Anne'in Hayaller Evi. Люси Мод Монтгомери
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Anne'in Hayaller Evi - Люси Мод Монтгомери страница 4
“Bay Harrison’ı arkadaş bile saymadığın zamanlar olmuştu.” dedi Marilla soğuk bir şekilde.
“Yani, ilk görüşmemizde kendisine pek de kanım ısınmamıştı.” diyerek Marilla’yı onayladı Anne. Bu hatırası kahkaha atmasına sebep oldu. “Ama Bay Harrison’ı tanıdıkça sevdim. Bayan Harrison ise dünya tatlısı bir insan. Tabii bir de Bayan Lavendar ve Paul var.”
“Bu yaz adaya gelmeye karar verdiler mi? Avrupa’ya gideceklerini sanıyordum.”
“Evleneceğimi yazınca fikir değiştirdiler. Bugün Paul’dan bir mektup aldım. Düğünüme gelmek zorundaymış, Avrupa’ya ne olacağı umurunda bile değilmiş.”
“O çocuk sana hep tapardı.” dedi Bayan Rachel.
“O ‘çocuk’ artık on dokuz yaşında bir delikanlı Bayan Lynde.”
“Zaman nasıl da akıp geçiyor!” Bayan Lynde’in zekice ve ona özgü cevabıydı.
“Dördüncü Charlotta da onlarla gelebilirmiş. Kocası izin verirse geleceğini haber etmiş Paul’a. O kocaman mavi kurdeleleri hâlâ takıyor mu merak ediyorum. Acaba kocası ona Charlotta mı yoksa Leonara mı diye hitap ediyor? Charlotta’nın düğünümde olmasını çok isterim. Uzun zaman önce Charlotta’yla beraber bir düğüne katılmışlığımız var. Gelecek hafta Echo Lodge’da olmayı planlıyorlar. Sonra Phil ve Papaz Jo…”
“Bir papaz hakkında bu şekilde konuşman hoş değil Anne.” dedi Bayan Rachel sertçe.
“Karısı ona bu şekilde hitap ediyor.”
“Kutsal bir makama daha çok saygı duyması gerekir onun da.” diyerek sertçe çıkıştı Bayan Rachel.
“Ben senin papazları sert bir şekilde eleştirdiğini duydum ama.” diyerek şaka yaptı Anne.
“Evet ama ben bunu saygıyla yapıyorum.” diyerek itiraz etti Bayan Lynde. “Benim bir papaza takma ad taktığımı duymamışsındır hiç.”
Anne gülmemek için kendini tuttu.
“Neyse, Diana, Fred, Küçük Fred ve Küçük Anne Cordelia ve Jane Andrews da gelecek. Keşke Bayan Stacey, Jamesine Teyze, Priscilla ve Stella da gelebilselerdi düğüne. Ama Stella Vancouver’da, Pris Japonya’da, Bayan Stacey evlenip Kaliforniya’ya yerleşti. Jamesine Teyze ise her ne kadar yılanlardan korksa da kızının görev yerini görmek için Hindistan’a gitti. İnsanların bu şekilde dünyanın dört bir tarafına dağılmış olması gerçekten de korkunç.”
“Tanrı’nın dileği bu değildi, o kadar.” dedi Bayan Rachel yetkin bir havayla. “Bizim zamanımızda insanlar doğdukları yerde ya da yakınlarda büyür, evlenir ve yerleşirlerdi. Şükürler olsun ki sen adaya bağlı kaldın Anne. Gilbert mezun olunca dünyanın bir ucuna gitmek isteyip seni de peşinden sürükler diye korkuyordum.”
“Eğer herkes doğduğu yerde kalsaydı, her yer insanla dolup taşardı Bayan Lynde.”
“Seninle tartışmayacağım Anne. Ne de olsa üniversite mezunu değilim ben. Düğün töreni hangi gün yapılacak?”
“Öğlen ya da öğleden sonra diye karar aldık. Böylece Glen St. Mary’e giden akşam trenine yetişebileceğiz.”
“Peki, salonda mı evleneceksiniz?”
