Zavallı Necdet. Saffet Nezihi

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Zavallı Necdet - Saffet Nezihi страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Zavallı Necdet - Saffet Nezihi

Скачать книгу

olduğumu anlıyordum. Çağrılan hekim; sorulan suallere:

      “Sıtma.” cevabını verdi. “Ehemmiyete değer bir şey değil. Bir haftalık istirahat, biraz perhiz, azıcık dikkat elverir. Ziyadece soğuk algınlığı var.”

      Mamafih ben hâlimi layıkıyla anlıyordum. Derdimi teşhis etmiştim. Beni güya aldatmaya çalışan hekimin bu sözleri ruhumu sıkıyordu.

      Yatakta bir hafta kaldım. Validemin, hemşiremin dikkatleri beni tedaviye kifayet ediyordu. Bununla beraber kendimde biraz zafiyet hissediyordum.

      Hemşire ile yalnız kaldığımız zaman kalbimi kemiren o meşum darbenin intikamını almak isterdim:

      “Senin azametli hanımefendi ne yapıyor? Nezaketine doğrusu diyecek yok. Yüz adım ötede bir hasta mevcut iken piyano çalmak… Teşekkürlerimi tarafımdan tebliğ edersin olmaz mı?” derdim.

      Bazen daha ziyade izahat almak ümidiyle:

      “Kibirli hanımefendi hastalığımdan hiç bahsediyor mu?” diye sorardım. Hemşire mahzun bakışlarını gözlerime dikerek yavaşça:

      “Hayır.” cevabını verirdi.

      İşte o zaman sinirlerim yine coşar, isyan ederdi. Kırılmış olan emellerimin intikamını almak için:

      “O sarı çıyan azametine yedirir mi?” derdim. Şu çirkin, soğuk sıfatı onun hakkında kullandıktan sonra bilsen ne kadar müteessir olurdum. Meliha’nın sözü açıldığı gün rahatsızlığım artardı. Mamafih onun sözünü etmekten de yine lezzet duyardım. Bir sabah hemşireye yine bu sözü açmıştım.

      Ben köpürüp de birtakım münasebetsiz kelimeler püskürdüğüm sırada bana dedi ki:

      “Ağabey! Yoksa siz Meliha Hanım’ı seviyor musunuz?”

      Artık o sırada ihtiyarım elimden gitmişti. Demek ki hakaretle mukabele gören aşkım; kırılan, mahvolan, perişan olan emellerim kadınlara, kızlara eğlence vesilesi oluyordu. Artık ne yaptığımı bilmiyordum. Sesim çıktığı kadar:

      “Yıkıl karşımdan terbiyesiz!” dedim. “Benim gönlüm o kadar sefil midir ki sarı çıyanların istihzasına vesile olsun! Meliha ismini bundan böyle ağzına almayacaksın!”

      Zavallı kardeşim; uğradığı şiddetli tekdirden fevkalade müteessir olarak odadan çıktı. Ben uzanmış olduğum koltukta aşkımın felaketini düşünürken… Evet; aşkımın felaketi! Artık emin olmuştum. Ben âşıktım. Aşkın en şiddetli hasretleriyle, çarpıntılarıyla, heyecanlarıyla âşık idim. Fakat ümitsiz bir sevda! Neden? Sebebini tayin edemiyorum. Lakin bir şey, bir ses, sanki nereden geldiği bilinmeyen gizli bir ses bana diyordu:

      “Sen talihsizsin!”

      O aralık valide içeri girmiş; benim öyle düşüncelere dalmış olduğumu mahzun mahzun seyrediyormuş; yavaşça bana dedi ki:

      “Ne düşünüyorsun Necdet? Yavrum! Validen seninle müzakere etmeye gelmişti.”

      “Müzakere mi?” cevabını verdim. Hatırıma o sırada neler gelmişti. Mesela Meliha’nın validesiyle bizim valide arasında kararlaştırılmış bir izdivaç… Bana kabul için ihtarda bulunulacak, ben biraz nazlanacağım. Sonra ısrar edecekler. Ben de kabul etmiş bulunacağım. İşte o zaman karanlık bulutlar altında kalmış olan saadet ufkumda yeni güneşler doğacak, bahtiyarlık yüz gösterecek.

      Şu düşüncelerin verdiği neşe ile.

      “Emrinizi bekliyorum!” cevabını verdim.

