Kayıp İtfaiye Arabası. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kayıp İtfaiye Arabası - Пер Валё страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kayıp İtfaiye Arabası - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

bilmiyorum. Son üç kişi bu binada oturmuyormuş, misafirliğe gelmişler. Muhtemelen yangında ölen Kenneth Roth’un misafiriydiler.”

      “Bu isimlerin hiçbiri bana bir şey ifade etmiyor,” dedi Hammar.

      “Bana da,” dedi Martin Beck.

      Kollberg omuz silkti.

      “Roth hırsızdı,” dedi Gunvald Larsson. “Söderberg ayyaştı ve Anna-Kajsa Modig fahişeydi. Sizi daha mutlu edecekse durum böyle.”

      Bir telefon çaldı ve Kollberg açtı. Önüne bir defter çekip cebinden pilot kalem çıkardı.

      “Ah evet, sensin değil mi? Evet, başla.”

      Diğerleri onu sessizce izlediler. Kollberg ahizeyi yerine koyup şöyle dedi:

      “Rönn aradı. Son durum şu: Madeleine Olsen muhtemelen kurtulamayacak. Yüzde seksen yanık, ayrıca beyin sarsıntısı geçirmiş ve femur kemiğinde kırıklar varmış.”

      “Vücudunun her yeri kızıl tüylüydü,” dedi Gunvald Larsson.

      Kollberg ona pis pis bakıp devam etti:

      “Söderberg adlı yaşlı adam ve karısı dumandan zehirlenmiş fakat şansları yüksek. Carla Berggren ve Anna-Kajsa Modig fiziksel anlamda yaralanmış ama ikisi de ciddi şok etkisinde, Karlsson da öyle. Hiçbiri sorguya çekilmeye uygun değil. Sadece iki çocuk son derece iyiymiş.”

      “O hâlde sıradan bir yangın olabilir,” dedi Hammar.

      “Saçmalamayın,” dedi Gunvald Larsson.

      “Senin eve gidip yatman gerekmiyor mu?” dedi Martin Beck.

      “İşine gelirdi, değil mi?”

      On dakika sonra Rönn şahsen yanlarındaydı. Larsson’a hayret dolu gözlerle bakıp konuştu:

      “Senin burada ne işin var?”

      “Tabii ki bunu sormaya hakkın var,” dedi Gunvald Larsson.

      Rönn sanki azarlar gibi diğerlerine baktı.

      “Siz aklınızı mı kaçırdınız?” dedi. “Hadi gel, Gunvald, gidelim.”

      Gunvald uslu uslu yerinden kalkıp kapıya doğru yürüdü.

      “Bir dakika,” dedi Martin Beck. “Sadece bir sorum var. Göran Malm neden takip ediliyordu?”

      “En ufak bir fikrim yok,” dedi Gunvald Larsson ve odadan çıktı.

      Geriye şaşkınlık dolu bir sessizlik kaldı.

      Birkaç dakika sonra Hammar anlaşılmaz bir şeyler homurdanıp odayı terk etti. Martin Beck oturdu, gazeteyi alıp okumaya başladı. Otuz saniye sonra, Kollberg aynısını yaptı. Bu şekilde, kasvetli bir sessizlik içinde oturdular, ta ki Rönn geri dönene kadar.

      “Onu ne yaptın?” dedi Kollberg. “Hayvanat bahçesine mi götürdün?”

      “Ne demek istiyorsun,” dedi Rönn, “onu ne yaptım? Kimi?”

      “Bay Larsson’u,” dedi Kollberg.

      “Gunvald’ı kastediyorsan, beyin sarsıntısı geçirdiğinden Güney Hastanesi’nde. Günlerce konuşması ya da okuması yasak. Peki bu kimin hatası?”

      “Benim değil herhâlde,” dedi Kollberg.

      “Evet, aynen öyle. Şeytan diyor ki yumruğu çak suratının ortasına.”

      “Bana niye bağırıyorsun sen,” dedi Kollberg.

      “Daha iyisini de yaparım da,” dedi Rönn. “Gunvald’a hep kötü davranıyorsun zaten. Ama hiç bu kadar alçalmamıştın.”

      Einar Rönn, Norrland’lıydı, sakin, iyi huylu bir adamdı ve genellikle tepesinin tası böyle atmazdı. On beş yıllık arkadaşlıkları boyunca Martin Beck onu bir kere bile sinirli görmemişti.

      “Ah, iyi o zaman, en azından bir dost edinmiş,” dedi Kollberg alaycı bir tavırla.

      Rönn ona doğru bir adım atıp yumruklarını sıktı. Martin Beck hemen ayağa kalkıp ortalarında durdu, Kollberg’e dönüp şöyle dedi:

      “Kes artık, Lennart. Yangına körükle gitme.”

      “Sen çok mu iyisin sanki,” dedi Rönn, Martin Beck’e. “İkiniz de boktan heriflersiniz.”

      “Hey, hop, ağır ol, bakalım, ne oluyor…” dedi Kollberg diklenerek.

      “Sakin ol, Einar,” dedi Martin Beck, Rönn’e. “Haklısın, onda bir acayiplik olduğunu anlamalıydık.”

      “Tam üstüne bastın,” dedi Rönn.

      “Ben pek bir fark göremedim,” dedi Kollberg gamsız bir tavırla. “Herhâlde anlamak için onunla aynı entelektüel seviyede olmak gerek…”

      Kapı açıldı ve Hammar içeri girdi.

      “Sizde bir tuhaflık var,” dedi. “Hayırdır?”

      “Yok bir şey,” dedi Martin Beck.

      “Yok mu? Einar neden haşlanmış ıstakoz gibi? Yoksa kavgaya mı tutuşacaktınız? Polis kabadayılığı yok, lütfen.”

      Telefon çaldı ve Kollberg denize düşen bir adamın halata sarılması gibi ahizeyi kaptı.

      Rönn’ün yüzü yavaş yavaş normal rengine döndü. Sadece burnu kırmızı kaldı ama genelde burnu zaten kırmızıydı.

      Martin Beck hapşırdı.

      “Ben nereden bileyim bunu?” dedi Kollberg telefona. “Ne cesedi ayrıca?”

      Ahizeyi çat diye yerine koydu, derin bir nefes verdi ve şöyle dedi:

      “Adli Tıp’tan sersemin teki cesetleri ne zaman taşıyabileceğimizi soruyor. Ceset var mıymış ki?”

      “Sakıncası yoksa sorabilir miyim, siz beylerden biriniz olay yerine teşrif ettiniz mi?” dedi Hammar iğneleyici bir şekilde.

      Kimse cevap vermedi.

      “Belki inceleme amaçlı bir ziyaretten zarar gelmez,” dedi Hammar.

      “Benim biraz masa başı işlerim var,” dedi Rönn anlaşılmayacak şekilde.

      Martin Beck kapıya doğru yürüdü. Kollberg omuz silkti, kalkıp onu takip etti.

      “Sıradan bir yangın olmalı,” dedi Hammar inatla.

      5

      Yangın yeri öyle bir çevrilmişti ki üniformalı polislerden oluşan bir kordondan başka bir şey görünmüyordu. Martin Beck ve Kollberg arabadan iner inmez polislerden ikisi yanlarında bitti.

Скачать книгу