Küçük Beyaz Kuş. Джеймс Мэтью Барри

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Küçük Beyaz Kuş - Джеймс Мэтью Барри страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Küçük Beyaz Kuş - Джеймс Мэтью Барри

Скачать книгу

ama onu da kendisi değiştirdi.”

      “Her şeyi nasıl bu kadar değiştirebiliyor? Sizce burada güvende misiniz, hanımefendi? Sizi de değiştirmesin?”

      Sempatik tavrım karşısında biraz yumuşadı ve bir şeyler anlatmaya başladı. Mary ve kocasının ödedikleri kira pek de onurlu bir ailenin gururla üstleneceği bir miktar sayılmazmış. Birisi bu daireyi yeniden inşa etmek üzere almak istediğinde ilan panosuna hürmet ederek boşaltmak kaydıyla burayı çok ucuza kiralamışlar. Mary A. “Bu alan satılıktır.” yazısından nefret ediyormuş ve ilanı soranlara yumruğunu sallarmış. Evini gerçek bir evmiş gibi coşkuyla sahiplenir ve satılık ilanı için birisi gelecek olursa öfkeden titrermiş.

      Size kendi aforizmamı söylemiştim; doğruyu söylemek gerekirse bu mazlum hizmetçinin söylediklerini kayda almam gerektiğini hissettim. Sanat söz konusuydu. “Zor olan resimleri yapmak değil onlara çerçeve bulmak.” demişti ve bu beni canevimden vurmuştu.

      Dürüst olmak gerekirse, pek hanımının sanat eserlerine kafa yormuş gibi görünmüyordu. Çoğu yapmaz zaten. Sonuç: Konserve etler…

      Yine de bir kişi bu konuda çok kafa yoruyordu ya da en azından öyle görünüyordu; sürekli eserlerin şahaneliği karşılığında ellerini ovuşturuyordu; hatta arkadaşlarına, “Güzel olduğunu söyle, biraz övgüler yağdır.” diye fısıldayarak baskı yapıyordu. Bu, genelde ressam kedere gömüldüğü zamanlarda oluyordu. Eminim, bir adamı tekrar neşelendirmeyi Mary’den daha iyi kimse beceremezdi.

      “Tehlikeli bir kadın.” dedim ürpererek ve şömine rafında duran bir resmi incelemeye daldım. Bir erkeğin portresiydi bu resim. Beni etkilemişti hâliyle; çünkü çerçeveliydi.

      “Mary’nin bir arkadaşı yaptırdı ama arkadaşını hiç görmedim.” diyerek imdadıma yetişti rehberim.

      Kafamı çevirmek üzereydim ki resimdeki bir yazı beni kendisine doğru çekti. Bir kadının el yazısıyla şöyle yazılmıştı: “Sevgili meçhulümüzün fevkalade portresi.” Beni kastediyor olabilir miydi? Birdenbire nasıl dikkat kesildiğimi tarif edemem.

      Portre çok yakışıklı birini temsil ediyordu ve otuz yaştan bir gün bile fazla olamazdı.

      “Mary’nin bir arkadaşı dediniz değil mi?” dedim sendeleyerek. “Onu hiç görmediyseniz nereden biliyorsunuz?”

      “Çünkü kocası resmi yaparken sık sık hanımıma gidip danışırdı, ‘Gözlerini ne renk yapardın?’ diye sormuştu mesela.”

      “Peki, o ne dedi?” diye sordum heyecanla.

      “ ‘Güzel mavi gözler.’ diye cevap verdi ve sonra kocası ‘Yüzünü çok yakışıklı çizmezdin herhâlde, değil mi?’ diye sormuştu. O ise ‘Çok yakışıklı çizerdim.’ diye cevap vermişti. ‘Orta yaşlı mı, peki?’ diye sorduğunda ‘Yirmi dokuz yaşında.’ diye cevap vermişti. ‘Başının üstü azıcık kel olmalı mı?’ diye sorduğunda ‘Kesinlikle hayır.’ demişti.”

      Ah, canım! Vefalı kız, beni kel çizdirmemiş!

      “Hanımımı resme eliyle öpücük gönderirken bile gördüm.” dedi.

      Bana eliyle öpücük göndermiş, güzel Mary. Ah, tatlı şey!

      Peh!

      Kadının sesini yeniden duyduğumda resme bakarak nasıl bir aşağılayıcı mesaj yazsam diye düşünüyordum.

