Ejderha kitabı. Эдит Несбит
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Ejderha kitabı - Эдит Несбит страница 3
Ertesi gün Ejderha hâlâ sessizdi. Gerçi Lionel’ın tebaasındaki şair ruhlu kimseler Ejderha’nın yeşil ağaçlar arasında parlayan kızıllığını açıkça görebiliyordu. Lionel tacını takıp tahtına yerleşti. Bazı yasalar yapmak istediğini söyledi.
Başbakan, Maliye Bakanı ve Dadı’nın Lionel’ın şahsi hükmüne hiç güven duymadığını söylememe gerek bile yok sanırım. Hatta onu bir güzel tokatlayıp uyumaya yollayacaklardı muhtemelen. Ancak Lionel tahta çıkıp başına tacını taktığı anda yanılmaz hale gelmişti. Yani söylediği her şey doğruydu ve hata yapması imkânsızdı. Bu sebeple “Okullarda ve diğer yerlerde insanlara kitapları açmayı yasaklayan bir kanun olacak,” dediğinde, tebaasının en az yarısının desteğini almıştı. Halkın diğer yarısı olan yetişkinler ise Lionel’ın çok haklı olduğunu düşünüyormuş gibi yapıyordu.
Sonra yeni bir kanun yaptı. Buna göre herkesin karnını doyuracak kadar yiyeceği olacaktı. Bu kanun daima gereğinden fazlasına sahip olan kişiler hariç herkesi çok memnun etti. Dadısına dedi ki: “Onlar için böyle güzel, yeni yasalar yaptığım için insanlar beni çok sevecek.”
Ama Dadı şöyle cevap verdi: “Hemen havaya girme, canım. Ejderha’yı son kez görmüş değilsin.”
Ertesi gün cumartesiydi. Öğleden sonra Ejderha birden ortaya çıkıp o iğrenç kızıllığıyla halkın üstüne çullandı. Futbolcular ile hakemleri, kale direklerini, topu ve diğer her şeyi kapıp götürdü.
Bu olay insanları hakikaten sinirlendirmişti. Dediler ki: “İyisi mi ülkemiz bir cumhuriyet olsun. Onca yıl Kral’a taç alacağız diye didindik durduk, şu başımıza gelenlere bak!”
Bilge insanlar başlarını sallayıp ulusun spor sevgisinde düşüş yaşanacağı tahmininde bulundular. Hakikaten futbol, bir süre için popülerliğini yitirecekti.
Lionel o hafta boyunca iyi bir kral olmak için elinden geleni yaptı. İnsanlar, Ejderha’yı kitaptan çıkardığı için onu bağışlamak üzereydi. “Ne de olsa futbol tehlikeli bir oyun,” dediler. “Belki de insanları bu oyunu oynamaktan vazgeçirmek daha iyidir.”
Genel kanıya göre, futbolcular kaba saba ve ters adamlar olduklarından Ejderha’yı aşırı derecede kızdırmışlardı. O da sonunda uzak bir yere uçmuştu. Burada yalnızca kedi beşiği1 ve oynayanları kaba saba yapmayan başka oyunlar oynayabileceklerdi.
Parlamento cumartesi öğleden sonra toplanmıştı. Ejderha meselesini görüşmek için uygun bir zamandı çünkü milletvekillerinin büyük çoğunluğunun oturuma katılmaya vakti vardı. Ne yazık ki bir süredir uyuyan Ejderha, günlerden cumartesi olduğu için uyanmış ve parlamentoya yönelmişti. İşte bu olaydan sonra ortalıkta tek bir milletvekili kalmadı. Yeni bir parlamento oluşturmayı denediler ancak milletvekilliği de tıpkı futbolculuk gibi gözden düşmüştü. Kimse seçilmeye razı gelmiyordu. Dolayısıyla, parlamentosuz idare etmek zorundaydılar. Sonraki cumartesi gelip çattığında herkes biraz tedirgindi. Neyse ki Kızıl Ejderha o gün epey sessizdi, bir yetimhaneyi yemekle yetinmişti.
Lionel çok ama çok mutsuzdu. Parlamento, yetimhane ve futbolcuların başına gelenlerin kendi itaatsizliği yüzünden olduğunu biliyordu. Bir şeyler yapması gerektiğini, bunun görevi olduğunu düşünüyordu. Peki, ama ne yapabilirdi?
Kitaptan çıkan Mavi Kuş, sarayın gül bahçesinde güzel güzel şakıyordu. Kelebek ise pek uysaldı, uzun zambaklar arasında yürürken Lionel’’ın omzuna tünüyordu. Kısacası Lionel, Canavarlar Kitabı’ndaki tüm yaratıkların Ejderha gibi kötücül olmadığını anladı. Şöyle düşündü: “Acaba Ejderha ile başa çıkacak başka bir hayvanı dışarı çıkaramaz mıyım?”
