Basit Düşün. Rory Gallagher

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Basit Düşün - Rory Gallagher страница 6

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Basit Düşün - Rory Gallagher

Скачать книгу

geliştirdiği görülmüştür. Bundan faydalanmak, fiziksel aktivitemizi makul seviyelerde de olsa artırmakla mümkün kılınabilir. Yani görüldüğü üzere, önemli olan kendimizi ve başkalarını daha sağlıklı ve daha mutlu kılacak hedefler bulmaktır.

      Refah seviyesini artırmakla ilgili olarak daha az bilinen yöntemlerden biri de öğrenmektir. Genelde bir şeyler öğrenmeyi faydalı bir gereç olarak görürüz. Bir konuda daha iyi hale gelebilmek için, sınavı geçmek için ya da işte terfi almak için öğreniriz. Ancak bulgular öğrenmenin refah seviyemiz üzerinde hayat boyu süren bir etkisi olduğunu da göstermektedir. Öğrenimin küçük çocukların algısal ve sosyal gelişimlerinde hayati bir rolü olduğu bilinmektedir ve çoğu ebeveyn çocuklukta öğrenimi aktif olarak desteklese de çoğunlukla bu yaklaşım yaş ilerledikçe unutulur. Ancak ilerleyen yaşlarda gerçekleşen öğrenimin, kişinin özgüvenini, yaşamdan aldığı tatmin seviyesini ve iyimserlik hislerini artırdığı, sayıları her geçen gün artan bulgular tarafından da gösterilmektedir. Yani yeni bir müzik aleti çalmayı ya da yeni fotoğraf makinenizle harika fotoğraflar çekmeyi öğrenmek veya bir aşçılık kursuna yazılmayı hedef edinmek mantıklıdır. Öğrenme, işyerinde yeni bilgiler edinmeyi gerektiren bir projeye başlayarak da gerçekleştirilebilir. Davranışsal Kavrayış Ekibi’nde, çalışanların kodlamayı öğrenmek ya da randomize kontrollü deneylerden birini yönetmek gibi yeni yetiler kazanmalarını destekleriz. Başka işyerlerinde sözkonusu eğitim, yeni bir dil öğrenmek, sunum yeteneklerini geliştirmek ya da tüm ekibin katılacağı bir çevik proje yönetimi eğitimi olarak kendini gösterebilir. Yeni bir yeti kazanmanın, refah düzeyini artıran diğer etmenlerle örtüşen faydaları da olabilir. Örneğin yeni bir sporla ilgilenmek kişiyi hem daha aktif hale getirir hem de yeni insanlarla tanışmasına olanak sağlar.

      Refah literatüründen gelen tavsiyelerin belki de en şaşırtıcısı merak duygusunu geliştirmenin önemidir. Bu, en basit şekliyle, etrafımızdaki görüntüleri, sesleri ve hisleri “dikkate almak” ve bu anların tadını çıkarmaktır. Bu konu, “farkındalık” ile ilgili araştırmalarla ya da şu anda olan bitene karşı duyarlı ve ilgili olmakla doğrudan bağlantılıdır23. Araştırmalar göstermektedir ki, hislerimizin, düşüncelerimizin ve sezgilerimizin daha çok farkında olmamıza yardımcı olabilecek iki ya da üç aylık bir eğitim programına katılırsak, refah seviyemiz yükseliş gösterir ve olumlu etkiler yıllar boyunca görülmeye devam eder24. Refah seviyesini artırmak için merak duygusunu tetiklemenin birçok yolu vardır. Örneğin, yeşil bir alan ya da bir su kaynağının yakınlarında bulunmanın akıl sağlına iyi geldiği kanıtlanmıştır. Ama merak duygusunu kendi belirlediğimiz hedeflerle ilişkilendirmenin en iyi yollarından biri, araştırmalar tarafından da kanıtlandığı üzere, bir maddi varlığa sahip olmaktansa nasıl “deneyimler” yaratabileceğimizi düşünmektir25. Bu bulgu, buz gibi suya batırılmak ve elektrik çarpmasına maruz kalmak gibi durumlar yaşamamıza rağmen, Davranışsal Kavrayış Ekibi’ndeki meslektaşlarımızla katıldığımız ve Tough Mudder televizyon programının bir parçası olan “aşırı zorlu engeller kursu”nu mutlulukla anmamızı da açıklar niteliktedir. Bu unsurlar tek başına o kadar da eğlenceli olmasa da, meşakkatli bir koşuyu hatırlanmaya değer bir anıya çevirme etkisine sahiptir. Daha da iyi olan ise, bu deneyimin fiziksel egzersizin yanı sıra sosyal bir etkinlik olmasıdır. Engelleri aşmak için takım olarak çalışmak gerekmiş, yani farklı refah unsurları bir araya getirilmiştir. İş arkadaşlarınızla çamurlu sahalarda koşmak belki sizin ilk tercihiniz olmasa da, çalışanların arasındaki bağı güçlendirip refah seviyesini artıracak ne tür başka etkinliklerde yer alabileceğinizi düşünebilirsiniz. Benzer mantık özel hayatta da uygulanabilir. Örneğin arkadaşlar ve aileyle geçirilecek deneyimlere daha fazla zaman ve para harcamak öncelik haline getirilebilir. Yani hedefinizi belirleyeceğiniz zaman, kendiniz için deneyimler planlamak da dahil, merak duygunuzu tetikleyecek keşiflere yönelmeyi göz önünde bulundurabilirsiniz.

      Kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak son etmen ise cömertliktir. İlk örnekte gördüğümüz üzere, bireyler paralarını kendileri için değil de başkaları için bir şeyler almaya harcadıklarında daha mutlu olmuşlardır. Ancak cömertlik maddiyattan daha fazlasıdır. Gönüllü çalışarak başkalarına zamanını vermek de yaşamdan alınan tatmin seviyesinde büyük artışlara sebep olmuştur. Yerel topluluğa aktif katılımın da mutlulukla güçlü bir bağı olduğu saptanmıştır26. Başkalarına yardım etmek, uzun yaşamayla bile ilişkilendirilmiştir27. Bu unsurlar, Harvard Psikoloji Profesörü Dan Gilbert’ın, başkalarına yardım etmenin yapılabilecek en bencilce şey olduğunu belirtmesine yol açmıştır28. Cömertliğin etkileri yalnızca psikolojik değildir. Zaman ve para konusunda cömert olmanın bizi fiziksel olarak da etkileyebileceği görülmektedir. Biyolojik çalışmalar göstermektedir ki, başkaları yaptığımız iyiliğin farkına vardığında ya da karşılık verdiğinde “sevgi hormonu” olarak da bilinen oksitosin salgısı artmaktadır. Yani kısacası cömertlik, yardımseverlere, ondan fayda görenlere ve geniş çapta topluma fiziksel ve zihinsel fayda sağlamaktadır29.

      Örneğin yaşlı komşunuz ya da bir sivil toplum grubu gibi yerel topluluğunuza mensup kişi ya da kişilere aktif olarak yardım etme sorumluğunu almaya karar verebilirsiniz. Yıkık bir alanın yeniden yapılandırılması gibi, belirli bir projeye gönüllü olarak zaman ayırmaya karar verebilirsiniz. Hedefinize ulaşmak için başkalarının yardımına başvurmanız gerektiğine ya da başkalarına hedefleri konusunda yardım etmeye karar verebilirsiniz ki bu, ilerleyen bölümlerde sizi yapmanız için cesaretlendireceğimiz bir eylemdir. İş arkadaşlarınız da bu olaya dahil olabilirler. İşyerinde düzenlenen yardım projelerinin, çoğu zaman çalışanlar arasında son derece popülerlik kazandığı ve bağışları artıran verimli bir yöntem olduğu görülmüştür. Şimdilerde birçok şirket, çalışanlarına gönüllü aktivitelerde bulunmaları için zaman ayırmakta ya da ekip oluşturma egzersizlerinin bir parçası olarak hep birlikte yerel hayır kurumlarına yardım edilmesini desteklemektedir. Daha sonra da işleyeceğimiz üzere, günlük yardımların faydasını gören kişilerle ya da hayır kurumlarıyla etkileşimde olma fırsatları yakalamak, çalışanların refah seviyesini ve moralini yükseltmek için harika bir yöntemdir.

      Refahı artırıcı unsurlar üzerine biraz daha düşünme fırsatı bulduğunuza göre, bu bilgileri ulaşmak istediğiniz hedefler üzerinde de denemenizi önermek isteriz. Belki de bunu yapmanın yollarından biri, önümüzdeki birkaç hafta kişisel ve profesyonel hayatınızda başarmak istediğiniz şeyleri not almaya zaman ayırmak olabilir. Çünkü nihayetinde, ne tür hedeflere ulaşmak isteyeceğinize ve bu hedeflerin ardında yatan sebeplere karar verecek olanlar sizlersiniz. Ancak öne atılıp hayattaki tüm tutkularınızı bir seferde başarmayı denemeden önce, sınırlı bir dikkat bütçeniz olduğunu hatırlatmalıyız. Bu yüzden çabamızı tek bir hedefe yöneltmemiz gerekir.

2. Kural: Belirgin bir hedef seçin ve hedefi gerçekleştirme sürenizi belirleyin

      Hindistan’da yaşayan bir tarım ya da fabrika işçisi olduğunuzu hayal edin. Birkaç küçük çocuğunuz var ve ücretinizi iki haftada bir nakit olarak alıyorsunuz. Kasabanın en zengini olmasanız da maddi sıkıntı içinde değilsiniz. Tefeciye borcunuz yok, uzakta yaşayan bir akrabanıza para göndermeniz de gerekmiyor ancak daha fazla para biriktirmek istiyorsunuz. Böylece size ve ailenize bu konuda yardımcı olabilecek saygıdeğer bir mali planlamacıyla ücretsiz olarak işbirliği içinde olabileceğiniz bir programa katılmayı kabul ediyorsunuz. Mali

Скачать книгу


<p>23</p>

The New Economics Foundation (2008), ‘Five Ways to Wellbeing’.

<p>24</p>

Huppert, New Economics Foundation (2008), ‘Five Ways to Wellbeing’de sözü geçer.

<p>25</p>

Van Bovan, L. and T. Gilovich (2003), ‘To Do or to Have? That Is the Question’.

<p>26</p>

New Economics Foundation (2008), ‘Five Ways to Wellbeing’.

<p>27</p>

Greenfield, E. and N. Marks (2004), ‘Formal Volunteering as a Protective Factor for Older Adults’ Psychological Well-being’.

<p>28</p>

Harvard Business Review, January–February issue (2012), ‘The Science Behind the Smile’. See also Gilbert, D. T. (2007), Stumbling on Happiness.

<p>29</p>

The Behavioural Insights Team (2013), ‘Applying Behavioural Insights to Charitable Giving’.