Kalbe Meydan Okuma. Amy Blankenship

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship страница 11

Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship

Скачать книгу

o zaman Shinbe’yi bir daha asla görmeyeceksin.’ Gözleri büyüdü ve zihninde bağırdı, ‘Ona karşı bir şeyler hissediyorsun!’… ‘Bu çok gülünç,’ diye kendi kendine itiraz etti, ‘onu rüyamda gördüğüm için böyle duygular hissediyorum, bunun hiçbir anlamı yok.’ Geriye doğru heykelden uzaklaşıp elini tereddütle aşağı indirdi ve serin bir taşa yaslanarak tekrar oturdu.

      ‘Ama ya o da sana karşı bir şeyler hissediyorsa? Eğer öpücük daha ileri gitseydi o da seni öper miydi?’ ‘Tekrar öpen kimdi? ‘Ama o oyuncu biri… herhangi bir kadını öperdi.’ ‘Ve Toya’ya karşı seni savundu.’ ‘Yalnızca tehdit edildiğini hissettiği için, ayrıca Shinbe zaten böyle biri.’ Derinden gelen bir ses onu karmaşık düşüncelerinden çıkardı.

      “Kyoko,” Shinbe boğuk bir sesle ona seslendi. Kyoko birden başını kaldırdı ve düşündüklerini duyduğunu hissederek kızardı.

      “Eee, selam,” yüzünde olduğunu bildiği kızarıklığı görmediği umuduyla bakışlarını ondan uzaklaştırdı.

      “Eve mi gidiyorsun?” konuşurken birkaç yavaş adım attı, “Toya’nın davranışından sonra gerçekten de seni suçlayamam.” Shinbe, kalkmasına yardım etmek için elini ona uzatarak önünde diz çöktü. Uzatılan eli tutup ayağa kalktı ve eteğindeki tozu silkeledi.

Don't_Cry

      “Ben yalnızca onun etrafta olmasına bazen dayanamıyorum, Shinbe… ben… başına açtığım bütün belalar için gerçekten üzgünüm,” heykele doğru bir adım attı.

      Shinbe Kyoko’nun gitmesini istemiyordu, ama bunu bir kez aklına koyduğunda onu durdurmanın yolu olmadığını biliyordu. Toya gitmemesini söylediğinde bundan ne kadar nefret ettiğinin farkındaydı ve kendisine de aynı nedenle kızmasını istemiyordu. Ama aslında o da Toya gibi hissediyordu… gitmesini istemiyordu.

      Gerçek duygularını içinde tutarak onu neşelendirmeye çalıştı. “Sorun değil Kyoko. Ne zaman istersen başıma bela açabilirsin,” yavaşça ona uzanıyormuş gibi yaparay sırıttı.

      Kyoko her santimetrede kendisine yaklaşan eli kaçırmadı. Kıkırdayıp adama güldü. Sonrasında ise gitmişti.

      Gülüşü bocalamaya dönerken, Shinbe gözlerini heykele dikerek orada durdu. Ona gitmemesini söylemek istemişti. Onu okşamak gibi bir niyeti yoktu… eh, belki biraz. Bu hareketi, gitme konusunda rahat hissetmesi ve aralarında hiçbir şeyin değişmediğini bilmesi için yapmıştı. Kızın üzgün olduğunu söyleyebilirdi ve tek istediği gülümsediğini veya üzüntü ile öfke dışında başka duygular da gösterdiğini görmekti. Kendisine güldüğünde planı düşündüğünden daha fazla işe yaramıştı.

      Shinbe’nin tekinsiz ametist rengi gözleri heykelden uzaklaştı. Zaman kapısının onu kendisinden uzaklaştırabilme yeteneğinden nefret ediyordu ve kızı kendi dünyasında da izleyebilmeyi diledi… yalnızca bir kez. Gözleri çekici bir biçimde karardı, sonra Toya’nın onu kendi dünyasında takip edebildiği düşüncesinin kıskançlığıyla kısıldı. Neden zaman kapısı yalnızca gümüş koruyucuyu seçmişti? Bu hiç adil değildi. Toya onun tek koruyucusu değildi.

      *****

      Kyoko kendisini heykelin diğer tarafında bulduğunda, tapınak evinin mahremiyetinde uzanmış, başını sırt çantasına koymuş ve gözlerini kapatıyordu. Şu anda hiç kimseyle karşılaşmak istemiyordu.