“Yağmur yağmadığı müddetçe hayır. Bostanda, masmavi gökyüzü yukarıda uzanırken ve güneş etrafımızı ışıl ışıl aydınlatıyorken evlenmek istiyoruz. Eğer elimden gelse nerede ve nasıl evlenmek isterdim biliyor musun? Şafak vaktinde, bir haziran gününün şafağında. Güneş tüm görkemiyle yükselirken ve güller tomurcuklanırken, Gilbert’la buluşup kayın korusunun tam ortasına giderdik. Yemyeşil dalların meydana getirdiği kemer muhteşem bir katedral gibi olurdu ve biz orada evlenirdik.”
Marilla ayıplarcasına burun kıvırdı. Bayan Lynde şoka girmişti sanki.
“Ama bu çok tuhaf olurdu Anne. Ayrıca pek de yasal gibi görünmüyor. Hem Bayan Harmon Andrews ne der sonra?”
“Bu da bir dert işte.” diyerek iç çekti Anne. “Bayan Harmon Andrews ne der korkusuyla yapamadığımız bir sürü şey var hayatta. ‘Bu doğru, bu kötü, bu iyi, bu yanlış.’ Eğer Bayan Harmon Andrews olmasaydı ne kadar güzel şeyler yapabilirdik kim bilir.”
“Öyle zamanlar oluyor ki seni hiç anlayamıyorum Anne.” diye şikâyet etti Bayan Lynde.
“Anne hep bir romantikti, biliyorsun.” dedi Marilla özür dilercesine.
“Ne diyeyim, evlilik hayatı buna deva olacaktır.” dedi Bayan Rachel teselli edercesine.
Anne güldü ve Gilbert’la karşılaştığı Âşık Yolu’na kaçtı. İkisi de evlilik hayatının romantizme deva olacağı endişesini ya da temennisini taşıyor gibi görünmüyorlardı.
Echo Lodge ahalisi bir sonraki hafta geri döndü ve Green Gables onları görmenin getirdiği keyifle cıvıldadı. Bayan Lavendar, adayı en son üç yıl önce ziyaret etmişti ve o zamandan bu zamana çok da değişmemişti. Ancak Anne, Paul’un geçirdiği değişim karşısında hayretler içinde kaldı. 1.80’lik bu delikanlı Avonlea’de öğretmenlik yaptığı Paul olabilir miydi?
“Bana kendimi gerçekten yaşlı hissettiriyorsun Paul.” dedi Anne. “Sana bakarken başımı kaldırmak zorunda kalıyorum!”
“Siz asla yaşlanmazsınız öğretmenim.” dedi Paul. “Gençlik Çeşmesi’ni bulup kana kana içmiş az sayıda insandan birisiniz. Siz ve Lavendar Anne. Baksanıza! Evlendikten sonra size Bayan Blythe diye hitap etmeyeceğim. Siz benim için hep ‘öğretmenim’ olacaksınız. Öğrendiğim en güzel derslerin öğretmeni… Size bir şey göstermek istiyorum.”
Gösterdiği şey, küçük bir defter dolusu şiirdi. Paul güzel hülyalarının bir kısmını dizelere dökmüştü ve dergi editörleri bazen o kadar kıymet bilmez olmuyorlardı. Anne, Paul’un şiirlerini keyifle okudu. Şiirler büyüleyiciydi ve gelecek vaat ediyordu.
“Bir gün ünlü olacaksın Paul. Hep ünlü bir öğrencim olmasını hayal etmişimdir. Bir üniversite rektörü olacağını düşünürdüm ünlü öğrencimin. Ama şair bundan çok daha iyi. Bir gün meşhur Paul Irving’e şaplak atmış olmakla övüneceğim. Ama seni hiç dövmedim ben. Değil mi Paul? Nasıl da büyük bir fırsatı kaçırmışım öyle! Ama sanırım sana teneffüs cezası vermiştim.”
“Siz de bir gün ünlü olabilirsiniz öğretmenim. Geçtiğimiz üç yılda sizin çok çalışmanızı gördüm.”
“Hayır. Ben ne yapabileceğimi biliyorum. Ben çocukların sevdiği, editörlerin teşekkür parası yolladığı ufak tefek masalsı, güzel hikâyeler yazabiliyorum. Ama büyük şeyler yapamam. Bu dünyada sonsuzluğu, senin hatıratının bir parçasında yer alarak elde edebilirim ancak.”
Dördüncü Charlotta mavi kurdeleleri artık takmıyordu. Ancak çilleri her zamanki gibi belirgindi.
“Ben