CELIL OKER-ÖZEL BASKI-ATES ETME ISTANBUL. Celil Oker

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу CELIL OKER-ÖZEL BASKI-ATES ETME ISTANBUL - Celil Oker страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
CELIL OKER-ÖZEL BASKI-ATES ETME ISTANBUL - Celil Oker

Скачать книгу

dedi Firdevs Işın. “Bu evde sabit telefon yok.”

      Bir soruya itiraz etmeden cevap veren birine ikinci soru mutlaka sorulmalıydı.

      “Peki, nerede Begüm Hanım?” dedim.

      “Bilmiyorum,” dedi. Her halinden belliydi cevabının doğru olmadığı. Üstünde durmadım. Sigaramı söndürdüm. Kül tablası dünyanın bütün sigaralarına düşmanmış gibi anında yuttu izmariti. Üçüncü soruyu da sorayım bari dedim içimden.

      “Neden ortadan kaybolmayı seçtiğini biliyor musunuz bari?” dedim.

      Firdevs Işın bu kez doğru söylüyordu galiba.

      “Biliyorum ama size söyleyemem,” dedi. “Beni zorlamaya kalkarsanız bağırırım, bilesiniz. Bu apartmanın duvarları çok incedir.”

      “Aklımdan bile geçmez,” dedim.

      “Buna sevindim,” dedi Firdevs Işın. “Şimdi ne yapacaksınız?”

      Yerimde kıpırdandım.

      “Aramaya devam edeceğim,” dedim. “Bıraktığım numarayı aramasını bekleyeceğim. Evini ve cebini sık sık yoklayacağım. Aklıma başka bir şey gelirse, onu da denerim.”

      Aklımda yapmayı düşündüğüm bir şey vardı ama bunu ona söylemeyi düşünmedim.

      “Yani, devam…” dedi. “Aramaya.”

      “İşim bu,” dedim.

      Artık evinden gitme zamanının geldiğini işaret etmek ister gibi ayağa kalktı. Gövdesi kapıya doğru döndü hafifçe. Ben de doğruldum.

      “Benimle konuştuğunuz için teşekkür ederim,” dedim. “Gördüğünüz gibi gayet medeni bir özel dedektifim ben.”

      “Gördüğüm ilk özel dedektif,” dedi. “Filmlerdekine benzemiyorsunuz, açık söyleyeyim.”

      Buna akıllıca bir cevap vermeliydim. Zaman bulamadım ama düşünmeye. Kapının zili yoğun bakım ünitesinde yatan birisinin kalp durmasını haber veriyor gibi çaldı. Uzun uzun ve üst üste.

      Ya da üst kattaki komşu merdivenden düşüp ayağını kırdı gibi çaldı kapının zili.

      Devletten vergi borcunuz var yazan sarı kâğıt geldi gibi çaldı. ÖSYM’den hiçbir üniversiteyi kazanamadınız haberi geldi gibi. Sevgiliden seni terk ediyorum mektubu gibi. Askerlik şubesinden celp emri gibi.

      Belanın derini kapının hemen önünde der gibi çaldı kapının zili.

      Firdevs Işın’la birbirimize baktık. Olur böyle şeyler, ben de tam gidiyordum bakışı attım kıza. Yeni bir hasta adayı şimdi vakitsiz olacak der gibi omuzlarını silkti, kapıya yöneldi ev sahibem.

      Bildiğim kadarıyla tek başına yaşayan bir genç kadından beklemediğim bir şekilde kapının gözetleme deliğinden bakmadan açtı kapıyı. Ben kapıdayken ne yaptığını hatırlamaya çalıştım.

      Gelecek sefer aynı hatayı yapmayacaktı, eminim ama.

      Kapı umulmadık bir şiddetle içeri doğru savruldu. Firdevs Işın çarpmasın diye içgüdüsel olarak geriye bir adım attı. Açılan boşluktan içeri üç adam girdi. Sinemada yanınıza otursa yerinizi değiştireceğiniz üç adam.

      Ben önce ilk girenin elindeki tabancayı gördüm.

