Anadolu'nun Sırları. Kerim Kuvetli
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Anadolu'nun Sırları - Kerim Kuvetli страница 9
Ezop, kambur ve çirkin bir adam olarak tasvir edilmektedir. Ona dair bilinen en yaygın tasvirler Diego Velásquez’in Ezop portresi ve Elbani’nin Ezop büstüdür.
Fabl türünün kurucusu olarak kabul edilen Ezop, masallarının hiçbirini yazmamıştır. Ezop masalları manzum olarak dilden dile aktarılarak anlatılmış, ilk kez yazıya kendisinden üç yüz yıl sonra geçirilmiş didaktik ürünlerdir. İlk kez MÖ 300 yılında Demetrios Phalereus tarafından, ikinci kez MS 100 yılında Babrios adlı bir şair tarafından on kitap halinde yeniden derlenip yazılmıştır. Ayrıca Latin edebiyatında Augustus ve Quintilianus onun masallarını çok beğenirler. Bu masalların mutlaka Latin diline aktarılması gerektiği bildirirler. Phaedus, masalları ilk kez Latinceye aktarır. Bundan sonra Avianus da masalları yazmayı dener. XIV. yüzyılda Planudes adlı bir rahip masalları düzyazı şeklinde yazar.
Ezop – İspanyol Ressam Diego Velázquez 1638
Ezop, Villa Albani, Roma
XVII. yüzyılda ise fabl ustası sayılan La Fontaine, büyük oranda bu masallardan yararlanarak La Fontaine Masalları diye anılan eserini ortaya koyar.11
Ezop, masallarında hayvanlardan oluşan bir dünya yaratmış ve bununla içinde yaşadığı dönemin insanlarını gündelik yaşamlarındaki iktidar kavgalarını, hileler, inat, kıskançlık, acımasızlık, tuzak kurma çabalarını, güçsüzü ezme, haksızlık, yanlış yönetim şekli gibi yönlerini eleştirmiştir. Hayvanlar arasındaki ilişkilerden insanlara ders verici anlamlar çıkarılan bu masallar, günümüzde çocuklar için görülse de Antik Yunan, Helenistik ve Roma dönemlerinde yüzlerce yıl devrin önemli politik ve felsefi tartışmalarında anlatılırdı. Konuşmacılar, Ezop’un fablları vasıtasıyla karşılarındakilere ders verir ve onları Ezop’un fabllarındaki hayvanların düştüğü hataya ve komik duruma düşmemeleri için bir anlamda uyarırlardı. Sokrates, ölümü beklediği son saatlerdeki konuşmalarında ondan söz etmiştir.
Tilkinin biri bir kuyuya düşmüş, bir türlü çıkamazmış. Oradan bir teke geçmiş, susadığı için kuyuya bakmış, tilkiyi içeride görünce, “Bu su iyi mi? İçilir bir şey mi?” diye sormuş. Tilki işi babacanlığa vurup suyu bir övmüş, bir övmüş, tekenin ağzının suyunu akıtmış. “Hiç durma, in aşağı!” demiş. Teke onun sözlerine kanmış, zaten susuzluktan da dili damağına yapışıyormuş, hiç düşünmeden aşağı inmiş. Susuzluğunu giderdikten sonra aklı başına gelir gibi olmuş, tilkiye, “Eee! Nasıl çıkacağız buradan?” diye sormuş. Tilki, “Sen hiç merak etme; ben buradan ikimizi de kurtarmanın yolunu biliyorum. Sen şimdi doğrulup ön ayaklarını duvara dayar, boynuzlarını da havaya dikersin; ben tırmanıp çıkar, sonra seni de çekerim,” demiş. Teke bu aklı pek beğenmiş, hemen razı olmuş; tilki arkadaşının bacaklarından omuzlarına, omuzlarından boynuzlarına atlayıp kuyunun ağzına varmış, hemen oradan uzaklaşmış. Tekenin “Biz böyle mi sözleştik? Sen sözünde durmaz mısın?” diye sitem ettiğini duyunca dönmüş: “Be herif! Senin çenende kıl olduğu kadar kafanda da akıl olsaydı, nasıl çıkacağını düşünmeden hiç iner miydin bu kuyuya?” demiş.
Aklı başında bir insan, sonunun ne olacağını düşünüp incelemeden, hiçbir işe girişmemelidir.