Canavarlar Kitabı’nı alıp gül bahçesine çıktı. Daha önce ejderhanın bulunduğu sayfaya geldi. Sonraki hayvanın adını görebilmek için yanındaki sayfayı azıcık açtı. Sadece “kor” yazdığını görebildi ama dışarı çıkmaya çalışan yaratık yüzünden sayfanın tam ortasının kabardığını hissetmişti. Kitabı hemen yere koyup var gücüyle üstüne oturarak kapatabildi. Kitabın yakut ve firuze taşlarıyla süslü tokalarını sıkıca taktı. Hemen Maliye Bakanı’nı çağırttı. Bakan, cumartesi gününden beri rahatsızdı. Dolayısıyla, parlamentonun diğer üyelerinin aksine Ejderha’ya yem olmaktan kurtulabilmişti. Lionel Bakan’a sordu: “Hangi hayvanın ismi ‘kor’ ile biter?”
Maliye Bakanı cevap verdi: “Mantikor2, tabii ki.”
“Nasıl bir hayvandır?” diye sordu Kral.
“Ejderhaların baş düşmanıdır,” dedi Maliye Bakanı. “Kanını içer onların. Sarı renkli, aslan gövdeli ve insan yüzlüdür. Keşke şimdi burada birkaç mantikor olsaydı. Ama yüzlerce yıl önce soyları tükendi. Ne şanssızlık!”
Bunun üzerine Kral hemen koşup kitabı getirdi ve “kor” yazan sayfayı açtı. İşte resim oradaydı. Tıpkı Maliye Bakanı’nın söylediği gibi aslan gövdeli ve insan suratlı sapsarı bir yaratıktı bu. Resmin altında “Mantikor” yazıyordu.
Birkaç dakika sonra Mantikor uykulu bir halde kitaptan çıktı. Gözlerini ovuşturup acıklı bir şekilde miyavlıyordu. Pek şapşal bir hayvana benziyordu. Lionel onu şöyle bir itekleyip “Haydi, git de Ejderha ile dövüş,” dediğinde kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırıp kaçıverdi. Gidip Belediye Sarayı’nın arkasına saklandı. Gece insanlar uyurken etrafta dolaşıp şehirdeki tüm kedicikleri mideye indirdi ve eskisinden de fazla miyavlamaya başladı. Cumartesi sabahı halk dışarı çıkmaktan biraz çekiniyordu. Çünkü Ejderha’nın ne zaman geleceği belli değildi. Mantikor sokakları bir aşağı bir yukarı inip çıkıyordu. İnsanların çaylarına katmaları için kapılarına bırakılmış sütlerin hepsini içti. Bununla kalmayıp süt kutularını da yedi.
Zerre kadar süt bırakmamıştı. Sütçünün sinirleri iyice harap olduğundan insanlar ödedikleri paranın karşılığını alamayacaktı. Kızıl Ejderha ise sokağa indi, Mantikor’u arıyordu. Mantikor onun geldiğini görünce gizli gizli kaçtı. Çünkü bu hayvan, ejderhalarla dövüşen türden bir mantikor değildi. Avcısından kaçan zavallı hayvan başka açık kapı göremeyince Büyük Postane Binası’na sığındı. Sabah postası arasına saklanmaya çalıştığı sırada Ejderha, Mantikor’u bulup üstüne çullandı. Postalar onu kurtaramayacaktı. Miyavlama sesleri şehrin dört yanında işitiliyordu. Mantikor’un içtiği sütler ve yediği kediler, miyavlamasını fevkalade kuvvetlendirmiş gibiydi. Sonra hüzünlü bir sessizlik oldu. Derken, pencereleri o tarafa bakan insanlar Ejderha’nın ağzından ateş ve duman püskürterek Büyük Postane Binası’nın basamaklarından indiğini gördü. Ayrıca Mantikor’un kürkünden kopardığı tutamları ve taahhütlü mektup parçalarını tükürüyordu. İşler iyiden iyiye ciddi bir hal alıyordu. Kral hafta boyunca halkın sevgisini ne kadar kazanırsa kazansın, cumartesi günü geldiğinde Ejderha’nın bu bağlılığı bozacak bir şey yapacağı muhakkaktı.
Ejderha cumartesi günü boyunca şehre musallat oldu. Yalnızca öğle saatinde bir ağacın altında dinlenmek için mola vermişti çünkü aksi halde güneşin şiddeti yüzünden alev alacaktı.
1
2
Mantikor: Pers mitolojisinde yer alan aslan gövdeli, insan yüzlü efsanevi yaratık. (ç.n.)