Balonla Beş Hafta. Жюль Верн
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Balonla Beş Hafta - Жюль Верн страница 6
“Sana gözüm kapalı güvenirim ve bilirsin seni diğer insanlardan hep ayrı tutmuşumdur.”
Kennedy’nin şaşkınlıktan dili tutulmuştu.
“Beni on dakika dinlersen…” diye ekledi doktor. “Bana teşekkür edeceksin.”
“Sen gerçekten ciddi misin?”
“Çok ciddiyim.”
“Peki seninle gelmeyi reddedersem?”
“Etmeyeceksin.”
“Edeceğimi varsayarsak?”
“O zaman yalnız giderim.”
“Şöyle oturalım.” diye ekledi Kennedy. “Ve heyecanlanmadan konuşalım. Dalga geçmeyi bıraktığın anda bu konuyu tartışabiliriz.”
“O zaman kahvaltıda tartışalım Sevgili Dick, tabii bir sakıncası yoksa?”
İki arkadaş üzerinde kocaman bir tabak kızarmış ekmek ve büyük bir çaydanlık olan küçük masaya karşılıklı oturdular.
“Sevgili Samuel!” diye söze başladı avcı. “Senin projen bir delilik! Olanaksız! Akıl kârı olan hiçbir şeyle uzaktan yakından alakası yok!”
“Ama denediğimiz zaman işin içyüzünü anlayacağız.”
“Fakat tam olarak nasıl olacağından bile emin olmadığın bu yolculuğa çıkmayı deneyemezsin!”
“Peki neden, söyler misin bana?”
“Şey… Riskler ve zorluklar!”
“Zorluklar…” diye ciddi bir tavırla cevapladı Ferguson. “Üstesinden gelmek için varlar. Risklere ve tehlikelere gelince; onlardan kaçabilmekle kim övünür? Hayatta var olan her şey tehlikelidir; bir kişinin kendi masasında oturması bile tehlikeli olabilir ya da kafana kendi şapkanı takmak… Ayrıca, olacak şeylere zaten olmuş gözüyle bakmalıyız ve gelecekte de şu andan fazlasını görmemeliyiz çünkü gelecek, yaşanan anın biraz ötesinden ibarettir.”
“İşte bu!” diyerek omuz silkti Kennedy. “Dünyaya gelmiş en kaderci insan!”
“Evet ama kelimenin iyi anlamında… O zaman kaderin bizim için neler sakladığını düşünüp canımızı sıkmayalım ve şu eski, güzel İngiliz atasözünü hiç akıldan çıkarmayalım: Asılmak için doğan biri asla boğulmaz!
Verilecek bir cevap yoktu fakat bu durum, Kennedy’nin. şimdi burada saymanın yersiz olacağı birçok savı aklına getirmesine engel olmadı.
“Peki o zaman.” dedi bir saat süren tartışmanın ardından, “Afrika Kıtası’na olan bu yolculuğu yapmaya kesin kararlıysan -bu seni mutlu edecekse- niye bilinen rotayı takip etmek istemiyorsun?”
“Niye?” diye haykırdı doktor. “Bugüne kadar bahsettiğin yolları izlemek hep hüsranla sonuçlandı; Nijerya’da katledilen Mungo Park’tan Wadai ülkesinde kaybolan Vogel’ya; Murmur’da ölen Oudney’den Sakato’da yok olan Clapperton’a ve hunharca katledilen Fransız Maizan’ya, Tuaregler tarafından öldürülen Binbaşı Laing’dan Rocher’ye, 1860’ların başından bu yana katledilmiş birçok kişinin adı yazıldı Afrika şehitleri listesine. Çünkü açlık, susuzluk, ateş gibi birçok unsura ve vahşi yaratıklara, onlardan daha vahşi insanlara karşı ayakta kalmak imkânsız! Çünkü bir iş, bir şekilde yapılamıyorsa başka yollar denenmeli. Sonuç olarak bir şeyin tam ortasından geçemiyorsan diğer tarafı ya da üstünden geçmeyi seçmelisin!”
