Kalbe Meydan Okuma. Amy Blankenship

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship страница 3

Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship

Скачать книгу

ve yoğunlaşmaya çalışarak gözlerini açtı. Her şey bir rüya gibi geliyordu.

      Kyoko birden Shinbe’nin göğsünün çıplak olduğunu fark etti. Avuçlarının altındaki şekilli kasları gerginleşiyor, toparlanıyor ve uzuyordu. Daha önce gömleğini çıkardığını hiç görmemişti ve hayran kalmıştı. Onu bu şekilde düşünmemesi gerektiğini bilerek kızardı. O kendisinin koruyucusu ve arkadaşıydı.

      Kyoko ayılmaya çalışarak kafasını salladı ama bu sorunlara gerçek anlamda yardımcı olmadı. Bakışlarını yavaşça onunkilere kaldırdı. Bir santimetre bile kıpırdamamış ve ona hala sorunun ne olduğunu söylememişti. Şimdi keşke söyleseydi diye düşündü çünkü yüzündeki bakış kendisini korkutmaya başlamıştı.

      Shinbe’nin bedeni, kendisini ona dokunmaktan alıkoyarken titriyordu. Kendisinden daha güçlü bir güç onu itiyor, nefes almaktan daha fazla istediği şeye uzanıp dokunmasını talep ediyor gibiydi. İyi olabilirdi ama şu anda kucağında, gözlerini dikmiş ona bakıyordu. Gözlerinin acıyla dolu olması gerektiğini biliyordu ve kız neyin ters gittiğini öğrenmek istiyordu.

      Kesinlikle bir sorunu vardı ve aniden kontrolünü kaybetmesine neden olmuş gibi görünen şeye engel olamıyordu.

      “Buna daha fazla katlanamayacağım,” sesi duyduğu aşırı hislerin gücüyle pürüzlüydü. Bu sözlerle onu uyarmaya, ona uzaklaşmasını, zaman kapısının güvende olacağı diğer tarafına geçmesini söylemeye çalışıyordu. Sırrını kontrol altına alıp bir kez daha saklayana kadar geri gelmemesini. Bütün duyuları ters giden bir şeyler olduğuna dair çığlık atıyordu ama aklı bu yoğun açlıkla savaşamıyordu.

      Kyoko, sözlerinde çok fazla acı olduğunu duyunca bu kendisini üzdü ve güçlükle soludu. Herkes onun aklı başında olduğunu, grubu bir arada tutan tutkal görevi üstlendiğini düşünüyordu. Kendisi bile ona bakıp yakınında olduğunu ve sakinliğini, ilgisini ve espri anlayışını hissedince bundan hoşlanıyordu. Ama şimdi, iş başka bir şekle dönmüştü. Rahatlatılmaya ihtiyacı olan oydu.

      Hepsi, iblislere karşı savaşmak yüzünden olmalıydı… Hyakuhei… laneti. Tanrım, laneti… onun için erken bir ölüm olacak olan boyutsal boşluk. Hyakuhei’nin, bir gün onu mahvedeceğini bilerek ona verdiği nihai güç. Unutmamıştı. Sadece bunu düşünmemek için gerçekten çok çaba harcıyordu ve Hyakuhei’yi durdurmazlarsa neler olacağını biliyordu.

      Kyoko işleri düzeltmek ve zihnini rahatlatmak için ona uzandı. “Geçti Shinbe, buradayım.” Eli yüzüne ikinci kez dokununca canlandı.

      Mantığı durmuştu ve Shinbe’nin çelik gibi kontrolü kayboldu. Onu muzlarından tutup altına alana kadar çevirdi. Bedeninin üzerine eğildi, bugüne kadar istediği şeye… Kyoko’ya sahip oluyordu. Tutarlı başka bir düşünce olmaksızın, zihnindeki diğer her şeyin önüne engel koyarak dudakları sahiplenici bir şekilde hızla onunkileri aradı. Bu duyguyu çok uzun zamandır kontrol altında tutuyordu.

      Shinbe, durumun kontrolünü birkaç çıkış önce kaybetmiş olabileceğini kabul ediyordu. Aklının gerilerinde bir yerlerde kızın bir tür alkol tadı verdiği ve kokusunun da öyle olduğuna dair bir düşünce geziniyordu. Kendisini bir santimetre yukarıya kaldıracak kadar kontrol ederek doğru olup olmadığını söylemeye çalışarak ona doğru baktı. Yüzü, gözleri ve kızarmış yanaklarını inceleyerek kıskanç bir şekilde, onu kimin sarhoş ettiğini merak etti.