      “Sanırım onu bebekliğinden beri tanıyormuş, çünkü buradaki şeyi de o hediye etmiş.” dedi, dizlerinin üzerine eğilmiş bebek evini saklanmış olduğu kanepenin altından çıkartırken. O anda hemen mesajı yazıp bu bebek evinin içine bırakayım diye düşündüm ama yapmadım. Nedenini söyleyeyim mi? Çünkü bebek evi şefkatli ellerle yeniden dekore edilmişti; oyuncak bebek ailesine yeni kıyafetler dikilmişti ve minik mobilyaların boyası daha yeni kuruyordu. Oyuncak bebek evi yeniden kullanıma neredeyse hazırdı.

      Hizmetçiye baktım ama yüzü ifadesizdi. “Yerine koy onu.” dedim Mary’nin güzel sırrını görmüş olmaktan utanmış bir hâlde. Keyfim kaçmış bir hâlde çıktım evden; içimde küçük mürebbiyenin beni yine köşeye kıstırmış olduğuna dair hisle.

      IV

      Bir Gece Vakti

      Bir gece, kocasını sokakta tek başına beklerken gördüm. İşte şimdi kocan senin için bir şey yapamaz küçük mürebbiye. İş başa düştü. Evde yapılacak büyük işler varsa erkeklerin evi terk etmesi gerekir. Seni bencil, zayıf, her hâliyle kaba adam; karın için doğum anı geldi: Toz ol bakalım.

      Bu geceye kadar Mary’nin kadim sadık aşkı olan yürekli, cesur delikanlı yalpalayarak evden çıkıyor. Acaba hiç ona kaba davrandığı olmuş muydu? Olduysa bu affedilmez bir günah artık. Bu gece onun sokaktaki hâlini gizlice izlemesini gerektirecek kaba bir davranışı olmuş muydu? Kaba bir davranışı olmadıysa da biraz daha nazik davranabileceği zamanlar olmamış mıydı?

      Bu geceden itibaren gerektiğinden daha nazik olmaya çabalayabileceğimiz yeni bir düzen sağlayamaz mıyız?

      Zavallı genç adam, elinde olsa gelmez miydi Mary pencerenin önüne; bütün nezaketsizliklerinin çoktan unutulduğunun işaretini vermeye; siz yeniden kavuşana kadar o güven verici gülümsemesini göstermeye; yeniden kavuşamasanız bile hâlâ o güven verici titrek gülümsemesiyle sana bakmayı sürdürmeye…

      Ah, hayır! Tüm bunlar düne ait; artık çok geç. Bu gece delikanlı Mary’yi düşünerek dolaşıyor sokaklarda, ama Mary onu çoktan unuttu. Bu büyük doğum anında, erkek artık kadın için bir hiç ve aşklarının hiçbir önemi yok.

      Şimdi o ve ben sokağın karşı taraflarındayız. İkimize de aşina bu sokak artık. Öte yandan içinde Mary A.’nın bulunduğu çeşitli sahneler gözümün önünden geçiyor. İşte o sabah, evine yegâne girişimin ertesi sabahı… Acente bana o lanet ilanın kaldırılacağına dair söz vermişti ama buna dair bildiri notu Mary’ye ulaştığı an, Mary’nin ilanı kendi elleriyle yok ettiğini idrak ettim. O sabah oradan geçerken, Mary orada bir sandalyenin üzerinde önündeki tabureye ilanı koymuş, elinde bir çekiçle şiddetli bir şekilde ilana vuruyordu. İlan en son yere düştüğündeyse hırçın bir tekme savurdu ona.

      Bazı geceler kocası postacıyı gözlerdi. Sanıyorum bir resmin yazgısını taşıyabilecek kadar büyük bir zarf bekliyordu. Bir kiralık katil ya da iyilik meleği misali kapı kapı izini sürüyordu postacının. Hiçbir zaman kendisine bir mektup olup olmadığını sormaya cesaret edemiyordu, fakat ne zamanki o mektup posta kutusuna düştü onu yırtarak açtı… Kapı ümitsizce kapanmış olsa da penceredeki kadın tüm bu süre boyunca elini kalbinin üzerine bastırmış bekliyordu. Ne var ki havadis güzel olsaydı ikisi birlikte hemen evden fırlar, kol kola et pazarının yolunu tutarlardı.

      Son bir sahne: Yaz akşamları açık pencerelerinden görebildiğim kadarıyla Mary piyanonun başına oturur kocası için çalıp söylerdi. Bazen de bir eliyle çalar diğer elini tutması için kocasına uzatırdı. Mutluluğunu öylesine coşkuyla yaşıyordu ve öylesine romantik bir ruha sahipti ki… Öyle hissiyatlıydı ki kocası

Скачать книгу