Kalbe Meydan Okuma. Amy Blankenship

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship страница 8

Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship

Скачать книгу

nereye gittiğini görmek için onu takip etti.

      Dışarı çıktığında Kyoko yakınlarda bir ağaca yaslanmış muhtemelen yatakta kalması gerektiğinin farkına varıyordu. Kalbi çarpıyordu ve bütün bedeni ağrı içindeydi. Eğilerek bacaklarına masaj yaptı. Geçen gece alkollü meyvelerden yedikten sonra Tasuki ile dans ettiğini hatırladı ama bu daha ziyade kamyon çarpmış gibi bir histi. Kaplıcalardaki sıcak bir duş bacaklarındaki ağrıları rahatlatırdı.

      Bir kez daha zihninden, bir partide asla tekrar meyve yememeyi not etti. Sonra aklına bir şey gelerek çarpıldı. Toya kıyafetlerinde Shinbe’nin kokusunu alacaktı. Ahh! İstediği son şey, hiçbir şey yapmamışken Shinbe’nin başını belaya sokmaktı. Akşamdan kalmalığıyla homurdanarak ama acısıyla beraber giysilerinden de kurtulmaya kararlı bir şekilde topallayarak barakadan uzaklaştı.

      *****

      Toya geldikleri kasabayı incelerken gırtlağından derin bir hırıltı çıktı. Çok geç kaldıklarını bilerek dişlerini sıktı. Kasaba savaş alanına dönmüştü. Son zamanlarda ne yaptıklarının bir önemi yok gibiydi, her zaman Hyakuhei ve iblislerinin bir adım gerisindelerdi. Kaşlarını çatıp sertçe bakarak sağ kalan birileri var mı diye kasabayı araştırdı.

      “Bütün kasabayı yok etme zahmetinde bulunduğuna göre buralara sakladığı bir tılsım parçası olmalı,” Toya’nın altın rengi gözleri endişeyle karardı.

      Suki, yanında Kamui’yle kasabaya doğru yürürken yumuşakça, “onlara yardım etmeliyiz,” dedi. Orada yalnız ve kaybolmuş gibi görünen ağlayan bir çocuğu kontrol etmek için eğildi.

      Toya tanıdık bir manzara görerek kanı kaynayınca bir an için gözlerini kapattı. Hyakuhei’nin, tılsımın neredeyse her parçasına sahip olduğunu ve geriye kalanları da almak için kime zarar vereceğini umursamadığını biliyordu. Nihayetinde Hyakuhei kendi kardeşini öldürmüştü. Şimdi koruyucular Kyoko’yu aynı katilden korumaya çalışıyordu.

      Hyakuhei eğer kristalin tüm parçalarını bir araya getirmeyi başarabilirse, birçok iblisi de berbaerinde götürürerek Kyoko’nun dünyasına geçebilirdi. Bunun olmasına izin veremezlerdi. Omurgasından bir ürperti geçtiğini hissetti, bir şeylerin ters gittiğini biliyordu.

      ‘Kyoko,’ kelimesi bir uyarı gibi zihninde yankılandı.

      Toya geldikleri yöne doğru “Siz ikiniz burada kalıp yardımcı olun. Benim gidip Kyoko’yu kontrol etmem lazım hemen!” bağırdı. Birşeyin doğru olmadığını biliyordu… bunu ruhunun derinlerinde açıkça hissedebiliyordu. Hyakuhei’nin iblisleri bu kadar yakında ortaya çıkmışken onu kendi korumasından mahrum bırakmamalıydı. Kalbinin diğer yarısını kaybetme korkusunu silkip atamadı.

      Toya, Kyoko’ya tehlikeden önce ulaşmak için verdiği uzun yarışta “sana dokunmasına izin vermeyeceğim,” diye yemin etti.

      Bölüm 3 "Kıskançlığın Öpücüğü"

      Kyoko sıcak kaplıcalara doğru yola koyuldu. Yorgun, ağrı içindeydi ve buharlı suda rahatlamak için sabırsızlanıyordu. Bir kayaya çarparak tökezleyip yalnızca bir kez sarhoş olduktan sonra dengesini geri kazanmanın haftalar sürüp sürmeyeceğini merak etti.

      Kıkırdayarak kendi kendisine “lanet olsun… tanrım, artık Toya gibi konuşuyorum,” dedi.

      Shinbe sıklıkla ağaçların arkasından dikizleyerek sessizce onu takip etti. Toya’ya benzediğiyle ilgili yorumunu duyunca ağzından kaçmak üzere olan kahkahayı bastırmak zorunda kaldı. Grupta kendi kendine konuşan tek kişinin kendisi olmadığını öğrenmek harikaydı. Aralarına biraz mesafe koymak için yeterince uzun süre beklemişti.

