Taraskonlu Tartaren. Альфонс Доде

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Taraskonlu Tartaren - Альфонс Доде страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Taraskonlu Tartaren - Альфонс Доде

Скачать книгу

için her akşam bahçesine iniyor, baobap ağacının arkasında pusuya yatarak saat ona, on bire kadar kalıyordu.

      Elhasıl Mitaine vahşi hayvanlar cambazhanesi Taraskon’da kaldığı müddetçe Costecalde’ın evinde geç kalmış olan kasket avcıları gecenin karanlığında barakaların arkasında enine boyuna dolaşan esrarengiz bir adam görüyorlardı.

      Bu Taraskonlu Tartaren idi. Gece karanlığında aslanın böğürmesini titremeden işitmeye kendini alıştırıyordu.

      X

      Seyahate Çıkmadan Evvel

      Tartaren bu surette her türlü vasıtalarla idman yaptığı esnada bütün Taraskon’un gözü onun üstüne dikilmişti. Kimse başkasıyla meşgul olmuyordu. Kasket avcılığının yalnız bir kanadı hareket ediyordu. Romansların arkası kesilmişti. Eczacı Bézuquet’nin eczanesinde piyano yeşil bir örtü altında ve binlerce İspanyol sinekleri karınları havada olarak uyuşup kalmışlardı. Tartaren’in seyahati her şeyi durdurmuştu.

      Taraskonlunun salonlardaki muvaffakiyetini bir görmeli idi. Onu kimse paylaşamıyor, herkes birbirinin elinden kapmaya çalışıyordu. Kadınlar için Tartaren’in kolunda Mitaine vahşi hayvanlar cambazhanesine gitmekten ve aslanın kafesi önünde bu büyük hayvanın nasıl avlanacağını, kaç adımdan nişan almak lazım geleceğini, çok kaza ihtimali olup olmadığını vs. izah ettirmekten daha büyük şeref yoktu.

      Tartaren istenilen bütün izahatı veriyordu. O “Jül Sezar”ı okumuştu. Aslanın nasıl avlanacağını, tamamı tamamına sanki avlamış gibi biliyor ve onun için bundan büyük bir talakatla25 bahsediyordu.

      Lakin daha iyisi Mahkeme Reisi Ladevése’den yahut sabık elbise ambarı yüzbaşısı kumandan Bravida’nın evinde akşam yemeğinden sonra kahveler getirildiği sırada, bütün sandalyeler etrafına yaklaştırılarak ona yapacağı avlardan bahsettirilmesi idi.

      O zaman dirsekler masaya dayalı, burnu Yemen kahvesinin içinde kahraman müteessir bir sesle kendisini bekleyen tehlikeleri; uzun, mehtapsız gecelerde saatlerce süren pusuları, hastalık getiren bataklıkları, zakkum yapraklarıyla zehirlenmiş dereleri, karları, şiddetli güneşleri, akrepleri, çekirge yağmurlarını anlatıyordu. Aynı zamanda büyük Atlas aslanının ahlakını, kızgınlık zamanındaki harikulade kuvvetini ve vahşiliğini…

      Sonra kendi hikâyesiyle heyecana geliyor, sofradan kalkıyor, yemek salonunun ortasına sıçrıyor, aslanın bağırmasını, bir karabinanın gürültüsünü, “Pat! Pat!” patlayan bir merminin “Pfat! Pfat!” ıslıklarını taklit ediyor, elleriyle hareket yapıyor, haykırıyor, iskemleleri deviriyordu.

      Sofranın etrafında herkesin rengi uçuyor; erkekler başlarını sallayarak birbirlerine bakıyor; kadınlar kısa korku çığlıklarıyla gözlerini kapıyor; ihtiyarlar hiddetle uzun bastonlarını kaldırıyor ve yandaki odada erkenden yatırılan küçük erkek çocuklar silah sesleri ve haykırmalarla yerlerinden fırlayarak uyanıyor, pek ziyade korkarak aydınlık istiyordu.

      Bununla beraber Tartaren gitmiyordu.

      XI

      Kılıç Darbesi

      Efendiler, Kılıç Darbesi İğne Darbesi Değil!

      Hakikaten hareket etmek niyetinde mi idi! Nazik mesele. Ve Tartaren’in hayatını yazan buna cevap vermekte çok müşkülat çekecek.

      Mitaine’nin vahşi hayvanları Taraskon’u terk edeli üç ayı geçmiş ve aslan avcısı yerinden hâlâ kımıldamamıştı. İşin sonunda safdil kahramanın gözü yeni bir serap ile kamaştı da kendini Cezayir’e gitmiş farz ediyordu.

      İhtimal ki yapacağı avları naklede naklede Şanghay’da konsolos bayrağını çekerek Tatarlara “pat pat” ateş ettiğini zannettiği gibi temiz niyetle aslan avladığını mı zannediyordu.

      Maalesef bu sefer de Taraskonlu Tartaren serabın kurbanı oldu. Lakin Taraskonlular öyle olmadılar. Üç ay bekleyip de avcının henüz çantalarını hazırlamadığını görünce mırıldanmaya başladılar. Costecalde tebessüm ederek diyordu ki:

      “Bu da Şanghay işine dönecek.”

      Bu söz Taraskon’u altüst etti. Tartaren’e kimsecikler inanmaz oldu.

      Safdiller, korkaklar, Bézuquet gibi bir pireden korkup kaçan ve gözlerini kapamadan bir tüfek atamayan kimseler bilhassa aman vermiyorlardı. Kulüpte kale meydanında müstehzi bir tavırla zavallı Tartaren’in yanına geliyorlar, “Ey, başka türlü… Seyahat ne zamana…” diyorlardı.

      Costecalde’ın dükkânında artık onun fikirlerine kimse inanmıyor, kasket avcıları reislerini inkâr ediyorlardı!

      Sonra işe hicivler de karıştı. Mahkeme Reisi Ladevése boş zamanlarında Provance’lı lisanıyla manzumeler yazardı; bu lisanda bir şarkı yazdı ve pek ziyade muvaffakiyet kazandı. Bu şarkıda Gervais isminde bir büyük avcıdan bahsolunuyordu. Bu avcının müthiş silahı Afrika aslanlarını son ferdine kadar öldürecekti. Maalesef bu şeytan silahta garip bir hassa vardı: Daima doldurulur hiçbir zaman atmazdı.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Methal: Giriş. (e.n.)

      2

      Cesamet: Büyüklük, irilik. (e.n.)

      3

      Safderunane: Safça, saf gibi. (e.n.)

      4

      Taraskon’da yaşadığı rivayet olunan hem karada hem suda yaşayan bir hayvanmış, anlatıldığına göre Rhone Nehri’nde yaşar, gemileri batırır, bazen da karaya çıkar insanları, koyunları yermiş. Bir azize hayvana mukaddes su atarak onu tutmuştur. Taraskon’da paskalyanın ellinci günü bunun için şenlikler yapılır.

      5

Скачать книгу


<p>25</p>

Talakat: Kolayca düzgün söz söyleme durumu. (e.n.)