Çin Kültürü. George Tradescant Lay
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Çin Kültürü - George Tradescant Lay страница 3
Ama onlarla asla anlaşamayacağımız bir konu var, o da ayağı yok etme uygulaması. Zengin adamın kızının ayağı beş yaşında o kadar sıkı bir şekilde bağlanır ki, halk arasındaki tabirle, bütün ayak öldürülür. Ayak tabanı, ufak kızın boyunu artırmak için bacak ile bir çizgi halinde bastırılırken, ayak parmaklarından ikisi tabanın altına doğru bükülür, böylece genişliği sadece en küçük boyutta olabilir. Böyle bir sürecin acısını tahmin etmek zor olurdu ancak yaklaşık altı hafta sürdüğü söylenir. Sanırım tüm parçaların boşa gitmesi ve işlevlerinin çoğunun durması bütünü acıya karşı duyarsız hale getirir. Honam adasındaki tapınaktan sorumlu kişi, kız kardeşinin ayağının tabanında veya daha doğrusu alt ve daha orta kısımlarında çok fazla acı çektiğini belirttiğine göre, acıya karşı bu duyarsızlık belki de dış kısımlarla sınırlıdır. Bu ayağı yok etme uygulamasını ahirette benzer kötülüklerin bekleyip beklemediğine dair bazı sorulara hayır diye cevap verdi ve o, hükmüne güvenilebilecek zeki bir kimseydi. Hastanelere sağlık ve şifa bulmak için gelen kalabalığın arasında, hastalıkları bu kaynağa isnat edilebilecek kimseyle henüz karşılaşılmadı. Bu ilginç bir gerçektir ve bizi bu hastalıklı organın anatomisini daha yakından tanımaya (doğanın, böylesine büyük bir felaketin baskısı altında, atardamar ve sinir sistemi arasındaki ilişkiyi nasıl sürdürdüğünü ve uzvun bundan maddi olarak zarar görmesini nasıl engellediğini görebilelim diye) yöneltebilir.
Bacağın baldırını oluşturan kasların gelişimi, kontrol edilen uzuv, sonuç olarak, herhangi bir yükselme veya bükülme olmaksızın yuvasından ayağa doğru incelir. Bu, kadının dizinin erkeğin dizi gibi çıkıntılı olmadığını ve çok korunduğunu ve böylelikle acı çekmeden uzun süre diz çökebileceğini söyleyen Çinliler tarafından güzelliğin mükemmelliği olarak kabul edilir. Ayağın doğal boyutunu korumasına izin verildiğinde, ayağın uzunluğu uçtan uca belki daha azdır. Ama bu, kas biçimsizliğini uyaran egzersiz eksikliğinden mi yoksa işlevsel bozukluk sebebiyle besin eksikliğinden midir bir şey diyemem; ama birincisinin gerçek neden olduğundan şüpheleniyorum. Aksi takdirde durum, körelmeyle tamamen yok olana kadar gitgide daha kötü olacaktır.
Bu ve bir sonraki gravür, doğal ve yapay ayak arasındaki boyut farkını göstermek için belirli bir ölçekte çizilmiştir.
Beş santim uzunluğundaki bir ayak, bir Çinlinin doğanın ve dilin sağlayabileceği en değerli sıfatları bolca kullandığı idolüdür. Ama güzellikleri bütünüyle idealdir çünkü dış derisi soyulduğunda, geriye bir çamaşırcı kadının elinin sabun ve suda uzun süre yumuşadıktan sonraki derisine benzeyen, cansız bir örtü yığını kalır. Görünüşü övgümüzü değil merhametinizi harekete geçirmeye uygun; bir deformasyon yığınına dönüşen güzel bir uzuvdur! Çinli bir kadının ayağını görme düşüncesi bir tebessüme sebep olabilir ama sanırım en neşeli bile olsa gevşemiş bandajlar, acı gerçeği gözlerimize ifşa ettiğinde gülmemek için kendimi tutabilirim. Ama fantezi, rolünü o kadar iyi oynamıştır ki erkekler tarafından nadiren görülen ya da belki de hiç görülmeyen bu mahvolmuş doğa parçası, kadın güzelliğinin en önemli unsuru olarak görülüyor. “Yerli bir kadının ayağı,” dedim Çinli bir tanıdığıma, “çok güzeldir, bu yüzden onu bozmak ne kadar da yazık.” Bu iltifata büyük bir memnuniyetle gülümsedi ama bunun yalnızca yürüyüşü