araştırmaya, yoklamaya, dikkatle araştırıp incelemeye alışmadığından istenilen işi Avrupa tarzı bir kesinlikle göremiyor. İşte, Doğu’nun bu dağınık ve düzensiz durumu, merkezi bir kurumsallık içermeyen yapısı, eserimizi, bazı genel bilgilerin üretilebileceği bir başvuru kaynağı olarak ortaya çıkması hedefimizden uzaklaştırmaktadır. Bundan dolayı İslam’a dair birçok bilgi vermekle beraber bu kitabımız düşünce şekli, fikirler, teoriler, İslami duyguları etkisinden ve Avrupa’nın politikasından, emperyalizmden, doğu meselesinden bahsolunacaktır. Diğer kısım bilgileri toplamak mümkün olursa ayrıca bir cilt olmak üzere yayımlamakta tereddüt etmeyeceğiz.

      Hangi sıfat ve yetkinlikle bu kitabı kaleme alıyoruz?

      Zannederim ki okurlarımızdan birçoklarının aklına birden bire gelecek olan bu soruya hemen şurada cevap vermek gerekir.

      Özel olarak ve pratik, fiilî bir şekilde beş seneden beri İslam birliği ile meşgulüz. Mısırlı, Tunuslu, Cezayirli, Faslı, Osmanlı, Hintli, Rusyalı, Çinli birleşme taraftarları ile ilişkide bulunduk, kendileriyle görüştük, haberleşmeler içinde yer aldık. Kalem tartışmaları ve siyasi tartışmalara karıştık. Çeşitli memleketlerde açılan siyasi kavgalara müdahale ettik. Bunlarla beraber Avrupa’nın İslam siyasetini uzun zamandan beri daimî bir biçimde takip ettiğimiz gibi Avrupa düşün dünyasının ileri gelenlerinden bu işlere dair yazı yazanların eserlerini okuduk, eleştirdik. İşte bütün bu mesai bize bir dereceye kadar yetkinlik verdiğinden bu kitabı yazıyoruz. Herhâlde bireysel yetersizliğimizi itiraf ederiz. Bize yayımlama cüreti veren bizden daha muktedir kalem sahiplerinin şimdiye kadar bu vadide gayret göstermemeleri olmuştur.

      Bir diğer meseleyi de eleştirel gözlere sunalım:

      Memleketimizde birçok insan ve özellikle bazı ileri gelen kişiler İttihad-ı İslam dediğimizde bir titreme hissediyor, ürküyorlar. Kendisi muhtaç himmet bir derde nerde kaldı gayriye himmet ede! Nakaratını tekrar ederek bu politikanın bizim başımıza birçok felaketler getirebileceğinden, devletimiz hakkında genel felaketlere sürükleneceğinden korkuyorlar. Başlangıç olarak, biz kendi işimize bakalım ondan sonra Cava’daki Müslümanların hâlini düşünürüz. Yahut Hindistan’ı zapt edelim derken Rumeli’yi kaybediyoruz. Veyahut Bu hayallerle İtalya’yı aleyhimizde bulunmaya tahrik ettik! gibi sözleri çok duyuyoruz. Bütün bu itirazlara teessüfler ederiz. Bu gibi çirkin açıklamalarda bulunanları zannederiz ki asla İslam birliğinin yüzeysel bir tanımından dahi haberdar olmamışlardır. Avrupalılar Ay yüzeyinin üzerindeki dağlar ve tepelere varıncaya kadar ölçüp dururken bizim içinde bulunduğumuz İslam dünyasını bilmezliğimiz, ne gibi bir dinsel çevre, toplumsal, siyasal ve ahlak dâhilinde yaşadığımızı incelemezliğimiz doğrusu affolunur rahatlıklardan değildir. İttihad-ı İslam, yayınımızda devam edecek bölümlerden de anlaşılacağı üzere büyük bir ısrarla duacı olabileceği gibi azim bir faydayı da uyandırabilir. Herhâlde İslam dünyası ve onu işgal eden ve tabii ki bütün Avrupa’yı ve hatta genel olarak dünyayı uğraştıran meseleyi bilememek, bilmek istememek, tabirim müsamaha ile görülsün, bir cinayet teşkil eder. Dar’ül-hilafenin göbeğinde İslamların ahvaline bu derecede lakayıt olmak zannetmem ki Avrupalılar tarafından oldukça rağbet gören tarz ve huyları incelemekte muvaffak olsun! Öncelikle İslam dünyasını ve onunla ilişkileri olan işleri bilelim. Ondan sonra hareket hattımızı tayin ederiz.

