Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Antikacı Dükkânı - Чарльз Диккенс страница 14
Çocuk bir daha böyle atışlara hedef olmayı istemediği için, Quilp’in uykudan uyandırılmasına yol açan kimseyi kapıya getirdi.
Quilp:
– A! Nelly, sen ha!.. diye bağırdı.
Çocuk:
– Evet, benim, dedi ama yattığı yerden yeni kalkmış olan cücenin, saçları darmadağın, sarı mendili başında, şaşkın duruşu ile öyle korkunç bir hâli vardı ki içeri girsin mi, girmesin mi, yoksa geri mi dönsün, bir türlü karar verememişti.
Quilp masadan inmeden:
– Gir içeri, dedi. Dur! Şu avluya bir bakıver, başı üzerinde duran bir çocuk var mı, yok mu?
– Yok. Çocuk ayaklarının üzerinde duruyor, efendim.
Quilp:
– Emin misin? diye sordu. E, peki, içeri gir de kapıyı kapa. Ne haber getirdin, Nelly?
Çocuk, cüceye bir mektup verdi. Quilp, bir parçacık yana dönüp elini çenesine dayadıktan sonra, mektupta yazılanları okumaya hazırlandı.
6
Küçük Nell, orada ürkek ürkek durmuş, Quilp mektubunu okurken, adamın yüzünü seyrediyordu. Kızın yüzünden, küçük adamdan korkmasına, ona güvenmemesine rağmen, bu garip görünüşüne, gülünç davranışlarına gülmek istediği de anlaşılıyordu. Yine de çocuğun, acı bir tasa içinde, cücenin vereceği karşılığı beklediği, adamın buna can sıkıcı, üzücü bir karşılık verebileceğini anladığı da bir gerçekti.
Açıkça görülüyordu ki Quilp şaşkına dönmüştü, bu genellikle mektupta yazılanlardan ileri geliyordu. İlk iki, üç satırı okuyup bitirmeden, gözlerini fal taşı gibi açmaya, pek korkunç bir şekilde kaşlarını çatmaya başlamıştı; ondan sonraki iki, üç satır üzerine hiç görülmemiş derecede kötü bir tavırla başını kaşımaya başladı; mektubun sonuna geldiği zaman da şaşkınlık, hayal kırıklığı işareti sayılan uzun, acı bir ıslık çaldı. Mektubu katlayıp yanına koyduktan sonra, büyük bir iştahla, on parmağının birden tırnaklarını yemeğe koyuldu. Sonra, hırsla mektubu alıp bir daha okumaya başladı. İkinci okuma da birincisi kadar başarısızdı, cüceyi bir rüyaya daldırmıştı. Cüce bu rüyadan uyanıp yeniden tırnaklarına saldırdı. Gözlerini yere indirmiş, mektubun karşılığını beklemekte olan çocuğa uzun uzun baktı. Birden, çocuğu sanki kulağının dibinde tabanca patlamış gibi şaşırtan garip bir sesle haykırdı:
– Hey, buraya bak, Nelly!
– Efendim!
– Bu mektupta neler yazılı biliyor musun, Nell?
– Hayır, efendim.
– Emin misin… Kendinden olduğu kadar emin misin?
– İyicene eminim, efendim.
Cüce:
– Mektupta neler yazılı olduğunu biliyorsan Allah canını alsın mı? diye sordu.
Kız:
– Sahi bilmiyorum, dedi.
Quilp, onun ciddi duruşuna dikkat ederek:
– E, peki, sana inanıyorum, dedi. Hıh! Demek gitmiş bile? Yirmi dört saat içinde gitmiş. Peki, onu ne yapmış bu Allahın belası? İşte asıl sır bu.