engellediğini itiraf etti: “O kadar iyi yürüyemiyorlar,” sözü, benim lehime verdiği taviz oldu. Bu organın gerçek halini bilemeyecek kadar kutsanmıştı ve bu nedenle hayranlığının hiçbir değeri yoktu. Gelenek, bu ufak ayaklara gözlerimi öyle bir alıştırdı ki Çinli bir kadın onsuz pek tamamlanmış gibi gelmiyor artık ama maskesinin düştüğünü görmek benim talihsizliğimdi ve bu yüzden ona sempati duyamadım. Bu küçük ayakla ilgili masonik bir gizlilik gibi bir şey olduğunu göstermek için, evin hanımı sargıları çözmeye başladığında hizmetçinin kızardığını ve yüzünü duvara çevirdiğini söylemem yeterlidir. Eski çağlarda hanımların yerlere kadar uzanan ve ayakları gözden uzak tutan uzun elbiseler giymeleri âdetti. Şairler yine de geleneğe uygun olarak küçük “altın zambakları” göklere çıkarabilir ve bir ayağın, bu uzunluktan üç kat daha uzun olan sadece altı santim olduğunu söylese ya da gerçekte yalnızca bir biçim bozukluğu olan güzelliğin mükemmelliği olarak adlandırsa da o şeyin ahlakı konusunda kayıtsız kalırdı. Umuyorum ki bu davranış yakında terk edilecektir. Yürürken diz eklemi bükülmez; dolayısıyla herhangi biri, sadece kalça ekleminin döner hareketiyle adım atıp diz ve ayak bileğini aynı pozisyonda sabit tutarak ülkenin çok beğenilen yapmacık yürüyüşünü taklit edebilir. Bu yürüyüş tarzını süslemek ve kabalığını hafifletmek için ister otursun ister ayakta olsun, beden her zaman farklı bir eğilim içine atılırken, kollar hem kendi özel zarafetlerini sergilemek hem de kişinin bütününe etki etmek için sürekli hal değiştirir. Bu kitapta gösterilen resimde tek bir düz çizgi bulunamaz. Her poz belli bir derecede eğrilik sergiler. Vücut, yürürken asla dik görünmemek için bir yandan diğer yana sendeler. Düz çizgiler ve diklikler, vücudun taşınmasını düzenleyen kurallar ve ayrıca resimsel güzellik kanunları tarafından yasaklanmıştır. Yelpazeyi neredeyse unutuyordum. Yelpaze, icat edildiği yer olan Çin’de konuşmada ya da oyunculukta belagatli olan her şeye güç veren bir hitap ve nezaketle kullanılır. Hafif bir sarsıntıyla kapatılan veya açılan yelpaze, kararlılığın gelgitlerine ve akışlarına bir şıklık verir. Sakinlik hislerine yumuşak bir sallanma eşlik eder. Yüzün önünde eğik bir şekilde tutulduğunda amaç, yarı umutsuz âşıktan rıza gösteren sevgi gülümsemesini gizlemektir. Böylece kalbin ve anlayışın tüm evrimleri boyunca onu takip edebiliriz, bunlar dışadönük insanı etkiler. Kullanımı çok erken başlar: Bir keresinde, elinde tüylü zarif bir yelpaze tutan kadını allayıp pullayan küçük bir kızla tanıştığımı hatırlıyorum. Ben yanından geçerken yanağını örtmek için yelpazeyi edepli bir şekilde kaldırdı. Ona doğru ilerlerken cazibesinin tam bir dökümünü yapmıştım ve bu yüzden çok güzel bir yüzün unsurları arasında benden saklayacak hiçbir şey yoktu. “Bu kadar etkilendiğim için,” dedim bir arkadaşıma, “onu cebime atasım geldi.” Alçakgönüllülüğün, ister gerçek ister yapmacık olsun, onu hoş kılan doğal bir çekiciliği vardır ve belki de bunların dışsal alışkanlıkları, zihin üzerinde sağlıklı bir etki yaratmadan asla uzun süre korunamaz. Çünkü kalbin dışsal davranışı etkilemesi gibi, aşağı taraf daha üstün olan üzerinde etkide bulunduğunda, daha düşük bir düzeyde olsa da dışsal davranış da kalbi etkiler. Böylece anne, kızını bu utangaçlıkla giydirerek daha çekici hale getirirken, yerli alçakgönüllülüğünün etkisini de güçlendirir.
Tutarlılık, saygı alışkanlığı ve sosyal duygu, kadın karakterindeki kolay tanınma ışığında kendini gösteriyor