.
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу - страница 14
“Delirdin mi sen?” diye bağırdı. “Ne diye polisleri buraya topluyorsun! Mesele ne, sorabilir miyim?”
Kadın doğrulup sinirli sinirli Skacke’ye baktı.
“Ya sen, söyle bakalım, ne biçim bir polissin? Masum insanların evine münasebetsizce giriyorsun. Dürüst insanların evine dalmadan önce rozetini göstermen falan gerekmiyor mu bakayım?”
Skacke aceleyle kimliğini çıkardı.
“Yardımcı ha?”
“Komiser Yardımcısı,” dedi Skacke sevimsizce.
“Burada ne bulacağını sandın o hâlde, hı? Ben yanlış bir şey yapmadım, kocam da yapmadı.”
Kadın Gottfridsson’un yanında durdu ve korumacı bir edayla elini kocasının omzuna koydu.
“Arama izni falan mı varmış da böyle evimize elini kolunu sallayarak dalıyor?” diye sordu. “Sana bir şey gösterdi mi, Ludde?”
Gottfridsson hayır anlamında başını salladı, başka yorum da yapmadı. Skacke bir adım ilerleyip ağzını açtı ama anında Bayan Gottfridsson lafı ağzına tıktı.
“Eee, o zaman tası tarağı topla da git. Her an seni evimize zorla girmekten şikâyet edebilirim. Hemen çek git, tepemin tasını attırma benim.”
Skacke adama baktı, adam inatla gözlerini yere dikmiş oturuyordu. Sonra omuz silkti, çifte arkasını dönüp sarsılmış bir hâlde Güney polis merkezine döndü. Martin Beck ve Kollberg, Kungsholms’dan hâlâ dönmemişti. Hâlâ Melander’in ofisindeydiler ve Malm dosyasının kasetini tekrar dinliyorlardı. Bu kez öğleden sonra yanlarına uğrayıp bir ilerleme kaydedebildiler mi diye soran Hammar için çalıyorlardı.
Martin Beck’in sigarasından ve Hammar’ın purosundan yükselen duman odanın içinde sis gibi asılıydı ve Kollberg kül tablasındaki boş sigara kutularını ve yanık kibrit çöplerini birleştirip yaktığı şenlik ateşiyle odadaki dumanı artırdı. Rönn camı açıp Kuzey Avrupa çapında en kirli havaya sahip olan şehrin havasını içeri alarak durumu iyice beter etti. Martin Beck öksürdü ve konuştu:
“Eğer kundaklama teorisini ciddiye alacaksak, bu durumda tüm tanıkların hastanede olması ve sorguya müsait olmayışları durumu zorlaştırıyor.”
“Evet,” dedi Rönn.
“Ben artık kundaklama olduğunu düşünmüyorum,” dedi Hammar. “Fakat Melander olay yerindeki incelemesini ve laboratuvardakiler işlerini bitirmeden acele bir sonuca varmamalıyız.”
Telefon çaldı. Kollberg elini ahizeye uzattı ve aynı anda da kül tablasındaki parlak alevlere boş bir kibrit kutusu attı. Yarım dakika kadar kulak verdi.
“Ne?” dedi, sahici bir şaşkınlıkla ve diğerleri anında tepki gösterdi.
Dalgın dalgın Martin Beck’e bakıp şöyle dedi:
“Size bomba gibi bir sürprizim var, beyler. Göran Malm yangında ölmemiş.”
“Nasıl yani?” dedi Hammar. “Evde değil miymiş?”
“Ah evet, feci yanmış. Patolog bizzat aradı. Diyor ki Malm yangın başlamadan önce zaten ölüymüş.”
8
Gunvald Larsson’un koğuşundaki başhemşire çok sert ve katıydı.
“Elimden bir şey gelmez,” dedi. “Ne kadar önemli olduğu fark etmez. Şu anda en önemli şey Bay Larsson’un iyileşmesi ve siz ikide bir telefon edip onun canını sıkarsanız, bu mümkün olmayacak. Sessizlik içinde istirahat etmeli, bunlar doktorun talimatları. Aynısını Bay Kollberg’e de söyledim, az önce aradı ve çok kaba konuştu. En erken yarına kadar aramanız anlamsız. Hoşça kalın.”
