Kalbe Meydan Okuma. Amy Blankenship

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship страница 5

Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship

Скачать книгу

ve buna bir son vereceğini ummuştu.

      Kyoko ona zayıfça gülümsedi. Lanet olası rüyalar… neden onu, başkalarını rüyasında görmek zorundaydı? Onu bu şekilde görmesi yeterince kötü değilmiş gibi daha önce hiç görmemişti ve uyandığında vücut sıcaklığını hissedebilecek kadar yakınında bulmuştu.

      Birden bu yakınlıktan uzaklaşarak zümrüt yeşili gözleri açık bir şekilde arkasına yaslandı. Ona bakma şeklinde ruhunu inceliyormuş gibi bir şey vardı. Veya onunla gruplaşmaya hazırlanıyor gibi… söz konusu Shinbe olunca asla emin olamazdınız. Zihninden kafasını salladı, ‘hayır. Oraya gitme Kyoko, kızım, şu anda olmaz! Düşün, soru neydi?’ “Hmmm…”

      “Shinbe, çantama bakıp içine bitkileri koyduğum kutuyu bulabilir misin?” zonklamasını bastırmaya çalışarak ellerini tekrar başına koydu. “Kendine hatırlat… bir daha asla Tasuki ve okul arkadaşlarıyla bir partiye gitme, asla.”

      Shinbe, bitki kutusunu arayarak çantasını karıştırdı. Çıkarıp kıza verdi. Kyoko başını yanlışlıkla onunkine sürttü ve Shinbe’nin belli bir yerinin sertleşmesine neden olarak bütün bedeninden bir ısı çarpması geçti.

      ‘Ah, şu an ne kadar da kırılgandı, eğer isterse… HAYIR! Ne düşünüyordu? Tanrım… ona sapık demekte haklılardı.’

      Hızla daha güvenli bir mesafeye çekilmeye çalışırken yanlışlıkla kolunu kızın uyluğuna değdirdi.

      Kyoko, bu temas karşısında içten içe sindi. Ona şu anda yardım eden kişi neden o olmak zorundaydı? Neden Toya hala burada ona öfkeyle bakıp bağırmıyordu? ‘O dudaklar, o gözler, Ben… ona böyle bakmayı kesmeliyim!’ Bakışlarını tekrar bitki kutusunu çevirip beceriksizce açmaya çalışarak normalde içinde olan aspirini aradı. Bulduğu küçük hapları aldı.

      Shinbe, hipnotize olmuş bir şekilde gözlerini ona dikti. Onu hala hadım etmediğine göre hatırlamıyor olmalıydı. ‘Neden hatırlayamıyor’ diye sessizce iç çekti.

      Kız, neredeyse beynini ölü hale getiren bir göz teması kurarak ona baktı. “Su? Lütfen? O olmadan bunların ne kadar iğrenç olduğu hakkında hiçbir fikrin yok.”

      Shinbe, kelimeler çıkarken ağzının aldığı şekli izlerken tamamen telaşlandı. Dudakları çok davetkardı… yalnızca… eğilip… elinde tuttuğu aspirine baktı. Odaklan.

      “Evet, küçük iğrenç şeylere benziyorlar,” diyerek ne oldukları hakkında hiçbir fikri olmasa da onlara baktı. Kapı aniden açıldı ve suçlulukla başını kaldırıp Suki ve Kamui’nin bir sürahiyle geldiğini gördü.

      Suki bezgin bir halde Shinbe’ye baktı, “ne yapıyorsun koruyucu?”

      Shinbe, Suki’nin gizlice aklını okuyup veya ona benzer bir şey yapıp yapamayacağını merak ederek geri çekildi. Yanlış bir şey yaptığında… ya da en azından düşündüğünde, bunu bilmek gibi esrarengiz bir mahareti vardı.

      Kyoko, Shinbe’nin yanlış bir şey yapmadığını bilerek “ah Suki, lütfen çabuk bana biraz su ver. Bu ilacı ne kadar hızlı alırsam o kadar hızlı daha iyi hissedeceğim,” dedi.

      ‘Kyoko, beni kurtarıyor!’ Shinbe neşesini kendisine sakladı.

      Suki bardağa su doldurup dün öğleden sonra erkenden gelmemesi yüzünden Toya’nın nasıl aksilik yaptığı konusunda gevezelik etmeye başladı.