      Kyoko bunun gerçek olmadığını biliyordu. Çok yakışıklı olan Shinbe’nin ametist gözlerine bakıyor olmasına imkan yoktu. Onu istermiş gibi gözlerini kendisine dikmiş olmasına imkan yoktu. Kyoko, muhtemelen heykele dayalı bir şekilde çimenlerde yattığına kendisini inandırdı. Bu rüyanın bir yerinde Hyakuhei’nin kendisine güldüğünü bile duymuştu.

      Kız heykelinden aşağı kayıp uykuya daldığına yemin edebilirdi. Şu anda muhtemelen kendinden geçmiş bir rüya görüyordu ve sarhoş aklı Toya yerine Shinbe ile beraber olduğunu düşünüyordu.

      Kyoko sersemlemiş hissederek hafifçe başını salladı ve “çılgın rüyalar” diye, Shinbe’nin tutkuyla yanan gözlerine bakıp iç çekerek söylendi. Dudakları hala rüyasındaki öpücükle karıncalanmış haldeydi.

      Shinbe dudaklarını tekrar onunkilere indirdi. Yeterince duymuştu. Kyoko rüya gördüğünü düşünüyordu. Shinbe yalnızca haklı olduğunu umut ediyordu. Ama her iki durumda da kendisine engel olamıyordu. Bunu denese bile duramamıştı ve kızın dudaklarını yaladı. hafifçe sızlanarak dudaklarını araladı… ses sadece, eğer bu mümkünse daha fazla sertleşmesini sağladı.

      Koruyucu kanı yüzeye çıkarken kendisini durdurmayı deneyerek tere boğuldu. Öpüşünü derinleştirip öpücüğün sıcaklığıyla nefes alıp vererek onu ele geçirirken yavaşlamak istedi. Ezeliymiş gibi görünen bir süredir onu böyle öpmek istiyordu.

      Kendisini kızın üzerinde tutup dudaklarını öperken kollarındaki kaslar esnedi. Elleri kızın kıyafetlerinden kurtulmakla meşgulken sabırsızdı. Yalnızca kısa bir süre sonra tamamen çıplak halde altında yatıyordu. Giysilerini çıkarırken kendisine karşı koymamıştı. Neden koyacaktı ki? Bu bir rüyaydı… değil mi?

      “Shinbe’nin nefesi, tam da birkaç dakika önce rüyasında olduğu gibi görünürken ona doğru bakarak yavaşladı. O rahibesiydi… sırrı… aşkı. İpeksi teninin verdiği his hoşuna giderek bedenini onunkinin üzerine kaydırdı, bu acısını ve ona, onunla sevişmeye olan ihtiyacını keskinleştirdi.

      ‘Bu bir rüya olmalı,’ diye kendisini ikna etmeye çalıştı.

      Tenini yalayıp öpmek için başını boynuna gömerek nazikçe ve zorla tadına baktı. Bedeninin alt kısmına doğru ilerlerken ona kendisini ne kadar sevdiğini gösterdi. Bu, her yerini görüp tattığı tek sefer olacaktı. Kız bedenini yay gibi gerip ağzına uzattığı göğsünü yalayıp bedenini canlandırırken içinden keskin bir sıcaklık geçti.

      Öpücükleri gerilmiş beline kayar ve o altında kıvranırken Shinbe’nin dilekleri gerçekleşiyordu. Kız daha da yakınlaşmaya çalışarak onu kendisine çekerken kasları hareketleniyordu. Shinbe, kendisini saran kokusuyla, cennete yaklaşabileceği kadar yaklaşmıştı. Her bir santimetresinde süründü.

      Bacaklarının arasına yerleşip, sıcaklığı zonklayan erkekliğinin başını ısıttığında ürperdi. Bu bir rüya bile olsa kendisini içine girerken görmesini istedi. Bedeni sertleşip onunkinin etrafında sıkılaştı.

      “Gözlerini aç,” diye fısıldadı. Sesi, kasıtlı bir baştan çıkarıcılıkla büyüleyiciydi ve hayranlık verici zümrüt yeşili gözlerini açtığında kendisini hızla onun sıcaklığına gömüp kızı ilk seferinin vereceği acıdan kurtarmak için ileriye itti. Bekaretinin kendisine yol açtığını hissederken gırtlağından ızdırap dolu bir çığlık yükseldi.

      İpeksi sıcaklığındaki sıkılık onu kavrayarak daha da derine çekti. Kendini kontrole etmede bu kadar dirençli olmasaydı ruhu bedeninden taşardı. Dudaklarının sessizce aralanarak başını oradan oraya çevirmesini izlerken güçlükle nefes alıp hala kendisini tutma çabasıyla dişlerini gıcırdattı. Çığlık atmadan önce çabucak kızın dudaklarına yapıştı.

Скачать книгу