Antikacı Dükkânı. Чарльз Диккенс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Antikacı Dükkânı - Чарльз Диккенс страница 3
– Hep zavallı Kit’le alay eder!
Çocuk yine öncekinden daha içten gelme bir kahkaha attı, ben de duygulanarak gülümsedim. Ufak tefek yaşlı adam bir mum alıp kapıyı açmaya gitti. Geri döndüğü zaman Kit de ayaklarının dibindeydi.
Kit, ayaklarını sürüye sürüye yürüyen, kabarık saçlı, görülmemiş derecede geniş ağızlı, kıpkırmızı yanaklı, kıvrık burunlu –gerçekten o güne kadar gördüğüm yüzlerin en gülünç görünüşlüsü– acemi tavırlı bir çocuktu. İçeride yabancı birini görür görmez kapının önünde birden durdu. Yusyuvarlak, kenarsız eski bir şapkayı elinde çevirerek, vücudunun ağırlığını kâh bir bacağına, kâh öbür bacağına vererek, boyuna ayak değiştirerek, kapı önünde duruyor, pek şaşılacak bir şekilde odaya kaçamak bakışlar fırlatıyor. O ânda oğlana karşı içimde bir minnet duygusu uyandı, çünkü bu çocuğun kızın hayatında güldürücü bir unsur olduğunu anlamıştım.
Ufak tefek yaşlı adam:
– Yol epey uzun, değil mi, Kit? diye sordu.
Kit:
– E, valla, güzel bir yoldu, usta, dedi.
– Evi kolay buldun mu?
– E, valla, pek kolay da olmadı, zor da olmadı, usta.
– Aç acına dönmüşsündür elbette, değil mi?
Çocuğun buna karşılığı da:
– E, valla, karnım aç diyebilirim, oldu.
Çocuk, konuşurken, yan durup başını da omzunun üstünden ileri doğru öyle bir uzatış uzatıyordu ki bu hareketi yapmasa konuşamayacaktı sanki. Bana kalırsa bu çocuk nerede olsa herkesi eğlendirebilirdi ama oğlanın garipliğinden çocuğun duyduğu sonsuz sevinç, böyle ona hiç de uymayan bir yerde kendisini sevindirecek bir şey bulabilmesinden doğan huzur gerçekten karşı konulamayacak şeylerdi. Kit’in de yarattığı heyecandan gururunun okşanması, ciddi durmak için bir hayli çaba gösterdikten sonra ağzını iyice açıp gözlerini kapayarak çılgınca gülmesi de pek görülecek şeydi.
Yaşlı adam yine o eski dalgın hâline dönmüştü, olup bitenlerle ilgilenmiyordu; yalnız, çocuğun gülmesi geçince, parlak gözlerinin gecenin o küçük macerasından sonra kalbinin rakipsiz sahibini karşılarken gösterdiği duygululuk içinde yaşlarla dolduğunu fark ettim. Kit’e gelince, başından beri çarçabuk ağlamaya dönecek bir şekilde gülmekte olan oğlan bir dilim ekmekle et, bir bardak da bira alıp bir köşeye çekildi, bunları büyük bir iştahla yemeye koyuldu.
Yaşlı adam sanki kendisine bir şey söylemişim gibi bana döndü, içini çekerek:
– Onu düşünmediğimi söylemekle ne dediğinizi bilmeden konuşmuş oluyorsunuz, dedi.
– İlk görüşte ağızdan çıkan sözlere pek değer vermemelisiniz, dostum, dedim.
Yaşlı adam düşünceli düşünceli:
– Öyle, dedi.
– Öyle. Buraya gel, Nell.
Küçük kız hemen yerinden kalktı, geldi kollarını adamın boynuna doladı.
Dede:
– Ben seni seviyor muyum, Nell? diye sordu. Söylesene, seni seviyor muyum, yoksa sevmiyor muyum, Nell?
Çocuk, adamı okşamakla yetindi, başını göğsüne dayadı.
Dede, çocuğa daha sıkı sarılıp benden yana bakarak:
– Sen niçin hıçkırıyorsun bakayım? diye sordu. Yoksa seni sevdiğimi bildiğin hâlde bu soruyu sormakla şüphe içinde olduğumu mu gösteriyorum? Ah, ah, ah, öyleyse seni çok sevdiğimi söyleyeyim bari.
Çocuk büyük bir ağırbaşlılıkla: “Gerçekten seviyorsun.” diye karşılık verdi. “Sevdiğini Kit de biliyor.”
Kit, bir hokkabaz soğukkanlılığı içinde, ekmeğiyle etini kesip bıçağın üçte ikisini ağzına sokmaktaydı, kendisinden söz edildiğini duyar duymaz işini bırakıp haykırdı.
– Hiç kimse dedenin Nell’i sevmediğini söyleyecek kadar şaşkın değildir.
Sonra da sandviçinden bir ısırışta pek kocaman bir parçayı ağzına alarak, kendini daha uzun konuşma yeteneğinden yoksun bıraktı.
Yaşlı adam, çocuğun yanağını okşayarak:
– Kızım şimdi fakir ama, dedi. Bakın yine söylüyorum, onun da zengin olacağı zaman yaklaşıyor. Çoktandır yaklaşmakta ya; o gün artık gelecek. Çok sürdü ama gerçekten geliyor artık. Her şeyi har vurup harman savurmaktan başka bir şey yapmayan başkalarına geldi ya. Acaba bana ne zaman gelecek?
Çocuk:
– Ben bu hâlimle çok mutluyum, dede, dedi.
Yaşlı adam:
– Şşşt! Sus bakayım, dedi. Nasıl olman gerektiğini sen bilemezsin.
Sonra, dişlerinin arasından yine mırıldandı:
– O günler de gelecek, buna eminim. Geç gelmesi daha da iyi.
Adamcağız içini çekti, o eski düşünceli havasına döndü. Çocuk yine dizlerinin arasındaydı, çevresinde olup bitenlerin farkında değilmiş gibi görünüyordu. Artık vaktin gece yarısını bulmasına da birkaç dakika kalmıştı, ben gitmek için kalktım; bu da yaşlı adamı kendine getirdi.
– Bir dakika, beyim, dedi. Bakın, neredeyse gece yarısı olacak. Kit, oğlum, sen de hâlâ buradasın. Evine git, evine git, sabahleyin de vaktinde kalk, çünkü yapılacak iş var. İyi geceler. Hadi, ona sen de iyi geceler dile de, Nell, gitmesine izin ver.
Çocuk, gözleri sevinçle, sevgiyle parlayarak:
– İyi geceler, Kit, dedi.
Oğlan da:
– İyi geceler, Bayan Nell, dedi. Yaşlı adam araya girdi:
– Bu beye de teşekkür et, çünkü o ilgilenmeseydi ben bu gece küçük kızımı kaybedebilirdim.
Kit:
– Yo, yo, efendim, dedi. Hiç de değil, hiç de değil.
Yaşlı adam:
– Ne demek istiyorsun? diye sordu.
Kit:
– Ben onu bulurdum, efendim, dedi. Bulurdum. Toprağın üzerinde oldukça onu bulacağıma bahse girebilirim. Başka herhangi bir kimse kadar çabuk bulurdum, efendim. Ha-ha-ha!
Kit bir kere daha ağzını açıp gözlerini kapayarak bir çığırtkan