Aforizmalar. Иоганн Вольфганг фон Гёте
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Aforizmalar - Иоганн Вольфганг фон Гёте страница 8
175 Hangi eğitim biçimi en yararlısıdır? Cevap: Hidriot’larınki. Adalı ve denizci olarak oğullarını hemen gemilere alır ve görevle birlikte büyümelerini sağlarlar. Ortaya bir iş koyduklarında çocuklar kâra ortak olur. Böylece ticaretle, takasla ve ganimetle ilgilenirler ve böylece en iyi denizciler, tüccarlar ve en gözü pek korsanlar yetişir. Elbette böyle bir kitleden düşman gemilerini yakarak amiral gemilerine mıhlayan kahramanlar çıkar.
176 Bundan sonra bir sanata veya zanaata yönelmeyenin hali harap. Bilgi, dünyanın hızlı devinimi karşısında kâr etmiyor. Her şeyin farkına varana kadar kendinizi kaybediyorsunuz.
177 Zaten dünya bize genel bir eğitimi mecbur kılıyor, bunun için ayrıca bir gayrete gerek yok. Özel olanı edinmeye mecburuz.
178 Zaman zaman, kendisinde hiçbir değişimi arzulamayacağım bir gence rastlıyorum, sadece kendisinde çağın sularına kapılıp gidecek yetiyi görüyor olmam beni korkutuyor. İşte tam da bu noktaya her zaman dikkat çekmek istiyorum: bu nedenle insana kırılgan kayığının içerisinde kürekler eline verilmiştir. Dalgaların keyfine değil, idrakinin iradesini takip edebilsin diye.
179 Ancak genç bir adam kendi başına, herkes tarafından yapılanın, onaylananın ve desteklenenin kınanacak ve zararlı olduğunu görecek noktaya nasıl ulaşacak!? Doğası gereği kendisinin de oraya sürüklenmesine neden izin vermesin?
180 Çağımızın en büyük felaketi hiç bir şeyin olgunlaşmaya izin vermeden, bir sonraki anda, bir öncekini tüketmesidir. Her zaman elden ağza işleyen döngüde, hiçbir şeyi düşünmeden gün be gün israf edildiğini söylemeliyim. Günün tüm zamanı için takvimimiz var! İyi bir kafa muhtemelen birini veya diğerini takvime ekleyebilir. Böylece şeytan hızla insanların yaptıkları, uyguladıkları ve imzaladıkları ile halkın arasına karışır. Evden eve, şehirden şehre, krallıktan krallığa ve en sonunda da kıtadan kıtaya atlar ve kimse bir başkasının eğlence ve mutluluğunu paylaşamaz ve acısına da ortak olamaz.
181 Nasıl buharlı motorların amacı zayıflatmak değilse; ticari faaliyetlerin amacı da etik olarak bu değildir. Kâğıt paraların hışırtısı, kabaran borçlar ve borçların ödenmesi genç bir adamın önüne sunulan korkunç unsurlardır. Ancak dünya için hiçbir mantıksız talepte bulunmaz ve kendi kararlarının etkilenmesine de izin vermez, doğası gereği üstün yeteneklere, makul ve sakin bir zihne sahiptir.
182 Ancak her çemberde günün ruhu tehdit unsurudur ve kendisine erkenden yol göstermek, iradesinin ne yöne gitmesi gerektiğini bildirmekten daha önemli bir şey yoktur.
183 Mezardakileri kıskanmak durumunda kaldığımız nasıl bir çağdır bu böyle?
184 İnsan herkesle yaşamak istemez, aynı şekilde herkes için de yaşamaz. Bunun farkına varan dostlarının kıymetini doruklarda bilir, düşmanlarından nefret etmez ve onların peşine de düşmez. Aksine insan düşmanlarının üstünlüklerine vakıf olduğunda onlara karşı avantajlı olur, onlara kıyasla bir ağırlığa sahip olur.
185 Tarihe geri dönüp baktığımızda her yerde öyle kişilikler görürüz ki, kimisiyle anlaşır kimisiyle de elbet çatışırdık.
186 Ancak en önemlisi kendi çağımızdır, çünkü o bizde biz de onda en berrak şekilde yansırız.
187 Cato, o yaşta mahkeme karşısında yargılandı, savunmasında bilhassa şunu vurguladı, insan kendini birlikte yaşadıklarının dışında kimse karşısında savunamaz. Ve tamamen haklı: bir jüri bilgisinin dışındaki ön koşullar olmaksızın nasıl karar verebilir? Çoktan geride kalmış motifler hakkında nasıl karar kılacak?
