Sherlock Holmes’un Anıları Bütün Maceraları 4. Артур Конан Дойл
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sherlock Holmes’un Anıları Bütün Maceraları 4 - Артур Конан Дойл страница 9
“Evet, teminat verdi.” dedi albay omuzlarını silkerek. “Bana atımı vermesini tercih ederdim.”
Arkadaşımı savunacak bir cevap vermek üzereydim ki Holmes tekrar odaya döndü.
“Şimdi, beyler…” dedi. “Tavistock’a gitmek için hazırım.”
Arabaya binerken seyis yamaklarından biri kapıyı bizim için açık tuttu. Aniden Holmes’un aklına bir fikir gelmiş olacaktı ki öne doğru eğilip çocuğun koluna dokundu.
“Otlakta birkaç koyununuz var.” dedi. “Onlarla kim ilgileniyor?”
“Ben ilgileniyorum, efendim.”
“Ters giden herhangi bir şey fark ettin mi?”
“Aslında kayda değer pek bir şey yok ama üç tanesi topallamaya başladı, efendim.”
Holmes’un memnun olduğunu görebiliyordum çünkü kıkırdayarak ellerini ovuşturmaya başlamıştı.
“Tam isabet Watson, on ikiden vurduk!” dedi kolumu çimdikleyerek. “Gregory, koyunlar arasındaki bu tuhaf salgın hastalığa dikkatini çekmek istiyorum. arabacı! Devam edelim.”
Arkadaşımın yeteneği konusunda Albay Ross’ın, zihninden geçenler, yüzünden okunabiliyordu. Ancak müfettişin ilgisini çekmeyi fazlasıyla başarmıştı.
“Bunun önemli olduğunu mu söylemek istiyorsun?” diye sordu.
“Fazlasıyla.”
“Özellikle dikkatimi çekmek istediğin bir nokta var mı?”
“O geceki köpekle ilgili tuhaf durum.”
“O gece köpek bir şey yapmadı ki!”
“İlginç olan da bu zaten.” dedi Sherlock Holmes.
Dört gün sonra Wessex Kupası yarışlarını izlemek üzere Holmes ile beraber yine Winchester’a doğru trenle gidiyorduk. Sözleştiğimiz gibi Albay Ross bizi istasyonda karşıladı ve hep beraber onun arabasıyla kasabanın ilerisindeki hipodroma doğru yol aldık. Yüzü çok ciddiydi ve tavırları aşırı soğuktu.
“Atımı henüz göremedim.” dedi.
“Sanıyorum onu görür görmez tanırsınız, değil mi?” diye sordu Holmes.
Albay çok sinirlenmişti. “Yirmi yılım hipodromda geçti ve şimdiye kadar böyle bir soruyla karşılaşmadım.” dedi. “Beyaz alnı ve benekli ön bacağıyla Gümüş Şimşek’i bir çocuk bile tanır.”
“Bahisler nasıl gidiyor?”
“Aslında çok ilginç. Düne kadar bire on beş veriyordu ama şimdi o kadar düştü ki bire üç vermesi bile zor.”
“Hımm!” dedi Holmes. “Belli ki birileri bir şeyler biliyor.”
Arabamız tribüne yakın çevrili alana yaklaşırken kayıtların bulunduğu kartlara göz attım. Şöyle idi:
Wessex Kupası 50 altın lira, dört ve beş yaşındakiler için ilave her yüz fite 1,000 altın. İkinciye 300 sterlin. Üçüncüye 200 sterlin. Yeni pist (bir mil ve beş adet iki yüz metrelik mesafe)
1. Bay Heath Newton’ın Negro’su (kırmızı kep, bordo ceket)
2. Albay Wardlaw’un Pugilist’i (pembe kep, mavi ve siyah ceket)
3. Lord Backwater’ın Desborough’su (sarı kep ve ceket)
4. Albay Ross’ın Gümüş Şimşek’i (siyah kep ve kırmızı ceket)
5. Balmoral dükünün Iris’i (sarı kep ve siyah ceket)
6. Lord Singleford’ın Rasper’ı (mor kep ve siyah ceket)
“Tüm ümitlerimizi sizin sözünüze bağlamıştık.” dedi Albay Ross. “Ah, o da ne? Gümüş Şimşek mi?”
“Gümüş Şimşek beşe dört!” diye bir ses geldi. “Gümüş Şimşek beşe karşı dört! Desborough’ya karşı beşe on beş! Beşe dört ganyan!”
“Sayıları yazdılar!” diye bağırdım. “Altısı da yarışta.”
“Altısı mı? O hâlde benim atım da yarışta!” diye bağırdı albay heyecanlanarak. “Ama onu göremiyorum. Benim renklerimi göremiyorum.”
“Sadece beş tanesi geçti. Şu gelen o olmalı.”
Ben konuşurken güçlü, doru bir at, çevrili alandan azametle çıkarak eşkin gidişiyle önümüzden geçti. Sırtında albayın bilindik renkleri olan siyah ve kırmızı vardı.
“O benim atım değil ki!” diye bağırdı sahibi. “Bu atın hiçbir yerinde tek bir beyaz kıl bile yok. Siz ne yaptınız Bay Holmes?”
“Her neyse bakalım nasıl yarışacak.” dedi arkadaşım temkinli bir tavırla. Birkaç dakika dürbünüyle baktı. “Müthiş! Harika bir başlangıç!” diye bağırdı. “Geliyorlar! Dönemeçten dönüyorlar!”
Bulunduğumuz yerden atları çok iyi görebiliyorduk. Altı at bir süre başa baş gitti ama yarışın yarısına doğru Mapleton ahırlarının sarı renkli hayvanı ileri fırladı. Yarışın sonuna doğru ise albayın atı, Desborough’uya altı boy fark attı. Balmoral dükünün Iris’i ise ancak üçüncü olabildi.
“Öyle ya da böyle, bu benim yarışım.” dedi albay elini gözlerinin üzerine koyarak. “İtiraf etmeliyim ki hiçbir şey anlayamıyorum. Gizemli davranışlarınızı fazla uzatmadınız mı Bay Holmes?”
“Elbette, albayım, her şeyi öğreneceksiniz. Hep beraber gidip ata bir göz atalım. İşte burada!” dedi, sadece sahiplerinin ve arkadaşlarının rahatça girip çıktığı kapalı alana vardığımızda. “Yüzünü ve bacağını alkol ile temizlediğinizde onun Gümüş Şimşek olduğunu göreceksiniz.”
“Beni şaşırtıyorsunuz!”
“Onu bir dolandırıcının elinde buldum ve aynen olduğu gibi yarışlara sokmaya cesaret ettim.”
“Sevgili bayım, mucizeler yarattınız! Atım çok formda ve iyi görünüyor. Bundan daha iyi yarışamazdı. Yeteneklerinizden şüphe duyduğum için binlerce kez özür diliyorum. Atımı geri getirmekle bana büyük bir iyilik ettiniz. Eğer John Straker’ın katilini de yakalarsanız daha da büyük bir iyilik etmiş olacaksınız.”
“Yakaladım bile!” dedi Holmes sessizce.
Albayla ikimiz hayretler içinde ona bakakaldık. “Yakaladınız mı? Nerede peki?”
“Burada.”
“Burada mı? Nerede?”
“Şu an benim yanımda duruyor.”
Albayın