Çin Kültürü. George Tradescant Lay
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Çin Kültürü - George Tradescant Lay страница 2
Bir Çinlinin dizleri, zarif bir yürüyüş sergilemesine izin vermez. Eskiden bunun, bebeklik çağındaki çocukların kundaklanıp giydirilişindeki grotesk tavırdan kaynaklandığını düşünüyordum. Bebekliğin yumuşaklığına ve masumiyetine çok uygun görünen uzun beyaz cüppe ve narin dantel püsküllü şapka yerine, ufaklıklar tamamen yetişkin kıyafetleriyle giydirilir. Bu yüzden bebek, ufak bir yaşlı gibi görünür.
Çinlilerin fiziksel karakterlerinden ya da doğal zihin ve beden yapısından sonra, onların ahlaki karakterlerini ya da eğitim ve gelenek bakımından nasıl olduklarını ele alacağız. Ahlak duygusunun pek çok hususta Çinliler arasında oldukça yaygın olduğunu, hatırı sayılır bir kesinlikle doğrulayabileceğimizi düşünüyorum. Çocukluktan itibaren, birçok ilgili görevin değeri, sürekli telkinle zihne kazınır ve tartışmada güçlü olan ya da doğanın etki alanlarında güzel olan her şey, ahlaki tümevarım etkisini sağlamak için desteklenir. Anne babaya ve büyüklere saygı, kanuna itaat, iffet, nezaket, tutumluluk, sağduyu ve kendine hâkim olma, oldukça yaygın temalardır. Ve bunlardan birkaçının hemen hemen herkes tarafından uygulandığı birkaç istisna dışında inkâr edilemez. Ancak uygulamanın kusurlu olduğu yerde teori doğrudur; birey, doğruyu ve iyiyi onaylayıp takdir eder ve komşusuna değer verir.
Bununla birlikte ahlak tarihlerinde, düşüncelerimi sık sık meşgul eden ve kanıtlandığında yalnızca eğitici olsalar bile, kendine hâkim olma alışkanlıklarının ne olduğunu çok güçlü bir şekilde gösteren bir nokta bulunmaktadır. Bir Çinli, hayatın sıradan pürüzleri ve darbelerinin arasında dengeli, güler yüzlü ve ılımlıdır ama felaket, olağan hesaplamanın ötesindeyse düşüncelerini hatırlama veya eylemlerini yönlendirme gücü olmadan öfkelenir veya dikkati dağılır. Bir yerde Esav’ın “öfkesinin sürekli gözyaşı döktüğü” söylenir. Bu, öfkesi ya da kederi onu paramparça eden ve ona hiçbir dinlenme noktası ya da düzensiz güçlerini toplayabileceği hiçbir yer bırakmayan bir Çinli için güçlü bir şekilde geçerli görünen bir ifadedir. Bazen bir tutku fırtınası tarafından bu şekilde hırpalanmış ve parçalanmış zavallı bir insan gördüğümde, çocuklarımızın birbirleriyle olan ilişkilerinde tüm öfke gösterilerini kontrol etmekte doğru olanı yapıp yapmadığımızı kendi kendime sorarım. Sık sık birbirlerinin kontrolü altında alınan bu sert azarlamalarda, bir yanda vicdan sızlamaz, öte yanda sabır ders vermez mi? Bu sorular bir diğerinin cevabına bağlı olarak ele alınabilir, yani kalıcı etki açısından en iyi eğitici hangisidir, formlarıyla eğitim mi, yoksa gerçekleriyle yokluk mu?
Çinli, bir iş adamıdır ve bu nedenle gerçeğin değerini anlar çünkü onsuz küçük işler yapılabilirse de bu erdemin uygulamada göz ardı edildiği yerde, herhangi bir ölçüde ticari işlemlerin herhangi bir başarıyla yürütülmesi imkânsızdır. Çin’deki dürüstlük ölçütü, belki de diğer ticari ülkelerdeki kadar yüksektir, bu konuda olumlu ya da dogmatik olmak istemiyorum çünkü elimizde birçok ayrıntının tümevarım ve karşılaştırmalı bir ifadesinden başka bir ölçütümüz olmadığı için, çizgiyi çizmeye veya şakayı askıya almaya yönelik her girişimin çok sayıda istisnayla karşılaşacağı bir yerde doğrulukla konuşmak kolay değildir. Bu insanları en uzun süredir tanıyan yabancılar, dürüstlükleri hakkında çok iyi şeyler söylerler. Öte yandan en hünerli hırsızlar ve her türden haydut da Çin’de çoktur, çünkü Çin’in onları besleyecek kalabalık bir nüfusu vardır, ancak bu insanlar ulusal karakter hakkında genel görüşü etkileyecek kadar çok değildirler.