      Shinbe duvara yaslanıp konuşmayı yarım yamalak dinleyerek Kyoko’yu izledi. “… eğer bana bir kez daha bağırsaydı sanırım…” Seni kollarıma alıp şuursuzca öpmek. “… tam bir kabadayı…” Seni çok fena istiyorum Kyoko. “…ve davranış şekli…” Shinbe yerinde duramayarak sırrını ne kadar daha tutacağını merak etti, artık ona sahip olmuştu. “… bu doğru değil mi?”

      ‘Ne? Birisi ona bir şey mi sormuştu?’ İkisi de cevabını beklerken Shinbe bakışlarını Suki’den Kyoko’ya kaydırdı.

      Ne ile ilgili konuştukları hakkında hiçbir fikri olmadan güvenli çıkışa yöneldi, “Neden, evet. Bence kesinlikle haklısın Suki. Eğer izin verirseniz gidip Toya ile konuşmalıyım.” Bunu söyleyerek hızla kapıdan kaçtı.

      Suki ve Kyoko kapının ardından kapanmasını izlediler ve ikisi de kıkırdadı.

      Shinbe küçük yapının dışına çıktı ve çabucak duvara doğru yaslandı. Ellerini başının iki yanında serin ahşaba koydu ve alnını ahşap kaplamalara vurdu. Acı, zihnini boşaltmasına her zaman yardım ediyor gibiydi. Yalnızca, bu sabah bu daha yavaş oluyordu. Geçen geceden sonra duygularını kontrol altına alamıyordu. Şimdi her zaman olduğundan daha kötüydü.

      Onu okşarsa, Suki kendisine vurabilirdi ama Kyoko’nun bedenine dokunduktan sonra bunu yapmak doğru değilmiş gibi geliyordu. Bundan sonra, kendi elini kesmek istemeden ondan başka kimseye dokunamamaktan korktu. Eşini seçmişti ve o bunu bilmiyordu bile.

      Toya bir buçuk metre ilerde durmuş kardeşini izliyor ve ondan yayılan suçluluk dalgalarını hissediyordu. Koruyucu olmanın getirilerinden biri de etrafında olup biten şeyleri Kyoko’nun tabiriyle bir yalan dedektörü gibi hissedebilmendi.

      Koyu kaşını kaldırarak,”ne yaptın, yine Suki’yi mi okşadın?” diyen Toya kardeşinin sesiyle ürktüğünü görünce kaşlarını çattı.

      Shinbe, ürkmüş, koyu menekşe rengi gözlerini birden Toya’ya çevirdi ve duvardan uzaklaşarak kendisini toparladı. “HAYIR! Ben… şey, bilirsin…” kendi kekelemesi karşısında kaşlarını çattı. Soğukkanlılığını bir kez daha kazanarak kendisini sakinleşmeye zorladı. Sesine bilgelik katıp Toya’nın da aynı tavsiyeye uyacağını umarak, “sadece dışarı çıktım, böylece gürültü yapıp akşamdan kalma Kyoko’yu rahatsız etmeyeceğim,” dedi.

      Toya gırtlağının gerisinden homurdandı, “hala nasıl sarhoş olduğunu bilmek istiyorum. Sanırım şimdi gidip öğreneceğim.” Öfkeyle yanından geçerken Shinbe uzanıp sıkı bir şekilde kolunu tutunca durdu. Toya karşı koyan bir el hareketiyle öfkeli bir şekilde aşağı bakarak kardeşinin ne yaptığını sandığını merak etti.

      Shinbe, Toya’nın altın rengi gözlerine gümüş gölgelerin düşmesini izledi ve çabucak kolunu bıraktı. Kararlı bir sesle, “yerinde olsam bunu yapmazdım, tabii zeminin tadına bakmak istemiyorsan,” demeye cesaret etti. Toya’nın uysallaştırma büyüsünü hatırladığını fark edince sırıtışını gizledi.

      Toya, “başlamak için bu hale gelmekten daha iyisini düşünmeyi öğrenmeli,” diye mırıldanarak kapıya arkasını dönmeden önce kardeşine düşünceli bir bakış attı. Suki avcı silahlarıyla kapıdan çıkarak arkasında belirip kafasını vurunca aniden başını tutarak iki büklüm oldu.

      “Ah, bu da ne içindi?” diyen Toya öfkeyle ona baktı.

      Suki dikilip, ‘ne için olduğunu biliyorsun’ der gibi ona baktı. Onu hiçbir zaman incitmeyeceğini bilerek

Скачать книгу