      “Sakin!” dedi tabancalı adam.

      Üzerinde uzun, beyaz bir pardösü vardı. Mevsime uygun olup olmadığı umurunda değildi anlaşılan. Altından kahverengi kumaş pantolon paçaları görünüyordu. Ayakkabıları epeydir boya görmemiş İtalyan taklidi Çin işiydi.

      Yüzü ne İtalyan’a ne Çinliye benziyordu ama.

      Kafası yarım numara makine ucuyla alınmış gibiydi. Yusyuvarlaktı. Bebekken annesinin yatırma şeklini çıkaramadım. Düzene sokulmaya çalışılmış kaşları yine de küçük parmağımın yarısı kadar kalındı. Gözleri girdiği bir yeri hızla denetleyip arıza kaynaklarını bulup çıkarma konusunda deneyimliydi.

      Anında beni gördü Firdevs Işın’ın iki adım gerisinde.

      Küçük bir şaşkınlık gördüm sanki gözünde. Hemen geçti ama. Tabancanın ucuyla ellerimi havaya doğru tutmamı emretti. Simsiyahtı tabanca. Kocaman. Apaçık ölümcül.

      Ona uydum.

      Arkasındaki iki kişi daha silik karakterliydi. Böyle durumlarda her zaman olduğu gibi. İkisi de mont giymişti. Bacaklarında blucinler vardı. Biri siyah, biri gri boğazlı kazaklar ve Puma ayakkabılar giyimlerini tamamlıyordu. Yüzlerinde inisiyatifi bütünüyle patronlarına bırakmış bir sükûnet vardı.

      Tabancalı adam bana doğru yürüdü. Firdevs Işın mecburen kenara çekildi. Arkasındaki adamlardan biri ona doğru iki adım attı. Fazla ileri gitmedi ama.

      “Ne oluyor be?” dedi Firdevs Işın.

      “Sakin,” dedi tabancalı adam yeniden. “Sakin. Bağırıp ne etme.”

      Başıyla siyah kazaklıya işaret etti. Siyah kazaklı patronuyla arama girmemeye dikkat ederek arkama geçti. Kollarımı biraz daha kaldırdım yukarıya. Elleriyle üstümü aradı. Sesimi çıkarmadım. Dur bakalım ne olacak dedim içimden.

      Arkamdan temiz olduğumu gösteren bir sinyal geldi herhalde. Tabancasıyla iki kişilik kanepeyi işaret etti pardösülü adam.

      “Oturun,” dedi.

      Firdevs Işın’ın geçmesi için bir adım geriye çekildim. Ellerim arkamdaki adama çarptı hafiften. Elimi itti.

      Firdevs Işın önümden geçip kanepeye ilerledi.

      “Ne oluyor canım,” dedi. “Nasıl giriyorsunuz evime böyle? Ne hakkınız var? Kimsiniz siz?”

      “Otur, soluklan hele bir bacım,” dedi eli tabancalı adam. Bacım sözcüğünün yumuşak vurgusu yoktu sesinde elbette. “Biraz konuşup gideceğiz. Bağırıp ne etme.”

      Ben ağzımı açmadan kanepeye yöneldim. Oturmadan önce her şey yoluna girer işareti yaptım ev sahibeme gözümle. Oralı olmadı. Gözleri adamın elindeki tabancadaydı.

      Duvarların inceliğine güvenmese diye geçirdim içimden.

      Tabancalı adam tam karşımıza, Firdevs Işın’ın biraz önce oturduğu sandalyeye oturdu. Tabancası şimdi yere bakıyordu.

      “Nerede arkadaşın Begüm olacak kız hanım abla?” dedi.

      Buyur buradan yak dedim içimden. Sorusunu sorduktan sonra cevabı bir an önce alsa çok iyi olacağını göstermek ister gibi tabancanın namlusunu Firdevs Işın’a doğru salladı pardösülü adam. Tehdit eder gibi değil ama, elindeki çubuğu öylesine sallar gibi.

      Üstelik ev sahibemin cevabını

Скачать книгу