188 “Bütün halklar arasında yaşam rüyasını en güzel Yunanlar görmüştür.”
189 Tarihçinin görevi, gerçeği yanlıştan, emin olunanı şüpheli olandan, şaibeliyi aşağılıktan ayırmaktır.
190 Tarihçi mi üstün edebiyatçı mı sorusu asla sorulmamalı bile; müsabık koşucuyla bilek güreşçisi nasıl birbiriyle rekabet etmezse biz de rekabet etmeyiz. Her birinin tacı kendinedir.
191 Tarihçinin iki sorumluluğu vardır: önce kendine karşı sonra okura karşı. Kendisi için ne olmuş olabileceğini incelemeli, okur için ise neyin olduğunu tespit etmelidir. Kendisine yönelik davranışlarını, meslektaşlarıyla arasında halletmeli; seyirci ise, ne kadarının gerçekleşmiş olduğunu irdelemek zorunda değildir.
192 Sadece şimdiki zamanı önemseyen biri, bir kronik yazar.
193 Tarihi yazmak geçmişin yükünden kurtulmak gibi bir şeydir.
194 Genel dünya danışmanlığına, yeminsiz olsa da, yargıç ilan edildiysek ve gazete yazarları tarafından her gün bilgilendiriliyor olsak da, geçmiş zamandan haber verenlere sahip olmak da bir şanstır. Benim için von Raumer ve Wachler günümüzde bunlardan ikisidir.
195 Gündelik tuhaflıkları, dünya tarihindeki büyük olaylarla değerlendirmek gerekir.
196 Hava balonlarının keşfine tanık olanlar, hangi dünya akımının ortaya çıktığına, balon pilotunun buna ne kadar katkı sağladığına, zihinlerde binlerce özlemleri nasıl açığa çıkardığına, bunu çoktan kabul ettiklerine, öngördüklerine, her zaman inanılmaz tehlikeli olan seyahat katılımlarına inandıklarına, garip bir şekilde her zaman taze ve mutlu denemeleri gazeteleri doldurduğuna ve bir gün kitap ve gravürlerde yer almasına ve bu denemelere talihsizce kurban olan hassas paylaşımlara da şahitlik edeceklerdir. Bu en az otuz yıl önce yaşanmış olan savaşa duyulan ilgi gibi hafızlarda bile tekrarlanması imkânsızdır.
197 Bilimin tarihi bireyin dolaylı tecrübesi ile doğrudan aktarımı arasındaki çelişkiden oluşmaktadır. Çünkü kitleler içinde kitleler tarafından oluşturulan aslında her şeyi toplayan, düzenleyen ve birleştirecek olan daha hamarat bir bireye yöneliktir ve bu noktada çağdaşların bu durumu onaylıyor veya ona karşı koyuyor olmaları hiç fark etmez. Çünkü desteklemek, var olanı çoğaltıp genelleştirmek anlamına gelir. Böylece işe yarar olur ama ana konu desteklenmiş olmaz.
198 Ayrıca kendi tecrübesini aktarabilme adına, bireylerin, ulusların ve zamanların doğası gereği, tuhaf bir karşı koyuş, sendeleme ve karmaşa oluşmalıdır.
199 İki tür tecrübe vardır: Namevcut olanın tecrübesi ve mevcut olanın tecrübesi. Namevcutun tecrübesini, ki buna geçmiş olan dâhildir, yabancı otoriteye göre ediniriz. Mevcut olanın tecrübesini kendi otoritemize göre yapmalıyız. Her ikisini esaslı olarak yapabilmeye bireyin doğası kifayetsizdir.
200 Aktarımla daimi bir kavga içerisindeyiz ve mevcut olanın tecrübesini kendi otoritemizce yapmamız gerektiği talebi, bizi aynı şekilde üzerinde düşünülmesi gereken bir kavgaya iter. Yine de bu durumdan etkilenmiş olan bir insan bu ikili savaştan ibaret ve bilim tarafından kolaylaştırılmayan zorlaştırılan mesleği kendince icra edebileceğine inanır. Çünkü en nihayetinde, daha geniş bir doğaya ve daha geniş bir aktarıma göğüs ve alın germesi gereken bireydir.
201