      Bu gibi yayınlar Avrupa’yı kızdırır, hiddetlendirirmiş. Demek oluyor ki Avrupa bu derecede kolaylıkla hiddetlenmeye hazırmış! Öyleyse o yaşlı azgın hayvan bundan başka şeylerle de köpürür. Bundan dolayı bu kitabın ya da temsilcilerinin ne önemi olabilir?

      Ön sözümüzü bitirirken şu noktayı da aydınlatmak gerekir. Fikir hürriyeti savunucularının ileri gelenleri arasında birtakımları -ki biz de fikirsel hürriyet taraftarları olarak bulunmakla ilk zamanlardan beri iftihar ederiz- İslam birliğini dinî bir mesele olarak kabul etmektedirler. Ve bu yoldaki yayınlar ve faaliyetleri gericilik darbesi olarak görüyorlar. Öncesinde ve sonrasında da söyledik ki İslamiyet iki içeriğe sahiptir: Dinî, siyasi. Biz bu dinsel içeriği burada konu edinip üzerine edebiyat yapmıyoruz. Din, vicdan ile bağlantılıdır. Bizim asıl iştigal ettiğimiz yönü İslamiyet’in siyasal ve toplumsal içeriğidir. İslam toplulukları tek bir milleti oluşturur. Tekrar ederek beyan ettiğimiz taraf üzerine İslamiyet çeşitli milletleri birleştiren kimyasal bir iksirdir. Bundan dolayı yaklaşık üç yüz milyon Muhammed’i bugün tek bir millet ve birleşik bir kitleyi oluşturur. Onların evrimini kolaylaştıran, ilerlemeye arzu ve istek kazandırma, yükselmeye neden oluşturacakların öğrenilmesi zannederim ki Avrupa emperyalistlerinin yaklaşamayacakları bir medeniyet seviyesi, insancıl bir gaye-i emeldir. Bu itibar ile İslam birliği taraftarını, gericilik ile, düşünce hürriyetine darbe indirmekle itham eden seçkin ya da ileri gelen devlet adamı sıfatı taşıyanları en gür sesimizle protesto ederiz. Hiç şüphe edilmesin ki insanlığın altıda birinin kurtuluşunu ve yayılmasını talep etmek ve yalnız bununla kalmayıp geri kalanın da hukuka aykırı bir şekilde özgürlüğüne tecavüz edilmemesi kuralına bağlı kalarak bütün insanların rahat yaşaması düşüncesiyle bir hareketi desteklemek çeşitli sömürgeler altındaki insanları düzeltilmesi gereken bir mal kabul eden kapitalizm teorisinin ilerlemesi için gayret eden Avrupalıların idealine göre her açıdan daha soylu ve kökü daha temiz bir gayedir.

      İşte yalnızca İslam’ın tarihinde, bugün ve istikbalde hak ettiği konumu göstermeye ve İslam birliği konusunu toparlayarak düzenli bir kitap hâlinde ifade etmeye gayret ve bununla beraber asrımızda ve memleketimizde maalesef ilgi gören bazı yanlış fikirlere ve gericiliğe karşı mücadele içinde bulunduğumuzu ilan etmek maksadıyla ve her türlü etkileşimden uzak bulunarak bu cildi okurlarımızın değerlendirme huzurlarına arz ediyoruz.

Yeniköy30 Kanunuevvel 1328[M. 12 Ocak 1913]Celal Nuri

      İSLAMİYET HAKKINDA GENEL DÜŞÜNCELER

      Her kurum, her din, kısacası yok olmadan yaşamını sürdüren her şey, bir ihtiyacın, bir gerekliliğin eseridir; O gerekliliğin sürmesi ya da artması, onun sonucu olan din ya da müessesenin devamını ve yükselmesini gerektirir. Yüzeysel olan, bir zorunluluğa uygun gelmeyen biçimsel benzerlik, mezhepsel kurumlar, siyasal işler asla yaşamını sürdüremez. İnsan kitlelerinin ruhsal ve maddesel ihtiyaçlarını karşılayan ve bunlara cevap verecek temiz özelliklere sahip olan heyet ve suretler ister din ister mezhep şeklinde olsun, ister cisimsel olarak hükûmet tarzında hayat bulsun, hemen her zaman kalıcılıklarını sürdürmüştür.

      Bundan dolayı İslamiyet tarihi araştırma ve derinlemesine inceleme biçimlerinde bu temellere bağlı kalmamız lazımdır. Eğer bu din yalnızca bir kişinin, bir grubun fikirsel ürünü ve emeli olsaydı on üç asırdan beri dünyaya böylesine ışık ve görkem salmaz, susturulmuş

Скачать книгу