Yağ ve mermer. Стефани Стори
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Yağ ve mermer - Стефани Стори страница 5
Aletlerini almak için zamanı yoktu. Koridorları inip çıkan rahip hızlı adımlarla yürüyordu. Michelangelo, Tanrı’nın adamlarının korkuyu hissedebileceğine inanıyordu ve bu sessiz kilisede içinde bulunduğu panik gök gürültüsü gibi ses çıkarıyor olmalıydı. Derin bir nefes alıp soluğunu tuttu.
Rahip, kubbeli girintinin uzak ucundan döndükten sonra elindeki meşaleyi her bir karanlık köşeye tutarak Michelangelo’nun bulunduğu yan koridora doğru yöneldi. Michelangelo, adeta birazdan yakalanacağının haberini verircesine yaklaşmakta olan ayak seslerini saydı.
Rahip, Azize Petronilla Şapeli’ne ulaşmıştı. Michelangelo, rahip başlığının altında etrafı inceleyen, sarkmış ve kırışık cilde sahip sert bir yüz gördü. Yaşlı adam, sert ve affı olmayan birine benziyordu.
Rahip heykeli incelerken bakışları yerde duran alet yığınına yöneldi. Michelangelo kemerli girintinin içine iyice saklanmaya çalışırken, hemen üstüne yerleştirilmiş küçük metal bir rafa çarptı. Taş duvar üzerinde metal ses yankılandı.
Rahip meşaleyi sesin geldiği yöne tuttu. Meşalenin ışığı, Michelangelo’nun bulunduğu yöne doğru şapelin içinde yayılıyordu. Gözlerini sımsıkı kapadı. Meşalenin sıcaklığı yüzüne vuruyordu. Ani bir bağırış duymayı beklerken sıcaklık yanından geçerek uzaklaştı. Bir gözünü kısarak açtığında bir sıçanın, rahibin sandaletli ayakları üzerinde hızla koşuşturduğunu gördü. Peder “Sıçanlar!” diye bağırarak elindeki meşaleyi hayvana doğru savurdu.
Sıçan sıçrayarak karanlıkta kaybolurken etrafına bakınan rahip, yaptığı araştırmadan memnun ve bu kemirgenlerden uzaklaşmaya istekli görünüyordu. Hızlı adımlarla arka kapıya yürüyerek ortadan kayboldu.
Michelangelo tekrar tek başınaydı. Ağır ağır derin bir nefes aldı.
O sıçan, rahibi korkutmak üzere Kutsal Ruh tarafından gönderilmiş olmalı diye düşündü. Tanrı, kendisini ve eserini bir kez daha kutsamıştı.
Michelangelo gizlendiği yerden çıkıp tekrar işe koyuldu. Belirli aralıklarla rahipler kiliseyi kontrol ediyordu; ancak Michelangelo her defasında gizlenip yakalanmaktan kurtuldu. Tanrı tarafından korunduğunun bilinciyle hiç acele etmeden Roma harflerini süslü bir şekilde yazdı. Hatta yazdığı Michael Angelus Bonarotus Florent Faciebat kelimelerini parlatmak için fazladan bir saat bile harcadı.
Latince sözcüklerin anlamı şuydu: Bu eser Floransalı Michelangelo Buonarroti tarafından yapılmıştır.
Michelangelo, daha bazilikanın kapıları halka açılmadan, kilise yöneticilerinin toplandığı sabah ayini için kardinallerin gelmesinden dakikalar önce işini bitirip bir lahdin arkasına saklanmıştı. İbadete dakikalar kala, cemaatin heyecan dalgasıyla aralarında mırıldandıklarını duyuyordu ama yakalanma korkusuyla yerinden kımıldayamıyordu. Bunun yerine sessizce saklanıp fark edilmeden oradan sıvışma fırsatını kolladı.
İbadetten sonra rahipler ön kapıları açıp hacı topluluklarını kiliseye kabul etti. Michelangelo bina tamamen doluncaya dek bekleyip sonra gizlendiği yerden çıkarak kalabalığa katıldı. Üzerindeki mermer tozu tabakası, kalabalığa kolayca karışmasına yardımcı oldu. Uzun mesafeler yürümüş olan gezgin hacıların kıyafetleri toz toprağa bulanmıştı.