Bir arkadaşım kısa bir süre önce bizzat tecrübe ettiği bir olaydan bahsetti. Bir beyefendinin yerli bir tüccara yüklü bir miktarda borcu varmış ve bu borç karşılığında ona bir bono ve bir teminat vermiş. İlki eve dönmek için bir fırsat bulmuş, ama ayrılmadan önce olağan bir veda görüşmesi yapmış ve diğerlerinin yanı sıra alacaklısına gitmiş. Bu vedaya, şuna benzer bazı sözler eşlik etmiş: “Atalarımın yurduna dönmeyi düşünmek kalbimi ısıtıyor ama bu ülkeden sana karşı yükümlülüklerimi yerine getirmeden ayrılacağımı hatırladığımda sevincim nasıl da hüzne dönüşüyor.” “Seni üzecek tek şey buysa,” diye yanıtlamış cömert yerli, “bunu yakında halledebiliriz.” Böyle diyerek çekmecesine gitmiş, içinden bonoyu çıkarmış ve onu parçalara ayırmış. Bu tür eylemleri eğitimsiz doğanın kendiliğinden ürünleri olarak değil, sıklıkta ortaya çıktıklarında ahlaki eğitimin sonuçları olarak görüyorum. Ahlaki, sosyal ve medeni etki bakımından farklı konumlardaki insanların konuyla ilgili çokça düşünce ile birlikte biraz kapsamlı bir gözlemi beni bu görüşe getirdi: Akıl ve duygunun doğal donanımları, dolaylı olarak Tanrı’nın armağanıdır; ama herkese hakkını vermek gibi vicdani bir alışkanlık, fakirlere şefkat göstermek ya da eşitlere cömertlik göstermek bir kazanımdır.
İKINCI BÖLÜM
Çinli Kadınlar
Çinli bir kadının yüzü, yüzünün genişliği ve ağzının, burnunun ve gözlerin küçüklüğü ile ayırt edilir; öyle ki, erkekte olduğu gibi yüz hatları normalken, belirgin bir dalgınlık hali ya da en azından bir ifade eksikliği gibi yorumlanabilecek bir hal söz konusudur. Bir tiyatroda, ön galeride bir araya geldiklerinde yüzlercesini izledim ve gördüğüm her yüzün yol açtığı düşünce bu oldu. Beyaz tene duyulan hayranlık o kadar yaygındır ki pek çoğu, bakanın zihnindeki boşluk hissini artıran sanat uygulamalarıyla doğanın kusurlarını gidermeye yardımcı olur. Ancak kötülük ya da iyi mizaç gözlerinde parıldadığında ve basit yüz hatları bir gülümsemeyle eridiğinde, eksiklik artık hissedilmez.
Çinli bir kadının gülümsemesi anlatılamayacak kadar çekicidir. Bir eşin ya da metresin seçtiği nesne üzerine zevk ve gönül rahatlığı duyguları ışıldadığı zamanlar dışında nadiren böyle bir şey görürüz. Kaş bazen incedir ve ince kemerlidir, bu da güzelliğin en yüksek noktalarından biri olarak kabul edilir ve bize klasik hikâyenin Güzellik Kraliçesi’ne adadığı mükemmelliklerden bazılarını anımsatabilir. Yüze profilden bakıldığında çeneden alnın en üst noktasına kadar uzaklaşma gibi bir şey görülür ya da teknik bir dille konuşursak Çinli kadınlarda yüz açısı bizimkine göre daha azdır. Bir keresinde, sözleri ve gülümsemesiyle etrafındaki herkesi neşelendiren bir kadına vurulduğumu hatırlıyorum. Teninin makyaja ihtiyacı yoktu, hatları çok düzgündü ve dişleriyse bir inci dizisi gibiydi. Nezaket ve iyi huylar, yüzünün her yerine tarifsiz bir güzellik vermişti. Gözlerim tatmin oldu, ta ki yandan şöyle bir bakıp da birdenbire tüm çehresindeki bu durgunluğunu fark edene kadar… İşte o zaman hayran olduğum kişinin o olduğuna kendimi ikna etmem zor oldu.
Çinli kadınlar, neredeyse kafa biçiminde ve yüz hatlarında olduğu kadar kişinin genel hatları bakımından da Kafkas ırkından farklıdır. Geniş kalçaların ve dik göğüslerin zarif kıvrımlarını (hem doğanın hem de sanatın, anlayışın ve kalbin en yüksek saflık düzeyine ulaştığı uluslar arasında istisnai bir şekilde kadınsı olarak damgalamak için bir araya getirdiği özellikler) burada göremiyoruz. Çinli kadınların elbisesi (belki de dünyadaki en çekici elbisedir) iyi bir figürün bu özelliklerini gereksiz kılıyor. Omuzların düşük olması bir lütuf olarak kabul edilir; erkeğin aksine kadınlara özgü bir nitelik. Yurttaşlarının bu konudaki fikirlerini açıklayan bir Çinli, erkeğin