Polis Katili. Пер Валё

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Polis Katili - Пер Валё страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Polis Katili - Пер Валё Martin Beck

Скачать книгу

muhtemelen yaşça büyüktü ama daha sakin ve daha sağlıklı bir ortamda çalışmanın avantajını taşıyordu. Elbette böyle bir ortamda çalışmak her zaman sakin ve sağlıklı oldukları anlamına gelmiyordu.

      “Yaklaşık yirmi beş yıldır buradayım. Ama benim için bir ilk. Böyle bir dosya için Stockholm’den Emniyet Genel Müdürlüğü Cinayet Büro şefi geliyor.”

      Nöjd başını iki yana salladı.

      “Eminim her şey güzel geçecek,” dedi Martin Beck.

      “Yoksa…”

      Cümleyi sessizce kendi kendine tamamladı: Yoksa hiç öyle geçmeyecek.

      “Aynen,” dedi Nöjd. “Siz Cinayet polisleri, bu tür dosyaları iyi bilirsiniz.”

      Martin Beck kibarlık olsun diye mi siz diye hitap ettiğini, yoksa sahiden ikisini mi kastettiğini merak etti. Lennart Kollberg arabayla Stockholm’den yola çıkmıştı ve ertesi gün orada olması bekleniyordu. Uzun yıllardır Martin Beck’in sağ koluydu.

      “Haber yakında basına sızar,” dedi Nöjd. “Bugün kasabada iki kişi gördüm, muhabirler galiba.”

      Yine başını iki yana salladı.

      “Biz böyle bir duruma alışkın değiliz. Yani bu kadar ilgi odağı olmaya.”

      “Birisi ortadan kaybolmuş,” dedi Martin Beck. “Bunda sıra dışı bir şey yok.”

      “Hayır, ama meselenin can alıcı noktası o değil ki. Hem de hiç değil. Olayı anlatmamı ister misin?”

      “Şu anda değil, teşekkürler. Yanlış anlamazsan.”

      “Ben hiçbir şeyi yanlış anlamam. Tarzım değil.”

      Yine kahkahayı patlattı fakat kendine hâkim olup ciddileşerek, “Ama ben zaten bu soruşturmada görevli değilim,” diye ekledi.

      “Belki kendiliğinden ortaya çıkar. Genelde öyle olur.”

      Nöjd üçüncü kez olumsuz anlamda başını salladı.

      “Sanmıyorum,” dedi. “Fikrimin bir önemi varsa yani. Neyse, dava dosyası açılıp kapandı. Herkes öyle diyor. Muhtemelen haklılar. Tüm bu saçmalık… yani, kusura bakma ama Cinayet’i çağırmak falan, sırf olağan dışı koşullar görüldü diye.”

      “Kim diyor?”

      “Şef. Amirimiz.”

      “Trelleborg’daki Emniyet Amiri mi?”

      “Aynen. Ama haklısın, şimdilik boş verelim. Yeni havaalanı yolundayız. Malmö’den Ystad’a otoyoldan çıkıyoruz. Orası da yepyeni. Sağ taraftaki ışıkları görüyor musun?”

      “Evet.”

      “Orası Svedala. Hâlâ Malmö Bölgesi’nin bir parçası. Sırf büyüklük olarak da esaslı bir bölge.”

      Sisli alandan dışarı çıkmışlardı, belli ki sadece havaalanı çevresi pusluydu. Gökyüzü yıldızlarla doluydu. Martin Beck yan camı indirdi, dışarının kokusunu içine çekti. Petrol ve dizel ama aynı zamanda verimli bir humus ve gübre karışımı. Ağır ve doygun bir kokuydu. Besleyiciydi. Nöjd otoyolda sadece birkaç yüz metre gitti. Sonra sağa sapınca kırsal hava iyice yoğunlaştı.

      Özellikle bir koku belirgindi.

      “Anız ve pancar küspesi,” dedi Nöjd. “Aklıma gençliğimi getiriyor.”

      Otoyolda etraflarından düzenli bir trafik akışıyla yolcu arabaları ve kocaman konteynerli tırlar geçiyordu ama burada yapayalnız gibiydiler. Gece karanlık ve kadifemsiydi, önleri dümdüz bir ovaydı.

      Nöjd’ün bu yolda daha önce yüzlerce kez araba kullandığı belliydi ve resmen her bir virajı avucunun içi gibi biliyordu. Hızını koruyordu ve yola bakmıyordu bile.

      Bir sigara yakıp paketten ikram etti.

      “Hayır, teşekkürler,” dedi Martin Beck.

      Son iki yıldır içtiği sigara sayısı beşi geçmezdi.

      “Doğru hatırlıyorsam, motelde kalmak istemişsin,” dedi Nöjd.

      “Evet, bu iyi olur.”

      “Neyse, sana bir oda ayırttım.”

      “Güzel.”

      Önlerinde küçük bir kasabanın ışıkları belirdi.

      “Geldik zaten,” dedi Nöjd. “Burası Anderslöv.”

      Sokaklar boştu ama iyi aydınlatılmıştı.

      “Burada gece hayatı yoktur,” dedi Nöjd. “Sessiz ve huzurlu. Hoş. Bütün ömrüm boyunca burada yaşadım ve en ufak bir şikâyetim olmadı. Şimdiye değin.”

      Tıpkı ölü bir kasaba gibi, diye düşündü Martin Beck. Ama belki de sadece öyle görünüyordu.

      Nöjd yavaşladı ve alçak, sarı tuğlalı bir binayı gösterdi.

      “Polis merkezi,” dedi. “Tabii ki şu anda kapalı. İstersen açabilirim ama.”

      “Benim için açma.”

      “Motel hemen şu köşede. Az önce yanından geçtiğimiz bahçe motele ait. Ama restoran bu saatte açık değil. İstersen benim evime gideriz, sandviç yer, bira içeriz.”

      Martin Beck aç değildi. Uçak yolculuğu iştahını kapatmıştı. Kibarca bu teklifi geri çevirdi. Sonra şöyle dedi:

      “Deniz kıyısına uzak mıyız?”

      Yanındaki adam bu soruya hiç şaşırmadı. Belki de Nöjd kolay kolay şaşırtılan bir adam değildi.

      “Hayır,” dedi. “Pek uzak denemez.”

      “Arabayla gitmek ne kadar sürer?”

      “On beş dakika. En fazla.”

      “Sakıncası yoksa gidebilir miyiz?”

      “Hiç yok.”

      Nöjd arabayı ana caddeye benzeyen bir yola doğru çevirdi. “Burası kasabanın en canlı yeri,” dedi. “Ana Cadde. Önceden Malmö’den Ystad’da giden ana yol burasıydı. Sağa saptığımızda Ana Cadde’nin güneyinde olacağız. İşte o zaman gerçekten Skåne’desin demektir.”

      Yan yol dolambaçlıydı ama Nöjd aynı güvenle arabayı sürdü. Çiftlik ve beyaz kiliselerin yanından geçtiler.

      On dakika sonra deniz kokusu alınıyordu. Birkaç dakika sonra deniz kıyısındaydılar.

      “Durmamı ister misin?”

      “Evet, lütfen.”

Скачать книгу