Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Antikacı Dükkânı - Чарльз Диккенс страница 15
Cüce oğlan, adamın çevresinde dolaşıp içeri kaçmak için bir fırsat kollarken:
– Gel, sopanı bırak, yoksa senin hâlin daha kötü olacak, dedi.
Quilp, parlayan gözlerle:
– Sen biraz daha yaklaş da kafana şu sopayı indireyim, köpek herif! dedi. Biraz daha yaklaş… Hah! Biraz daha yaklaş!
Küçük oğlan bu daveti kabul etmedi, efendisi onu gözlemekten vazgeçer gibi olur olmaz da ok gibi fırladı, sopayı elinden alabilmek için bileğini bükmeye başladı. Quilp aslan gibi güçlü kuvvetliydi, sopayı rahatça tutuyordu; oğlan ise olanca gücüyle sopayı almaya çalışmaktaydı. Cüce birdenbire sopayı bırakıverince de oğlan, boş bulundu, geri geri gidip başının üstüne yere düştü. Bu manevranın başarısı Quilp’i anlatılamayacak derecede çok sevindirmişti, kahkahalarla gülerek ayaklarını yere vurdu.
Oğlan başını sallayıp ovuşturarak:
– Ziyanı yok! dedi. Bir daha sana dünyanın en çirkin cücesi diyenleri dövmeye kalkışacak mıyım, görürsün bak!
Quilp:
– Yani öyle olmadığımı mı söylemeye çalışıyorsun? diye sordu.
Oğlan:
– Hayır, dedi.
– Öyleyse benim iskelemde ne diye dövüşüyorsun, haydut herif?
Oğlan, Kit’i göstererek:
– Bu öyle söylediği için, dedi. Sen öyle olmadığın için değil.
Kit:
– Öyleyse o da niye Nelly’nin çirkin olduğunu, onun da benim efendimin de kendi efendisi ne isterse yapmak zorunda olduklarını söyledi? diye haykırdı. Bunu niye söyledi?
– Bunları budalanın biri olduğu için söylemiştir, sen de zeki, kurnaz olduğun için neler yaptığını söyledin. Senin gibisinin yaşaması bile zor, Kit. Quilp büyük bir tatlı dillilikle, yalnız gözlerinde, ağzında daha da kötü bir ifadeyle konuşuyordu. Al sana altı metelik, Kit. Hep doğruyu söyle. Her zaman doğruyu söyle, Kit. Sen de yazıhaneyi kilitle, köpek, anahtarı da bana getir.
Bu emri alan öbür çocuk da kendisine söyleneni yaptı, bu örnek davranışından ötürü de burnuna anahtarın sapını yiyerek mükâfatlandırıldı. Anahtarın acısı gözlerini sulandırmıştı. Sonra Quilp, küçük kızla, Kit’le birlikte kayığa binip gitti, öbür oğlan da, onlar ırmağı geçinceye kadar, zaman zaman iskelenin en ucunda, baş üstü dolaşarak öcünü aldı.
Evde yalnız Bn. Quilp vardı. Kadıncağız da, beyinin eve bu kadar erken döneceğini pek ummadığı için, kendini toparlamak üzere uyumaya hazırlanıyordu ki kocasının ayak seslerine kalktı. Quilp, Kit’i aşağıda bırakıp kız çocukla birlikte içeri girdiği zaman, Bn. Quilp de iş işliyormuş gibi yapmaya ancak vakit bulabilmişti.
Quilp:
– İşte bu Nelly Trent, sevgili Bayan Quilp’ciğim, dedi. Uzun yol yürüdüğü için bir bardak şarapla bir bisküvi getir, sevgilim. Ben bir mektup yazıncaya kadar o da senin yanında oturacak, ruhum.
Bn. Quilp bu alışılmamış nezaketin nedenini anlamak için titreyerek eşinin yüzüne baktı, sonra da kocasının peşinden öbür odaya gitti.
Quilp:
– Sözlerimi iyi dinle, diye fısıldadı. Dedesi hakkında, neler yaptıkları, nasıl yaşadıkları, adamın ona neler anlattığı hakkında kızın ağzından bir şeyler almaya bak. Bunları öğrenmek istememin birtakım nedenleri var. Siz kadınlar birbirinize daha iyi açılırsınız. Sonra, senin de yumuşak, tatlı bir havan var, kız bundan hoşlanır sanıyorum. İşitiyor musun?
– Evet, Quilp.
– Öyleyse hadi git. Ne o, ne var?
Karısı yalvaran bir sesle:
– Quilp’ciğim, dedi. Ben bu kızı pek sevdim. Benim onu aldatmama ihtiyaç kalmadan sen işini hâlledebilseydin.
Cüce pek kaba bir küfür savurarak, itaatsiz karısını cezalandırmasına yarayacak bir silah arıyormuş gibi bakındı. İtaatli küçük kadın kocasına, telaşla, kızmamasını söyledi, kendisinden istediklerini yapacağına söz verdi.
Quilp, kadının kolunu tutup çimdikleyerek:
– İşittin mi? dedi. Kendini onun sırlarına sokacaksın. Sen bunu becerirsin, biliyorum. Unutma, ben de dinleyeceğim. Yeteri kadar kurnaz davranmazsan, kapıyı tıklatacağım, fazla tıklatmak zorunda kalırsam Tanrı seni korusun! Hadi git!
Bn. Quilp emre uyarak dışarı çıktı. O sevgili kocası da, yarı açık kapının arkasına gizlenip kulağını iyice kapıya yaklaştırarak, büyük bir ustalıkla, dikkatle dinlemeye koyuldu.
Zavallı Bn. Quilp söze nasıl başlayacağını, ne çeşit sorular sorması gerektiğini düşünüyordu. Kapı pek hızlı hızlı tıkırdatılınca da kadıncağız artık düşünmeyi bırakıp işe koyuldu, sesi öbür yandan duyuldu.
– Sen son zamanlarda Bay Quilp’e ne kadar sık gelip gitmeye başladın böyle, yavrucağızım?
Nell, saf saf:
– Bunu dedeme de söyledim, dedi. Tam yüz kere gelip gittim.
– Peki, deden buna ne dedi?
– Sadece içini çekip başını önüne eğdi, öyle tasalı, öyle perişan bir hâldeydi ki onu bu hâlde görseydiniz mutlaka ağlardınız; sizin de elinizden başka bir şey gelmezdi, biliyorum. Aman, bu kapı nasıl da tıkırdıyor böyle!
Bn. Quilp kapıya doğru kaygılı kaygılı bir göz atarak:
– Sık sık tıkırdar, dedi. Senin deden eskiden bu kadar perişan değildi sanırım.
Çocuk hararetle:
– Yo, hayır! dedi. Öyle değişikti ki! Bir zamanlar öylesine mutluyduk ki, dedem de öylesine neşeli, memnundu ki! O zamandan beri ne kadar kötü bir değişikliğe uğradık, bilemezsiniz.
Bn. Quilp:
– Senin böyle konuştuğunu duymak beni çok, çok üzdü, şekerim, dedi. Doğruyu söylüyordu.
Çocuk kadını yanağından öperek:
– Teşekkür ederim, dedi. Siz her zaman bana karşı iyi davranıyorsunuz, sizinle konuşmak da zevk veriyor bana. Zavallı Kit’ten başka hiç kimseye dedemden söz açamıyorum. Yine de çok mutluyum. Belki daha da mutlu olmalıyım ama onun böylesine değiştiğini görünce ne kadar üzülüyorum, bilemezsiniz.
Bn.