Bu düşünceler cüceyi yine kaşınmaya, tırnaklarını yemeye zorladı. Bunlarla meşgulken de yüzü onun için neşeli bir gülümseme, başka bir kimse için ise korkunç bir acının yarattığı bir sırıtma sayılacak biçimde gülümsedi. Çocuk da, yine başını kaldırıp ona bakınca, cücenin kendisini inanılmaz derecede sevgiyle, uysallıkla seyrettiğini gördü.
– Bugün çok hoşsun, Nelly, gerçekten pek güzelsin. Yorgun musun, Nelly?
– Hayır, efendim, hemen geri dönmek istiyorum, çünkü geç kalırsam o da beni merak eder.
Quilp:
– Acele etmeye lüzum yok, küçük Nell, dedi. Hiç lüzum yok. Benim iki numaram olmaya ne dersin, Nelly?
– Neyiniz olmaya, efendim?
– Benim iki numaram, Nelly; benim ikincim olmaya; benim Bayan Quilp’im olmaya?
Kızcağız korkmuş gibiydi ama adamın sözlerini anlamamışa benziyordu, Quilp de bunu anladı, ne demek istediğini daha açık bir şekilde anlatmaya koyuldu:
– Birinci Bayan Quilp ölünce iki numaralı Bayan Quilp olmaya ne dersin, tatlı Nell? Cüce böyle diyerek gözlerini kırptı, çocuğa parmağıyla yanına yaklaşmasını işaret etti. Benim karım olmaya, benim küçük elma yanaklı, kırmızı dudaklı karım olmaya ne dersin? Diyelim ki Bayan Quilp beş yıl ya da dört yıl daha yaşadı, o zaman sen de tam bana uygun yaşa gelmiş olacaksın. Hah-ha!… İyi bir kız ol, Nelly, gerçekten çok iyi bir kız ol da gör bakalım, günün birinde Tower Hill’in Bayan Quilp’i olacak mısın, olmayacak mısın!
Küçük kız, bu hoş dileklerden heyecan, sevinç duyacak yerde, adamdan uzaklaşmış, titremişti. Quilp de, ya bir kimseyi korkutmaktan büyük bir zevk aldığı için, ya bir numaralı Bn. Guilp’in ölmesini, iki numaralı Bn. Quilp’in de onun mevkiine, itibarına kavuşmasını tasarlamak hoş olduğu için ya da o sırada uysal, neşeli olmak işine geldiği için, sadece güldü, kızın telaşa kapılmasını hiç önemsemedi.
– Benimle birlikte doğru Tower Hill’e gidip Bayan Quilp’i göreceksin, dedi. O da, benim kadar olmasa bile, sana çok düşkün, Nell. Benimle birlikte eve geleceksin.
Çocuk:
– Yo, ben eve dönmek zorundayım, dedi. Mektubun karşılığını alır almaz eve dönmemi söylemişti.
– Daha almadın ki! Üstelik, ben eve gitmedikçe de almayacaksın, alamayacaksın. Bu yüzden de, görevini yerine getirebilmek için, benimle gelmek zorundasın. Bana şuradan şapkamı uzatıver, şekerim, hemen gidelim.
Quilp, bu sözlerle, kısa bacakları yere değinceye kadar masanın üzerinde yuvarlandı, ayakları yere basınca da önden yürüyüp yazıhaneden çıktı, rıhtıma geldi. Burada da ilk göze çarpan şeyler, başı üzerinde duran çocukla aşağı yukarı onun boyunda bir delikanlının, çocuğa sımsıkı sarılmış, onunla birlikte çamurda yuvarlanmaları oldu.
Nelly ellerini çırparak:
– A! Kit bu! diye haykırdı. Benimle birlikte gelen zavallı Kit! Ah, yalvarırım onları durdurun, Bay Quilp!
Quilp yazıhaneye dönüp kalın bir sopayla geldi.
– Onları durduracağım! diye bağırdı. Durduracağım! Hadi bakayım, çocuklarım, dövüşü bırakın. İkinizi birden döverim, ikinizi birden!