“Keşke tek sorun üstünden geçmek olsa!” diye başladı Kennedy. “Ama havadan geçmek, doktor, işte mesele bu!”
“Peki o zaman…” dedi doktor. “Korkmam gereken şey ne? Sen de kabul edersin ki balonumun düşmemesi için gereken önlemlerin hepsini aldım. Ama olur da beni hayal kırıklığına uğratırsa ben de diğer kâşiflerin normal konumuna, toprağın üzerine inmiş olacağım. Fakat balonum beni yarı yolda bırakmayacak yani bu tür hesaplamalarla uğraşmak yersiz.”
“Evet ama bu durumları da göz önünde bulundurmalısın.”
“Hayır, Dick, Batı Afrika kıyılarına varana dek balondan ayrılmamak niyetindeyim. Onunla her şey olası, onsuz ise bu çapta bir geziye eşlik edebilecek tüm sıradan tehlikelerle yüz yüze kalacağım. Ama onunla ne sıcak ne seller ne fırtınalar ne sam yeli ne kötü hava ne vahşi hayvanlar ne de vahşi insanlar; hiçbir şey beni korkutamaz! Eğer hava sıcak gelirse yükselirim; eğer üşürsem alçalırım. Bir dağa mı rastladım, üzerinden geçerim, sarp bir kayalık mı gördüm, yanından süzülürüm, bir sele denk gelirsem, üzerinden bir kuş gibi geçerim. Yorgunluk nedir bilmem ve dinlenmeye ihtiyaç duymaksızın mola veririm. Doğmakta olan şehirlerin üzerinden süzülürüm. Bir fırtına hızıma hız katar. Afrika Kıtası, büyük dünya atlasına bakıyormuşum gibi gözlerimin altında kayarken bazen göğün derinliklerinden bazen de topraktan 100 fit havada uçabilirim.”
İnatçı Kennedy bile etkilenmiş görünüyordu. Karşısında resmedilen manzara başını döndürmüştü. Gözlerini hayranlık ve ilgiyle doktora çevirmişti. Daha şimdiden boşlukta sallanıyormuş hissine kapılarak biraz ürpermişti.
Sonunda şöyle dedi: “Peki Samuel, yani şimdi balon kullanmanın inceliklerini bildiğini mi söylüyorsun?”
“Hiç de değil. Bu tam bir ütopya!”
“Peki o zaman gideceğin yer?”
“Tanrı nereyi isterse ama en azından doğudan batıya.”
“Niçin?”
“Çünkü yönü hiç değişmeyen Alize rüzgârlarından faydalanmak niyetindeyim.”
“Ah tabii ki!” diye cevapladı Kennedy. “Alize rüzgârları, evet, gerçekten de yapılabilir; onda bir şey var.”
“Evet onda bir şey var, aslında her şey onda. İngiliz hükûmeti bir vasıta temin etti ve tahminî varış tarihime uygun olarak üç dört gemi de Batı Afrika sahillerinde seyir hâlinde olacak. Biz, en fazla üç ay içerisinde balonumu şişireceğim yer olan Zanzibar’a gidip oradan yola koyulacağız.”
“Biz?” dedi Dick.
“Hâlâ ufacık bir itirazın varsa konuş, dostum Kennedy.”
“Ufacık bir itiraz! Bin tane var kafamda! Ama her şey bir yana, eğer ülkeyi gezmek istiyorsan eğer kafana göre alçalıp yükseleceksen, bunu yakıt kaybetmeden yapamazsın. Bugüne kadar başka bir yöntem geliştirilmediğine göre, havada yapılması planlanan uzun yolculukların karşısındaki başlıca engel budur.”
“Sevgili Dick, kısacık bir cevabım var. Bir tez gaz molekülü bile kaybetmeyeceğim.”
“Ve hâlen istediğin zaman alçalabilecek misin?”
“Ne zaman istersem o zaman.”
“Peki