Fetih 1453. İskender Fahrettin Sertelli
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Fetih 1453 - İskender Fahrettin Sertelli страница 8
Konstantin, papazların baskısından yakasını kurtaramıyordu. Ayasofya papazlarının başında bulunan Genadiyos çok zeki ve nüfuzlu bir adamdı.
İmparator en ziyade Genadiyos’tan çekiniyordu.
Konstantin’in endişesi gerçek olmuştu. Lukas’ın Ayasofya’dan dönmesinin ardından, Genadiyos bütün papazları toplayarak İmparatorun bu girişimini yersiz kılmak için saray siyaseti aleyhinde kararlar verdirmişti.
Ayasofya Kilisesi’nde yapılan bu toplantıdan sonra, papazlar Bizans’ın çeşitli semtlerinde halkı başlarına toplamışlar ve kiliselerin birleşmesinin Bizanslılar için bir felaket olacağını söyleyerek halkı isyana teşvik etmişlerdi.
O gün Bizans’ın her tarafında İmparator aleyhinde toplantılar ve gösteriler yapıldı. Halk,
“İstiklalimize Papağanlı Kardinal’in el uzatmasına müsaade etmeyeceğiz!” diye bağırdı.
Ayasofya Meydanı’na elli bin kişi toplanmıştı.
Kardinal İzidor sarayın balkonuna çıktı, halkın galeyan ve heyecanı karşısında soğukkanlılığını muhafaza etmekten başka yapacak bir iş kalmadığını anladı. Ahaliye hitaben,
“Niçin kendinizi bu kadar azap ve işkenceye sokuyorsunuz? Ben sizin huzur ve refahınızı çalmaya gelmedim. Size huzur ve refah vermeye geldim. Heyecan ve telaşınız çok beyhude ve lüzumsuzdur,” dedi.
Balkondan ayrılırken, halkın tamamıyla rahat olmasını ve kendisinin birkaç güne kadar Roma’ya döneceğini de ilave etti.
Halk yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.
Kardinal içeriye girdiği zaman İmparatora,
“Hiç merak etmeyiniz,” dedi, “Halkın heyecan ve maneviyatı, Bizans’ı Türklere karşı savunacak kadar kuvvetlidir.”
İmparator bu neticeden hiç de memnun kalmamış, fakat Kardinalin sözü hoşuna gitmişti.
İmparatorun odasında oturuyorlardı. Kardinal, yaptığı incelemeler esnasında Bizanslıların savaşa taraftar olmadıklarını öğrenmişti. Halbuki halkın o günkü tezahüratı Kardinalin düşüncesine karşıt, yani Bizanslıların savaşabileceği merkezindeydi.
Kardinal,
“Halkın maneviyatı çok kuvvetli…” derken İmparator, İzidor’un sözünü tamamladı:
“Düşman daha kuvvetli…”
“Türklerle savaşmaktan o kadar çok mu korkuyorsunuz?”
Konstantin kaşlarını çatarak sözüne devam etti:
“Korkmak da laf mı? Onlarla savaşmayı aklımdan bile geçirmek istemiyorum.”
“Tuhaf şey!”
“Limanımızdaki üç kırık gemi ile dört yüz parçalık Türk donanmasına nasıl karşı koyabiliriz?”
“Şu halde Bizans’ı hakikaten tehlikede görüyorsunuz.”
Konstantin’in canı sıkıldı.
“Endişelerimi şaka olarak mı dinliyorsunuz Kardinal hazretleri?”
Kardinal İzidor, İmparatorun sözlerine mânâsız cevaplar verdi.
Konstantin, Kardinalin bu neticeden kırılmış ve üzülmüş olduğuna hükmederek kendisini yalnız bıraktı.
“İstirahata ihtiyacınız olduğunu görüyorum Kardinal hazretleri!”
Kardinal İzidor, İmparatordan ayrıldıktan sonra kendi odasına geldi. Yapılacak bir işi daha vardı: Genadiyos ile özel olarak görüşmek.
İzidor, Floransa meclisine Bizans’taki zaferinden bahsedebilmek için az çok bir iş görmek istiyordu.
Kardinal, İmparatorun dairesinden kendi odasına dönerken ani olarak bu kararı vermişti. Genadiyos’la baş başa kalacak olursa bütün ihtilafları halledebileceğini ve bu inatçı papazı çabuk yola getireceğini tahmin ediyordu.
Genadiyos, Ayasofya papazları arasında ilim ve zekâsı ile büyük bir nüfuz ve şöhret kazanmıştı.
Memleketi kurtarmak endişesi karşısında itiraz etmesine ihtimal veremeyen Kardinal, bu ünlü papazla o gün herhalde konuşacak, anlaşacaktı.
Şair Priamos’un Kitabı
Klio, Edirne’den döndüğü günden beri sarayda, Anivas’ın dairesinde oturuyordu.
Anivas, İmparatora sevgilisinin zaferinden bahsederken:
“Sultan Mehmed’i lehimize çeviren iki kadın var: Elvira ve Klio,” demişti.
Klio o günden beri sarayda Anivas’ın nişanlısı gibi, hür ve mutlu yaşıyordu.
Klio, Kardinal İzidor’un bütün rezaletlerini biliyordu. O günlerde Persefoni ile ahbap olmuş ve bu suretle Kardinalin bütün girişimlerine de engel olmaya çalışmıştı. Bir akşam Kardinalin peşine takıldı. Persefoni, Kardinali ihmal ediyor, ancak günde bir defa yanına gidip neye ihtiyacı olduğunu soruyordu.
Kardinal İzidor’un birkaç güne kadar Roma’ya döneceği haberi yayılmıştı.
Klio, kardinali karanlıkta takibe koyuldu. İzidor odasına gitmiyordu.
Klio, Kardinali kendi eliyle yakalamak ve yüzüne tükürmek istemişti.
Kardinal yürüdü.
Klio da yürüdü.
Uzun ve ziyasız bir dehlizden geçtiler.
Kardinal durdu. Klio da durdu.
Hafif bir tıkırtı işitildi. Kardinal, Persefoni’nin kapısını vuruyordu.
Klio, Kardinali aşağılamak için bundan daha iyi bir fırsat bulamazdı. Birkaç adım daha ilerledi. Kapı henüz açılmamıştı. Kardinal seslendi:
“Persefoni! Persefoni! Aç! Ben geldim.”
Klio, bu kudurmuş papazın gece yarısı sevgilisinin kapısında merhamet dilenmeye başladığını görünce tahammül edemedi.
“Tuuu! Tuuu! Tuuu!” diye bağırarak Kardinalin yüzüne tükürdü ve kim olduğunu belli etmemek için derhâl yanındaki duvarın arkasına gizlendi.
Klio, ertesi gün bir iftiraya uğramamak için sesini çıkarmadan, yavaş yavaş geriye çekildi, gitti.
Kardinal korkusundan titremeye başlamıştı.
Persefoni’nin kapısı açıldığı hâlde, odadan içeriye girmeye cesaret edemedi. Dizlerinin bağı çözüldü. Gözleri dumanlandı. Sağa