Kalbe Meydan Okuma. Amy Blankenship

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship страница 7

Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship

Скачать книгу

sokarken gülerek homurdandı. Dışarıda yaptığı şeyi buradan izlemesi gerekiyordu yoksa hayatı tahmininden daha kısa sürebilirdi.

      Eğer kardeşine aşık olmasaydı ona bir dakika içinde gerçeği söyleyebilirdi. Kıza karşı hissettiği duygular konusunda yalnız olmadığını biliyordu. O, onların rahibesiydi ve onu hayatları pahasına koruyorlardı. Bütün kardeşleri, hepsi kendi tarzında, onu çok seviyordu. Ama Toya farklıydı. Toya hiçbir zaman birisinden hoşlanmamıştı. Shinbe bunu görmüştü. Toya bunu kabul etmese de Kyoko’ya deli gibi aşıktı.

      Shinbe, yanmaya başladığını hissederek gözlerini kapattı. Kendisi veya başka birisinin Kyoko’yu bu şekilde sevmeye hakkı yoktu. Bir savaşta hepsini kurtaracak yeteneği vardı. Tek gereken zaman büyüsünü yapmaktı ve önüne çıkacak her şeyi içine çekecek bir boşluk yaratabilirdi. Bu en büyük gücü ve aynı zamanda en büyük düşmanıydı. Bu tehlikeli büyüyü her kullanışında, onun daha da güçlü bir hale geldiğini hissedebiliyordu.

      Herkes, başka bir seçeneği kalmadıkça bunu kullanmaması konusunda onu uyarmıştı, çünkü bir gün başa çıkamayacağı kadar güçlenecek ve kendisine dönecekti. Büyü amcasından bir hediyeydi… düşmanları olan amcasından. Başta bunun büyük bir hediye olduğunu düşünmüştü, ama şimdi hediye falan olmadığını anlamıştı. Bu bir lanetti. Bunu kendisine veren kişiyi yok etmek için kullanılan bir lanet… bu süreçte kendi hayatını kaybetse bile.

      Shinbe esnedi. Dün gece, ne Kyoko’nun gelişinden önce ne de sonra, neredeyse hiç uyumamıştı. Akşamın büyük bir kısmını, söz verdiği gibi hava kararmadan önce dönmediği için Toya’nın atıp tutmalarını dinleyerek geçirmişti.

      Shinbe başta, geri dönmediği için hala Toya’ya kızgın olduğu konusunda endişeliydi. Gitmeden önce, kendi zamanına dönmesini engellemeye çalıştığı için Toya’ya bağırmıştı. Hatta Toya önünde dikilip kız heykeline gitmesine engel olmuştu. En sonunda şu büyüyü Shinbe’nin sayamayacağı kadar çok kez üzerinde kullandı. Ama ertesi gün hava karamadan önce döneceğine söz vermişti.

      Shinbe, Toya’nın tekrar hareket edebildiği zaman Kyoko’ya neler yapacağına dair lanet ederek büyüye karşı nasıl mücadele ettiğini hatırlayıp sırıttı.

      Bakışlarını Kyoko’nun bedenine çevirdi. Onu bu yüzden bu kadar karşı konulamaz buluyordu. Bir an Toya’ya karşı çok öfkeliyken bir an sonra onu sevebiliyordu. Ne kadar incinirse incinsin kin tutmuyordu.

      Toya onunla ilk karşılaştığında kızı öldürmeye çalışmıştı. Şimdi ise işler değişmişti, herkes Toya’nın onu ölümüne sevdiğini, gerekirse onun için öleceğini biliyordu. Ama hala ona katlanamıyor gibi davranıyor ve bu sık sık kızın duygularını incitiyordu. Bu yalnızca Toya’nın kalbini gizleme şekliydi.

      Shinbe zihnini rahatlatmaya çalışarak parmaklarını burnundaki kemerin üzerine koydu. Gerçekten de Toya için üzülüyordu ve onunla ilgili kötü şeyler düşünmek gibi bir niyeti yoktu. Yalnızca, Toya’nın Kyoko ile bir fırsatı olmuş ve bunu görmezden gelmişti.

      Kendisi böyle bir fırsat için ölürdü. Eğer izin verseydi ona bir kraliçe gibi davranırdı. Bu yüzden geçen gece kontrolünü kaybetmişti. Gerçek şuydu ki geçen gece yalnızca bunun üzerine atlamıştı. Şimdi, geçen geceden sonra… Shinbe gözlerini ovuşturdu. Belki de masumiyetine ihanet etme şeklinden sonra Toya ile ilişkisini bitirmeliydi.