Pietà heykelinin yanında yürürken konuşmaları dinlemek için yavaşladı. Hacıların tümü yeni ve benzersiz bir ismi telaffuz ediyordu. “Michelangelo Buonarroti” ismi fısıltılar halinde aralarında dolanıyordu. Duyduğu gururla Michelangelo’nun yüzü kızardı.
“Bugünlerde sanatının kendi adına konuşmasına izin vermeyi öğreneceksin.”
Michelangelo dönüp baktığında, Pietà heykeli için kendisini Kardinal Bilheres’e öneren zengin Romalı banker Jacopo Galli’nin yanında yürümekte olduğunu fark etti. Michelangelo, başarısına tanıklık etmek üzere arkadaşının orada bulunmasından memnuniyet duydu.
Yakından incelemek için Pietà heykeline yaklaşan Jacopo, “Bu arada şunu söylemeliyim ki bu sabah heykeli gördüğünde…” dedi ve durdu, ağzındaki bir damla balın tadını çıkarıyormuşçasına, “… çok etkilendi.”
“Kim, ne zaman gördü?”
“Papa hazretleri, tabii ki.”
Michelangelo’nun yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Duydukları doğru muydu yoksa Jacopo şaka mı yapıyordu? Papa VI. Aleksander; güç düşkünü, adı yolsuzluklarla anılan ve cinsel arzuları yoğun bir kişi olmasına rağmen, insanın cennetle en yakın bağı olan Katolik kilisesinin saygıdeğer önderiydi. Eserini öven Papa, ilahi onayını gönderen Tanrı’ya yakın biriydi.
Jacopo, yaklaşmakta olan bir kardinali eliyle selamlayarak “Papa Hazretleri, hacı topluluklarının takdirini alan Pietà heykelini görmek istedi,” dedi. Önemli şahsiyetlerle kolayca dostluk kurmak Jacopo’nun mayasında vardı. “Bu arada başrahip, meşakkatli çalışmanı ve yeteneğini takdir edebileyim diye beni de davet etti.”
Öyleyse sabah ayinindeki o hararetli konuşmaların nedeni bu olmalıydı diye düşündü Michelangelo. Sabahki ayine Papa da katılmış olmalıydı. “Peki, ne dedi?” diye sordu Michelangelo.
“Eserin güzelliğini övdü. Kendisine Tanrı’nın sevgisini bir kez daha hatırlamasında yardımcı olduğunu söyledi. Hepimizin bildiği gibi Papa Hazretlerinin en büyük özelliği budur. Esere imzanı atarak sergilediğin egoya bile gülüp bu hareketinle kendisine Cesare Borgia’yı hatırlattığını söyledi.”
Michelangelo midesinin bulandığını hissetti. Cesare Borgia, Papa’nın gayri meşru oğlu ve adı çıkmış bir düzenbazdı. Kilise eğitimi alıp henüz on sekiz yaşında kardinal mertebesine yükselen Cesare, Michelangelo’ya göre affedilmez bir günah olan kardinallerin giydiği şapkayla dalga geçen ilk kişi olmuştu. Daha da kötüsü, söylentilere göre Cesare erkek kardeşini öldürmüş, kız kardeşine beslediği aşk ve kıskançlıktan dolayı eniştesini katletmişti. Bugünlerde, papalığa ait topraklardaki isyanları bastırıp tekrar kontrolü sağlamak üzere yarımadaya kanlı bir saldırı düzenleyen papalık ordusuna komuta ediyordu. Papanın kendisi tarafından söylenmedikçe, Cesare Borgia ile kıyaslanmak pek de iltifat sayılmazdı.
“Papa Hazretleri, senin cesur ve tutkulu biri olduğunu söyledi,” diye devam etti Jacopo. “Bu sözlerle kastettiği aldatıcı gururdu sanırım. Tam olarak başka neler söyledi bir düşüneyim…”
Jacopo’nun konuşulanları hatırlamasını beklerken Michelangelo, deri omuz çantasının kayışını sıkıca tuttu.
“Dedi ki, ‘Michelangelo’nun günün birinde başarılı biri olacağına inanıyorum.’ Bu sözleriyle sanki Papa Hazretlerinin seni kiralayabileyeceği fikrini edindim. Papa için çalışmak iyi olmaz mıydı?”
Michelangelo dizlerinin üzerine çöktü.
Dört yıl önce şöhret olabilme umuduyla bu tarihi şehre, Roma’ya gelmişti. Kutsal şehir Roma, hayal gücünü harekete geçirmişti.