Martin Beck elinde ahizeyle kalakaldı. Sonra omuz silkip ahizeyi yerine koydu.
Güney polis merkezindeki odasında oturuyordu. Saat sabah sekiz buçuktu, günlerden salıydı ve ne Kollberg ne Skacke ortalıktaydı. En azından Kollberg çoktan yollara dökülmüştü ve her an damlayabilirdi.
Martin Beck ahizeyi bir daha kaldırdı, Maria polis merkezinin numarasını çevirip Zachrisson’u istedi. Zachrisson orada yoktu, mesaisi saat birde başlayacaktı.
Martin Beck yeni bir paket Florida açtı, birini yaktı ve camdan dışarıyı seyretti. Karşısında uzanan göz alıcı bir manzara değildi. Kasvetli bir sanayi mahallesi ve bir otoyol, hepsi de salyangoz hızında ilerleyen parlak arabalarla dolu şehir merkezine inen dar sokaklara bağlanıyordu. Martin Beck arabalardan nefret ederdi ve sadece çok olağanüstü durumlarda direksiyonun başına geçerdi. Västberga’daki geçici polis merkezini sevmiyordu, Kungsholms’daki eski polis merkezinin bitmesini ve dört bir yana saçılmış departmanların yeniden aynı çatı altında toplanacağı günü iple çekiyordu.
Martin Beck bu engin manzaraya sırtını döndü, ellerini ensesinde birleştirip tavana gözlerini dikerek kara kara düşündü. Göran Malm ne zaman, nasıl ve niçin ölmüştü ve onun ölümüyle yangın arasındaki bağlantı neydi? Birisinin Malm’ı öldürüp sonra da delilleri yok etmek için binayı ateşe vermiş olması olası bir teori olabilirdi. Fakat bu durumda, olası katil Gunvald Larsson ya da Zachrisson’a görünmeden binaya girmeyi nasıl başarmıştı?
Martin Beck, kapının dışında hızlı, maksatlı adımlarla Skacke’nin geçtiğini duydu ve bir saniye sonra da Kollberg belirdi. Kollberg, Martin Beck’in kapısını yumrukladı, kafasını içeri uzattı, merhaba deyip tekrar ortadan kayboldu. Geri döndüğünde paltosunu ve ceketini çıkarmış, kravatını gevşetmişti. Ziyaretçi sandalyesine oturup konuştu:
“Gunvald Larsson ile telefonda konuşmayı denedim ama olmadı.”
“Biliyorum,” dedi Martin Beck. “Ben de denedim.”
“Öte yandan, şu Zachrisson denen memurla konuştum,” dedi Kollberg. “Bu sabah onu evden aradım. Gunvald Larsson, saat on buçuk civarında Sköld Caddesi’ne gitmiş ve Zachrisson da ondan hemen sonra ayrılmış. Malm’ın dairesinde hayatta olduklarına dair en son iz, saat sekize çeyrek kala ışığın kapanmasıymış. Ayrıca, Roth’un üç misafiri haricinde bütün akşam ön kapıdan giren ya da çıkan kimse olmadığını söylüyor. Fakat gözleri her an açık mıydı, orasını bilemeyiz. Belki de arada içi geçmişti.”
“Evet, sanırım,” dedi Martin Beck. “Ama birinin evin içine kadar girip sonra da görülmeden çıkabilmesi çok zor.”
Kollberg iç geçirip çenesini ovuşturdu.
“Hayır, şüphesiz bu ihtimal zor gibi,” dedi. “Şimdi ne yapacağız?”
Martin Beck üç kere hapşırdı ve Kollberg her seferinde çok yaşa dedi. Martin Beck de kibarca ona teşekkür etti.
“Bildiğim kadarıyla ben patolojiyle konuşmaya gidiyorum,” dedi.
Birisi kapıyı