      “Oğlum; sen evlenmenin öteden beri aleyhindesin, bilirsin ki ben validelik vazifesini ifa için seni evlendirmeyi ne kadar istedim, razı olmadın! Serbest, kayıtsız yaşamayı arzu ediyorsun. Pekâlâ. Buna bir şey denilmez. Fakat şu hâlde o hakla, o sırayı diğerlerine terk eylemelidir. Mesela hemşiren…”

      Sözünü keserek hemen dedim ki:

      “Bu mukaddimeye ne lüzum var anneciğim? Hemşiremin münasip bir talibi çıkmış ise müzakereye ne hacet? Siz saadetimizi tabii temine çalışırsınız. Benim evlenmemem buna mâni değil, bir erkek için evlenmek her zaman kabildir. Fakat kızlar… Öyle değil mi anne? Hemşire artık yirmi yaşını geçiyor. İzdivaç çağı gelmiştir. Fakat isteyen kim? Onu hâlâ anlayamadım.”

      “Meliha Hanım’ın büyük biraderi Ferid Saffet Bey… Viyana’dan geleli beş altı gün olmuş. Bugün istediler. Ben kararımı seninle müzakerem neticesine bıraktım. Demek ki sen de münasip görüyorsun.”

      “Ferid Saffet Bey’i yakından tanımam, biraz aşinalık var ama hakkında isabetli bir rey verebilecek derecede hususi hâllerini bilmiyorum, fakat siz tabii tahkik etmişsinizdir. O cihet başka… Ancak bu izdivaca benim mevkiim mâni olamaz.”

      Sözü daha ziyade uzatmaya bende kuvvet, kudret kalmamıştı. Korkuyordum ki ihtiyarımı kaybederek sesim çıktığı kadar: “Beni verem etmek mi istiyorsunuz? Hâlimi görmüyor musunuz? O kibirli, o azametli kızı sevmekte olduğumu, ölerek, çıldırarak sevdiğimi hissetmiyor musunuz? Yoksa yaramaz çocuklar gibi, bana falanı alın, yoksa kendimi öldürürüm, diye feryat etmemi mi bekliyorsunuz?” diyecektim.

      Istıraptan, teessürden titremekte olan ellerimle panjuru açtım. Piyano sesi geliyordu. Yine o elemli musiki, yine o ölüm havası, sinirleri buhrana, kalbi heyecana getiren hazin nağmeler, mezardan aksedercesine kederli iniltiler…”

***

      Ertesi gün kendimi biraz daha rahatsız buluyordum. Vücudumda dehşetli yorgunluğa benzer bir hâl, bir kararsızlık, tuhaf bir kesiklik vardı.

      İki gün sonra valide bana şu haberi getirdi:

      “Söz verdik.” dedi. “Pazartesi günü nikâh; daha altı gün var, vücutça iyisin değil mi? Oğlum! Evimizin erkeği sensin! Bu nikâhta bulunacaksın ya iki gözüm?”

      “Tabii bulunurum.” cevabını istemeyerek verdim.

      Hemşireyi biraz sıkmak istiyordum. Yanıma geldiği zaman birdenbire:

      “Sizin baldız hanım ne kadar da keyifli piyano çalıyorlardı.” dedim.

      Zavallı hemşire mahcubiyetinden kendisini dışarı attı.

      O gün elbisemi giydim. Biraz gezmeye çıkmak istiyordum. Bir arabaya binerek Fener’deki Sebastiyano Oteli’ne gittim. Oradaki ağaçlık benim pek hoşuma gider. Çam ağaçlarının altına doğru ilerliyordum.

      “Necdet Bey! Teşrif buyurur musunuz?” diye bir ses işittim. Başımı çevirdim. Ferid Saffet Bey… Selamlaştık. O, rahatsızlığımı işittiğinden, gelip beni tasdi edeceğinden filandan bahsederken ben yine ümitlerim üzerine hayal kâşaneleri kurmakla meşguldüm.

      Beni Ferid Saffet Bey’in huzuru da sıkmaya başlamıştı. Bundan böyle sık sık mülakatlar vadederek yanından kalktım. Diğer bir tarafa gittim.

      Köşke geldiğim zaman kararımı vermiştim. Valideye işi anlatacağım. Her iki valide arasında konuşulduktan sonra muvafakat… Ah evet; Meliha da razı olursa resmen isteyeceğim.

Скачать книгу