      Nihayet gözlerden uzaktaki sıcak kaplıcalara ulaşan Kyoko çantasını karıştırmaya başladı. İhtiyacı olan şeyi bularak banyo gereçlerini suyun yanına yerleştirdi. Hızlıca soyunup ağrıyan bedenini buharlı suyla rahatlattı. “Hmm, bu çok iyi geldi.” Gözlerini kapatıp, kolay kolay gitmeyen sıkılığını gevşetmeye çalışarak bacaklarını ovdu. Nihayet tatmin olmuş bir şekilde suda arkasına yaslandı ve tamamen rahatladı.

      Shinbe, bir ağaca yaslanarak büyülenmiş bir şekilde kızın günlük ritüelini izledi. Çok zarif ve temizdi… yaptıkları için tekrar suçluluk hissetti. Bu sahneye arkasını dönerek elini, acının sıkıştırdığını hissettiği kalbinin üzerine koydu.

      Burada olmaması gerekiyordu… iyi bir insan değildi. Kendisine ne yaptığını anladığı zaman ondan nefret edecekti. Göğsündeki ağırlık artarken kaşlarını çattı. Ama yine de arkasını dönüp özlemle gözlerini dikip bakma isteğine karşı koyamadı. Suya dalışını izlerken hasretle iç çekti.

      Kyoko etrafa bakarken, “bu modern dünyanın evlerindeki küçük küvetlerden çok daha iyi,” diyerek sessizliği bozdu. Bu aslında daha ziyade gizli bir yüzme havuzu gibiydi. Bu nokta çok huzurlu ve gözlerden uzaktı. Ağaçlar ve küçük çalılar kaplıcayı çevreleyip kendisine mutlak bir mahremiyet sağlıyordu. Gülümseyerek ‘güneş banyosu yapmak için bir tarafındaki taş bir çıkıntı hoş olurdu,’ diye öylesine düşündü. Kendisini suyun akışına bırakırken memnuniyetle mırıldandı.

      Bir dakika böyle kaldıktan sonra temizlenme kısmına geçmenin daha iyi olacağını düşündü. Saçlarını köpürtüp durulamak için suya çöktü ve sonra saçına daha fazla şey döküp bunu tekrar yapmak için su sıçratarak yukarı çıktı. Daha sonra güneşin onları hemen kurutacağını umarak giysilerini temizlemeye biraz vakit ayırdı.

      Shinbe daha da yakına süzülerek üç metre uzaktaki bir çalının arkasına sığınıp dikkatle izledi. Bedeninin kıvrımlarına daldı. Tanrım, çok güzeldi… sulardan çıkan bir tanrıça gibiydi. Saçlarını sarmadan önce bedeninin üst kısmına bir giysi sarıp daha sonra yavaşça kurulandı.

      Banyo yapmasını daha önce birçok defa gizli gizli izlemişti ama hiç bu kısmın tadını çıkaracak kadar uzun süre etrafta kalmamıştı. Genellikle o banyosunu bitiremeden önce birileri kendisini aramaya geliyordu. Kıyafetini yavaşça uzun bacaklarına indirirken içini çekti. En değerli kısımlarını örten küçük kumaş parçalarını giyerken hissettiği acı dişlerini gıcırdatmasına neden oldu. Yapamadığı tek şey ona uzanma mesafesine erişmesini sağlayacak birkaç adımı atabilmekti.

      Bir anda şelalenin diğer tarafından bir çıtırtı sesi geldi. Shinbe bunu duydu, Kyoko olduğu yerde donup kaldığı için belli ki o da duymuştu. İkisi de daha fazlasını duymak için dikkatlice dinledi. Başka bir dal çıtırdadı ama bu defa ses kyoko’ya yakın bir çalılıktan geldi. Kyoko dosdoğru büyük çalılığa yürürken korkuyla izledi, havlusunu bir kalkan gibi önünde tutarak seslendi.

      “Tamam, Shinbe! Sen olduğunu biliyorum! Dışarı çık… böylece seni tokatlayabilirim!” Kyoko bezgin bir halde çalılığa bakarak bekledi. Shinbe röntgenci olarak biliniyordu. Kız rahatsız olarak bir kaşını kaldırdı ve etraftaki tek kişi oydu… çalı yavaşça sallandı. “Orada olduğunu biliyorum ve Toya beni gizlice izlediğini öğrendiğinde muhtemelen seni öldürecek. Bundan bahsetmeye gerek yok ama Suki’nin de senin dövülmeni sorun edeceğini sanmıyorum.”

      Çalı

Скачать книгу