Dostoyevski'nin hayatı. Любовь Федоровна Достоевская

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Dostoyevski'nin hayatı - Любовь Федоровна Достоевская страница 12

Dostoyevski'nin hayatı - Любовь Федоровна Достоевская

Скачать книгу

kendine soylu bir dava için ölmenin hiçbir işe yaramayan bir varlığı boş yere sürdürmekten daha iyi olacağını düşünmüş olmalı.

      Petraşevski davası, tüm Rus siyasi davaları arasındaki en karanlık davalardan biridir. Yayımlanan gizli belgeler; Avrupa’dan gelen yeni fikirlerle ilgili herkesçe bilinen gerçekleri tekrarlamak, Sansür Kurulu’nca yasaklanan kitapları birbirlerine ödünç vermek ve devrimci bildirilerin kışkırtıcı bölümlerini ateşli bir şekilde okumak için bir araya gelen gençlerin katıldığı politik toplantıların son derece olağan bir resmini çizmektedir. Yine de babam bunun Çar’ı devirmeyi ve Rusya’da aydınlar cumhuriyeti kurmayı amaçlayan politik bir kumpas olduğunu her zaman savunmuştur. Petraşevski’nin gönüllüler ordusu kurarken girişimlerinin gizli amaçlarını yalnızca seçilmiş birkaç kişiye açmış olması muhtemeldir. Dostoyevski’nin zekâsını, cesaretini ve güçlü ahlakını takdir eden Petraşevski muhtemelen babamın gelecekteki cumhuriyette önemli bir rol oynayacağını düşünüyordu.43

      Mihail Amcam da sözkonusu topluluğa ilgi duyuyordu fakat evli ve bir aile babası olduğundan Petraşevski toplantılarına büyük bir gayretle sık sık katılmamanın akıllıca olacağını düşünüyordu. Bununla birlikte yasaklı kitaplar kitaplığından faydalanıyordu. Amcam o zamanlar Fourier’nin büyük hayranlarından ve kendisinin romantik kuramlarının ateşli takipçilerinden biriydi. Andrey Amcam da bu toplantılara katılıyordu. O dönemde çok genç bir adamdı, yükseköğrenimine henüz başlamıştı. İki büyük ağabeyiyle arasında yıllar vardı, onlara eşitlerinden ziyade ebeveyn gözüyle bakıyordu. Ağabeyleri ise ona küçük bir çocukmuş gibi davranıyorlardı. Ruslarda bu ilişkiler olmasa da Leh ve Litvan ailelerde sözkonusu ilişkilere sıklıkla rastlanırdı. Babam küçük kardeşiyle asla siyaset tartışmazdı, Andrey Amcam Petraşevski’nin topluluğunda nasıl bir rol oynadığının farkında değildi. Andrey Dostoyevski, kardeşlerinin edebi yeteneklerinden hiçbirine sahip değildi; bununla birlikte büyükbabam Mihail’in küçük oğulları için sürdürdüğü aile okumaları ona büyük bir edebiyat merakı kazandırmıştı. Sonraları, çeşitli taşra kasabalarında devlete hizmet ederken bölgenin tüm aydınlarını etrafında toplayabilmeyi her zaman başarmıştır. Petraşevski’nin evinde gerçekleşen ilginç toplantılardan haberdar olduğunda arkadaşlarından birine kendisini bu toplantılara katması için yalvardı. Babamla karşılaşmadan birkaç toplantıya katıldı. Bir gece, Andrey bir gruptan diğerine geçerek genç adamların siyasi tartışmalarını büyük bir ilgiyle dinliyorken aniden yüzü bembeyaz kesilmiş, öfkeyle gerilmiş bir halde ağabeyi Fyodor’u karşısında buldu.

      “Burada ne işin var?” diye sordu korkunç bir sesle. “Defol, derhal defol git buradan; bir daha seni bu evde görmeyeyim.”

      Amcam, ağabeyinin öfkesi karşısında öyle telaşlanmıştı ki Petraşevski’nin resepsiyonundan hemen ayrıldı ve bir daha da geri dönmedi. Polis daha sonra bu kumpası keşfettiğinde Dostoyevski biraderlerin hepsi tutuklandı. Andrey Amcamın masumane yanıtları kumpasla ilgili hiçbir şey bilmediğini hâkimlere açıkça gösterdi ve çok geçmeden serbest bırakıldı. Ağabeyinin öfkesi onu kurtarmıştı. Mihail Amcam birkaç hafta hapis yattı. Dostoyevski daha sonra, Bir Yazarın Günlüğü’nde Mihail’in çok şey bildiğini söylemiştir. Babamın, kendisinden herhangi bir sır saklamamış olması muhtemeldir. Amcam aynı zamanda diline nasıl hâkim olacağını da biliyordu, böylece hiçbir itirafta bulunmadı. Petraşevski’yi pek nadiren ziyaret ettiğini, evine yalnızca kitap almak için gittiğini kolaylıkla kanıtlayabildi. Sonunda serbest bırakıldı, davaya bakmakta olan Prens Gagarin iki kardeş arasındaki sevgiden haberdardı; kardeşinin salıverildiğini, onun için endişelenmemesi gerektiğini hemen babama bildirdi. Babam Prens Gagarin’in bu cömert davranışını asla unutmadı ve Bir Yazarın Günlüğü’nde bundan bahsetti.