      Shinbe’nin onunla seviştiği düşüncesi tekrar aklına gelmişti. Neden onunla ilgili böyle bir rüya görmek zorundaydı? Bu yalnızca… ‘Neler düşünüyorum?’ diye kendi kendine sordu. Bunu düşünmeyi kesmesi gerekiyordu.

      Hiç şüphesiz Shinbe ve Suki, bunu kabul etmeseler bile birbirlerinden hoşlanıyorlardı. Dahası, o her kadına asılıyordu. Shinbe böyleydi işe.

      Kyoko yavaşça ayağa kalkıp heykeli koruyan tapınak evinden çıktı. ‘Sadece odama gidip çalışacağım. Evet, sonra yarın okula gideceğim ve her şey iyi olacak. Hatta arkadaşlarımı çağırıp onlarla bir süre dışarıda takılabilirim.’ Kyoko yolda durdu ve sesli bir şekilde “yeni kural, arkadaşlarınlayken meyve yemek yok,” diye yüksek sesle düşünürken gözleri neredeyse şaşı bir hal aldı.

      *****

      Toya yavaşça heykele doğru yürürken hala kıskançlığıyla mücadele ediyordu. Kyoko’yu takip edip bunu düzeltmek niyetindeydi. Kendisine karşı öfkeli olduğu düşüncesine katlanamıyordu.

      Hisleri harekete geçerek ona yalnız olmadığını söyledi. Baktığında, eskiden orada bulunan unutulmuş bir kalenin kalıntılarından kalan, etraftaki bir kayaya yaslanmış Shinbe’yi gördü. Silahı kucağında dururken elleri düzgünce yağmurluğunun içine sokulmuştu. Başını arkaya yaslayıp gözlerini uyur gibi kapatmıştı.

      Toya, şimdi her zamankinden daha rahatsız olmuş bir biçimde “uyan seni aptal serseri!” diye bağırdı.

      Shinbe uykulu bir şekilde bir gözünü açıp tekrar kapattı, “ne istiyorsun Toya?”

      Toya hiddetlendi, “ne mi istiyorum? Burada oturarak ne yaptığını bilmek istiyorum.”

      Shinbe gözlerini açıp bir kaşını kardeşine doğru kaldırdı, “dinlenme iznim yok mu?”

      Toya bakışlarını ona doğru kıstı, “ne zamandan beri dinlenmek için zamanın kalbine geliyorsun?”

      Shinbe, ne olur ne olmaz diye kendisini hazırlayarak yavaşça ayağa kalktı. Toya’nın kendisinden kat kat güçlü olduğunu biliyordu. Ama aynı zamanda kendisinin, Toya’nın sandığı kadar zayıf olmadığını da biliyordu. Yalnızca farklı güçlere sahiptiler.

      “Kyoko’ya hoşçakal demeye geldim. Eğer ona yaptığın muameleden sonra bir daha geri gelirse şanslı olacağız. Hem bezelye beyninin içinde neler oluyor?” Shinbe’nin sakin sesi gizli bir tahrik belirtisi barındırıyordu.

      Toya, Shinbe’nin söylediği şeyin doğru olduğunu bilerek hafifçe homurdandı. Belki, yalnızca belki aşırı tepki göstermişti, ama yine de öpüştüklerini görmüştü. Kyoko zampara koruyucuyu öpmüştü. Sahne Toya’nın zihninde tekrar canlandı ve ruhu haykırdı, ‘hayır, Kyoko’yu öpen Shinbe idi, başka türlüsü olamaz.’

      Shinbe’ye sırtını dönüp, “neler çeviriyorsun bilmiyorum koruyucu, ama eğer Kyoko’ya tekrar dokunursan… seni öldüreceğim.” Toya bunu söyledikten sonra, geride yalnızca rüzgarla beraber uçan gümüş bir tüy bırakarak havalandı.

      Shinbe içini çekerken, uzaktan Kamui’nin neşeli kahkahasını duyduğunda taşa yaslanarak tekrar oturdu. Biraz sonra Sennin, Kamui ve Suki ellerinde yaşlı adamın topladığı bitki ve sebze sepetleriyle alana geldiler.

      Shinbe, ‘onunla barakaya dönerken karşılaşmış olmalılar,” diye düşündü.

      Sennin, tapınağın yakınlarındayken kaldıkları barakanın sahibi

Скачать книгу