Tilkinin biri bir dişi aslan görmüş; “Her seferinde doğura doğura bir tanecik doğuruyorsun,” diye alay etmiş.
Aslan dönmüş, “Doğru söyledin bir tanecik doğururum; ama bir aslan doğururum,” demiş.
Bir şeyin değerini ölçmek için azlığına çokluğuna bakmamalı; neye yarıyor, ona bakmalı.
Kurtlar koyunlara elçi göndermiş, başlarındaki köpekleri kendilerine verirlerse aralarında bir daha bozulmayacak bir barış kurulacağını söylemişler. Koyun kısmı akılsız olur, peki demişler; ama bir koç kurtlara dönüp “Sözünüze nasıl inanır da gelip sizinle yaşarım?” demiş, “Başımızda köpek varken bile ben rahat rahat otlayamıyorum, köpek olmayınca neye varır benim durumum?”
Düşmanlarımızın dediklerine inanıp da bizi koruyanları, güvenliğimizi sağlayanları başımızdan kaldırmayalım, sonra durumumuz kötü olur.
Şu Bizim Noel Baba
St. Nikolaos, Piskopos Nikolas, Santa Klaus, Kris Kringle, Papa Noel ya da bizim tabirimizle Noel Baba’nın evinin bugün Finlandiya’nın Kuzey Kutup Dairesi’ndeki Lapland bölgesinin merkezi olan Rovaniemi şehrinde olduğu söylense de oraya gidenler gerçekte turistik hediyeler satan bir yer ile geyik ve Husky köpekleri ile yapılan güzel bir gezinti ve bir doğa harikası olan Aurora Borealis’i (Kuzey ışıkları) seyretmekten öteye gidemezler. Reklamı başarılı ve bilinçli yapılmış bir pazarlama harikasıdır bu durum. Her yılbaşında çocukların hediye beklediği Noel Baba aslında Ortodoksların en önemli gördüğü aziz olan bir Anadolu insanıdır. Bu topraklarda doğmuş ve yine bu topraklarda gömülmüştür.
Nikolaos, MS III. yüzyılın sonuna doğru günümüzün önemli antik kentlerinden biri olan Patara’da dünyaya gelir. Varlıklı bir hububat tüccarı olan babası Epifanes ve annesi Nonna ilk çocuklarına evliliklerinin otuzuncu yılında kavuşurlar. Bu kutsal gün, Ortodoks Rus kilisesine göre 29 Temmuz, Jülyen takvimine göre 11 Ağustos, Gregoryen / Miladi takvime göre de 24 Ağustos’tur. Bebeğe onu vaftiz etmeye gelen ve Xanthos yakınlarındaki bir kilisede başrahiplik yapan amcasının adı verilir, yani Nikolaos. Genç yaşta ailesini salgın bir hastalıktan kaybeder, amcasının ve keşişlerin yanında büyür. Nikolaos, henüz genç bir yaşta iken Mısır ve Filistin’e gider. Hacı olmak için Kudüs’e gidip döndüğünde doğduğu yer olan Patara’yı terk eder ve Myra’ya yerleşir.
Aziz Nikolaos Heykeli, Demre, Antalya
Myra, Antalya’nın Demre ilçesinde bulunan bir antik kenttir. Helenistik dönemde kurulan Likya Birliği’nin altı büyük kentinden biridir. Hıristiyanlığın başlangıcından itibaren Likya’nın en ünlü ve önemli kenti Myra’dır. Bu dönemdeki ününü Aziz Nikolaos’a borçludur. Aziz’in, öğretisini geliştirdiği ve ününü yayarak tüm yaşamını tamamladığı yer Myra’dır.12
Roma İmparatorluğu’nda MS I. yüzyıldan MS IV. yüzyıla kadar (MS 313 Roma İmparatorları I. Konstantin ve Licinius tarafından Milano fermanı imzalanmış ve Hıristiyanlar dinlerini yaşamakta özgür bırakılmışlardır) Hıristiyanlık yasaklı bir din olmuştur. Likya şehirlerinden biri olan Myra, Nikolaos döneminde Roma İmparatorluğu’nun toprakları içerisindeydi. Roma hâlâ eski çoktanrılı inancını koruyordu ve
11
Doç. Dr. İ. Çetin Derdiyok, Sadi’nin Bostanı ve Ezop Masallarında Ortak Temalar, s. 2
12
Editör Ahmet Faik Özbilge, İzmir’den Antalya’ya, s. 339