      Fyodor Dostoyevski, kardeşlerinden daha sert muameleyle karşılaştı. Petro ve Pavel Kalesi’ne, siyasi kumpasçıların kapatıldığı korkunç hapishaneye gönderildi. Burada hayatının en sefil aylarını yaşadı. Bunlar hakkında konuşmak istemez, unutmaya çalışırdı. Bunu söylemek tuhaf. Hapishanede yazdığı Küçük Kahraman romanı tüm yapıtları arasındaki en şiirsel, en nazik, en genç ve en taze çalışmaydı. Romanı okurken Dostoyevski’nin karanlık hücresinde çiçeklerin kokusunu, büyük parklarda yüzyıllık ağaçların yarattığı şiirsel gölgeleri, çocukların en neşeli kahkahalarını ve genç kadınların zarafetini zihninde canlandırmaya çalıştığını düşünebiliriz. Petersburg’ta yaz hüküm sürüyordu, fakat güneş yaşlı kalenin nemli duvarlarına neredeyse hiç vurmuyordu.

      Rusya’da her zaman olduğu gibi Petraşevski davası da uzadıkça uzadı. Vali kumpasçılarla ciddi anlamda ilgilenmeye karar verdiğinde çoktan sonbahar gelmişti. Siyasi davalarımıza neredeyse her zaman askeri mahkemeler tarafından bakılırdı; Petraşevski olayını soruşturmakla yükümlü generallerin başında General Rostovzov bulunuyordu. Kendisi, daha sonra serflerin özgürleştirilmesi için kurulan komisyonun başkanlığına atanmış; serfleri özgür bırakmayı fakat tüm toprakları ellerinde tutmayı isteyen büyük toprak sahipleriyle etkin bir mücadele yürütmüştür. Ona büyük bir saygı duyan II. Aleksandr tarafından desteklenen Rostovzov zafere ulaşmış, köylüler kendi paylarına düşen toprakları kazanmışlardı. General Rostovzov ateşli bir vatanseverdi, siyasi kumpasları birer cinayet olarak görürdü. Polisin Petraşevski ile onun partisine mensup gençlerin evlerinde ele geçirdiği belgeleri dikkatle inceledi; onlara karşı toplanan delillerin zayıflığı karşısında muhtemelen şaşkına dönmüştü. Dostoyevski’nin zekâsı ve yeteneği hakkında bir şeyler bildiğinden onun, hareketin liderlerinden biri olduğundan şüphelendi ve onu konuşturmayı aklına koydu. Duruşma günü babama karşı sıcakkanlı ve cana yakındı. Dostoyevski’y-le, yapmakta olduğu şeyin ağırlığının bütünüyle farkında olmadan talihsiz bir şekilde bir siyasi kumpasın içine çekilmiş, büyük yeteneklere, yüksek Avrupa kültürüne sahip genç bir yazarla konuşur gibi konuştu. General ağır bir cezadan kurtulabilmesi için Dostoyevski’nin oynaması gereken rolü açıkça belirtiyordu. Babam her zaman çok masum ve saf bir insandı. Bunların hiçbirini anlamamıştı; kendisine bir suçlu gibi değil de bir dünya insanı olarak davranan bu generalden etkilenmişti, tüm sorularını büyük bir istekle yanıtladı. Rostovzov ağzından bir şeyler kaçırmış olmalıydı, çünkü babam yoldaşlarını satarak kendi özgürlüğünü kazanmaya davet edildiğinin aniden farkına varmıştı. Ona böyle bir teklifte bulunulduğu için derinden öfkelenmişti. Rostovzov’a duyduğu sempati nefrete dönüşmüştü. İnatçı ve temkinli bir hal alarak kendisine yöneltilen her soruya kaçamak cevaplar verdi. Genç adam heyecanlı, histerik ve hapiste geçen uzun aylardan sonra yorgun düşmüş olsa da General’den daha güçlüydü. Taktiğinin fark edildiğini gören Rostovzov kontrolünü kaybetti; salondan ayrılıp sual varakasını soruşturmada yer alan diğer üyelere bıraktı. Arada sırada, bitişikte bulunan odanın kapısını açıp şöyle diyordu: “Dostoyevski’yi sorgulamayı bitirdiler mi? Bu pişkin günahkâr, mahkeme salonunu terk edinceye dek oraya dönmeyeceğim.” Babam Rostovzov’un düşmanca tutumunu asla affedemedi. Ona şarlatan derdi, bütün yaşamı boyunca onun hakkında kaba bir şekilde konuştu. Onu daha çok küçümsüyordu, çünkü dava sırasında Dostoyevski haklı olduğuna inanıyor, kendini ülkesini kurtarmaya istekli bir kahraman olarak görüyordu. Sorgu esnasında çektiği acılar onun zihninde çok derin bir etki bırakmıştı. Bu durum daha sonraları kendini Raskolnikov’un Porfiri’yle; Dimitri Karamazov’un ise kendisini Mokroye’de sorguya çekmeye gelen sorgu memurlarıyla yaptığı düelloda ifade bulmuştur.

      Rostovzov başkanlığındaki

Скачать книгу


<p>43</p>

Petraşevski örgütünün üyelerinden biri, kişisel görüşüne göre ekipteki tek tipik kumpasçının Dostoyevski olduğunu söylemişti. Sessiz ve sakindi, Rus anlayışının peşinden gidip kalbindekileri herkese açmaya yatkın biri değildi. Bu suskunluk yaşamı boyunca devam etti. Anneme karşı bile bu tavrını korumuştu, kadıncağız evliliklerinin ilk günlerinde babamı geçmiş yaşamıyla ilgili konuşturmakta çok zorlanmıştır. Ancak daha sonra, Dostoyevski ikinci karısının kendisine ne kadar bağlı olduğunu fark ettiğinde kalbini açmış, hiçbir sırrını ondan gizlememiştir.