Fetih 1453. İskender Fahrettin Sertelli
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Fetih 1453 - İskender Fahrettin Sertelli страница 14
Klio, Anivas’ın kurşuna dizilmediğini anlayınca büyük bir sevinçle yattığı yerden doğruldu.
“Hayvaniyetinden başka bir şey düşünmeyen bu canavarın yanında cariyenizi daha fazla söyletmeyiniz, Efendimiz! Sizden çok rica ederim, benim hayatımı emniyet ve muhafaza altında bulundurunuz! Çünkü ben İmparatora ve Bizans’a lazım olacağım.”
Teofilos’un bakışlarından sezilen mânâ çok açıktı. Şehvetini tatmin edemeyen Teofilos, genç kızdan intikam almaya karar vermişti.
Klio yalvarıyordu:
“Tanrı aşkına beni buradan kurtarınız! Hayatım iki şekilde de tehlikededir. Teofilos bana sahip olmak için beni muhakkak öldürecektir. Mutlaka ölmem lazımsa, bu zehirli hançerin açtığı yara, beni her hâlde üç ay zarfında adem diyarına götürecektir. Hiç olmazsa kendi kendime, yumuşak bir yatak içinde öleyim.”
Lukas bu esnada zindanın kapısını açmıştı. Dışarıda bekleyen hassa askerlerine seslendi:
“Kumandan Teofilos’u tutuklayınız!”
Klio yine zindanda kapalı kalmıştı. Teofilos’u cebren İmparatorun huzuruna çıkarıyorlardı.
Sarayın içerisi altüst olmuştu.
“Teofilos neden tutuklanmış?”
Herkes büyük bir merak ve heyecan içinde bu tutuklanmanın sebebini soruyordu.
Lukas, Teofilos’un Klio’ya sahip olmak için sarayda çevirdiği fırıldakları birer birer İmparatora anlatmıştı.
Fakat meydanda bir de hançer meselesi vardı.
Lukas, Klio’nun verdiği esrarengiz bilgiyi Konstantin’e aynen nasıl söyleyecekti?
Elvira… Sarayın bu en güzel ve kibar kadına bu fenalığı nasıl yapacaktı?
Siyah saplı hançerin Sultan Mehmed tarafından Elvira’ya verildiği kanıtlayacak olursa, Klio’nun yattığı zindana Elvira’nın gireceğini tahmin eden Lukas, bu işi kendi lehine halletmek için bir çare bulmuştu.
İmparator her şeyden çok hançer meselesine ehemmiyet veriyordu.
“Yatak odama kadar giren küstahı buldun mu?” diye sordu.
Lukas, Elvira’yı tehlikeye düşmekten kurtarmış olmak için lastikli bir cevap vermeye mecbur oldu.
“Haşmetmeab!” dedi, “Anivas’ın idamında ısrar eden Teofilos’un çevirdiği fırıldaklar tamamıyla meydana çıktı. Teofilos, Klio’yu seviyormuş!”
İmparator, gözlerini açarak Teofilos’un üzerine yürüdü.
“Sana gösterdiğim yakınlığı bu kadar kısa zamanda suistimal edeceğini hiç aklımdan geçirmezdim… Sen de beni kandırdın, öyle mi?”
Teofilos, güneş karşısında eriyen bir buz parçası gibi gittikçe küçülüyor, büzülüyor, İmparatoru teskin edecek bir cevap veremiyordu.
“İftira…” diye mırıldandı.
Lukas, Konstantin’in gözlerinin içine bakarak şu sözleri ilave etti:
“Kabahatsiz olarak kaç günden beri zindanda yatan Klio’yu bir defa dinlerseniz mesele tamamıyla aydınlanacak ve her hakikat meydana çıkacaktır. Şu kadar arz edeyim ki, o meçhul el, bu hançerle Klio’yu tam kalbinin üstünden yaralamıştır!”
“Klio zindanda değil mi?”
“Evet.”
“Zindan kapısı daima kapalı durmuyor mu?”
“Şüphesiz. Kapalı durması lazımdır!”
“Kapısı kilitli olan odasında bir mahkûmu kim ve nasıl yaralayabilir?”
“İşte, efendimiz gibi, herkes hayrettedir. Fakat Klio her şeyi itiraf etti.”
Teofilos tekrar mırıldandı:
“Klio kendini kurtarmak için iftira ediyor… Yalan söylüyor…”
Lukas İmparatora hitaben,
“Yalan söyleyen biri varsa, o da Teofilos’tur. Pekâlâ bilirsiniz ki ölümle karşılaşan insanlar daima hakikati söylerler. Klio, kendisinin ve Anivas‘ın masumiyetini ispata kâfi derecede açıklamada bulunmuştur. Azim ve irade sahibi bir kumandan olmakla ünlenen Teofilos’a yalan söylemek hiç de yakışmıyor. Görüyorsunuz ki huzurunuzda korkusundan dizleri titriyor. Yüzünde beliren iki büyük şahit var: Gözleri. Gözlerine bakınız! Başka bir şey sormaya ve başka bir sebep araştırmaya lüzum kalmaz!”
Konstantin merak ve hiddetinden ne yapacağını şaşırmıştı.
“Teofilos benim en sadık ve cesur kumandanlarımdan biri idi. Onun bu hıyanetinin dışarıya aksetmesini arzu etmem. Bu işi bizzat ben tahkik ve takip edeceğim. Tahkikat neticesine kadar, kendisine başkalarıyla görüşmeyi men edip onu sarayda bir odaya hapsediniz!” dedi.
Hassa askerleri Teofilos’u odadan çıkarıyorlardı. Bu esnada kapının önünden, nöbetçilere yalvaran bir kadın sesi işitildi:
“Tanrı aşkına, İmparator hazretlerine haber veriniz. Beni beş dakika için huzurlarına kabul etsinler. Kendi hayatlarıyla ilgili bir mesele hakkında maruzatta bulunacağım…”
Teofilos bu sesi tanıdı. Dişlerini gıcırdattı.
“Bu alçak kadını buraya kabul etmeyiniz!” diye haykırdı.
Lukas da bu kadını sesinden tanımıştı.
“Haşmetmeab!” dedi, “Dışarıda, İmparator halkın şikâyetlerini dinlemiyor diye genel bir kanaat var. Bu kadını çağırınız, belki mühim bir şey söyleyecektir.”
Konstantin müsaade etti.
İki asker, genç ve uzun boylu bir kadını içeriye getirdi. Kadın, İmparatorun huzuruna girer girmez yerlere kapandı.
“Size önemli ve acil maruzatta bulunmama müsaade buyurunuz, Haşmetmeab!”
Konstantin, genç kadını omzundan tutarak yerden kaldırdı.
“Söyle, seni dinliyorum,” dedi.
Kimliği belirsiz kadın, ağzını açıp söze başlayacağı sırada Teofilos’u görerek korktu ve hayretle İmparatorun yüzüne baktıktan sonra:
“Eski kocam… Evet, ta kendisi!” diye haykırdı. Lukas, bu tesadüften memnun olmuştu.
Teofilos,