      Kyoko uykusunda bir kez daha dönüp kalçasını biraz daha açınca Shinbe irkildi. Elleri ceketinin altında kıpırdanırken gözlerini dikip kremsi tenine baktı. ‘Neden bu kadar güzel bir tene sahip olmak zorunda?’ Kyoko’nun huzursuz uyuklamasını izlerken daha fazla uykusunun geldiğini hissetti ve gözlerini kızın başının arkasından çekmeden yavaşça zeminde ilerledi. Eğer daha fazla yaklaşırsa uyanıp dönerek kendisini tokatlayacağını biliyordu.

      Şimdiye kadar iyi gidiyordu. Yüzüne bakmak için sessiz bedeninin üzerine eğildi. Shinbe güldü. Hala alkol kokuyordu.

      ‘Geçen gece beni rahatsız etmemişti,’ sırıttı.

      Omzunda dağılmış, kumral bir saç lülesi vardı. Arkasına yatıp burnunu ipeksi buklelerine gömmeden önce nazikçe uzanıp bunu kenara çekti. Ölüm korkusu yüzünden daha fazla yaklaşamıyordu ama en azından uyurken ona rahatlık sunabilirdi. Kendisini bu açıklamaya inandırdı.

      Eğer uyanıp kendisini orada bulursa bunu sadece çok yorulduğu ve uzanabileceği tek yerin de orası olduğu şeklinde açıklayacaktı… bir gözü onun üzerindeyken. Bu yüzden yiyeceği bir tokadı memnuniyetle karşılardı. Birkaç saat boyunca yanında yatıp dinlenmek buna değerdi. Gözleri kapanırken bunun sonuçlarını düşünemeyecek kadar bitkindi. Tam olarak olmak istediği yerdeydi ve sonuçların canı cehennemeydi.

      Kyoko inledi ve dönerek bir sıcaklık hissetti. Ellerini çenesinin altına kaldırarak yüzünü buna yaklaştırdı. Başını eğerken katı bir şeyle karşılaşınca yine rüya gördüğünü düşünerek içini çekti. Bu düşüncesini denemek için bir elini sıcaklığa doğru dayadı.

      Evet, oldukça katıydı. Rüyasında daha da sokuldu ve bu sıcaklık belini sardı. Yasemin çayı, ahşap ve toprak kokusu aldı.

      ‘Neden onu aklımdan çıkaramıyorum? Çok güzel kokuyordu.’

      Kendisini kollarında ilk tutuşunu hatırladı. Kızı kurtardığını düşünüyordu. Uykusunda gülümsedi, çok güçlüydü ve sebepleri çok meşru olmasa da sağlığı için duyduğu endişe gerçekten tatlıydı. Bu ne kadar hoş koktuğunu fark ettiği ilk seferdi.

      Bu anıyla ürperdi ve belini saran sıcak nesne sıkılaştı. Kolunu yavaşça sıcaklığa doladı ve bariz bir kumaş hışırtısı duyunca dondu.

      ‘Ne? Kumaş hışırtısı mı? Rüyalarda kıyafet sesi duyulur mu?’

      Kyoko bir anda tamamen uyandı. Bir gözünü yavaşça açıp ellerinin dolandığı mavi-gri yağmurluğa kafa karışıklığı içinde baktı. Ve sonra… füze gibi atılarak adamın kolunu küt diye bir sesle büktü. Ve adam… inledi ve sırtüstü düştü.

      Kyoko panik içinde bir o yana bir bu yana bakıyordu. Etrafta başka hiç kimse yoktu ve bu kesinlikle bir rüya değildi. Shinbe yatağında uyuyordu. Düşünmesi lazımdı. Neler oluyordu? Donmuş gibi gözlerini ona dikip baktı.

      ‘sadece bir rüyaydı değil mi? Kendini tut Kyoko.’ Çılgın gibi düşünüyordu. ‘Toya neredeydi? Suki? Kamui? Kaen? Herkes nereye gitmişti?’

      Shinbe uykusunda inleyip ellerini yağmurluğunun içine sokarken neredeyse eteği üzerinden düşüyordu. Sıçrayıp kalktığında battaniyeyi de almıştı. Kyoko gözlerini kırpıştırdı ve suçlulukla kızardı. ‘Soğuktu.’ Şu anda ayakta dikildiği için kendisi de soğuktu. Uyumaya çalışırken bir donup bir ısınıyormuş gibi hissettiğini hatırladı.

      Bu yüzden mi yanına uzanmıştı? Onu sıcak tutmak için mi? Kızarması arttı. ‘Ooo, çok tatlıydı,’ kafasını salladı. ‘hayır, hayır, hayır! Neler düşünüyorum? Tatlı değil, tatlı değil,’ ona doğru

Скачать книгу