Anne'in Hayaller Evi. Люси Мод Монтгомери
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Anne'in Hayaller Evi - Люси Мод Монтгомери страница 5
“Aman Tanrı’m. Hayır, Bayan Shirley. Eğer beni öyle çağırsaydı kimden bahsettiğini bilemezdim. Tabii ki evlenirken, ‘Seninle evlenmeyi kabul ediyorum Leonora.’ dedi. Ama bunu söylerken kastettiği kişi ben değilimdir de aslında hiç evlenmemişimdir diye ölüp ölüp diriliyorum Bayan Shirley Hanımım. Demek siz de evleniyorsunuz Bayan Shirley Hanımım. Ben sizin hep bir doktorla evleneceğinizi düşünmüşümdür. Çocuklar kızamığa yakalandığında ya da soğuk aldığında çok işinize yarar. Tom duvar ustası sadece ama huyu suyu iyi. ‘Tom, Bayan Shirley’nin düğününe gidebilir miyim? Her türlü gideceğim zaten ama senin rızanı almak istiyorum.’ dediğimde, ‘Sana ne uygunsa öyle yap Charlotta, sen de bana uyuyorsun.” dedi. Böyle bir kocamın olması çok iyi Bayan Shirley Hanımım.”
Philippa ve Papaz Jo düğünden bir gün önce Green Gables’a geldiler. Anne ve Phil birbirlerini coşkuyla karşıladıktan sonra sakin, rahat, güven dolu bir sohbete dalıp ne var ne yok konuştular.
“Kraliçe Anne, hiç olmadığı kadar kraliçesin bakıyorum. Bebeklerden sonra aşırı zayıfladım. Eskiden olduğumun yarısı kadar bile güzel değilim ama sanırım Jo beni bu hâlimle beğeniyor. Aramızda büyük zıtlıklar yok senin anlayacağın. Senin Gilbert’la evlenmense muhteşem bir şey. Roy Gardner’la olmazdı. Bunu şimdi çok iyi anlayabiliyorum. Her ne kadar Roy’la ayrılman beni o zamanlar büyük hayal kırıklığına uğratsa da. Roy’a çok kötü davrandığını biliyorsun değil mi Anne?”
“Anladığım kadarıyla kendini toparlamış.” diyerek gülümsedi Anne.
“Öyle öyle. Evlendi. Karısı da dünya tatlısı bir kızcağız ve birlikte çok mutlular. Jo ve İncil’e göre her şey yoluna girer. İkisi de oldukça yetkinler bildiğin üzere.”
“Alec ve Alonzo ne âlemde? Evlendiler mi?”
“Alec evlendi ama Alonzo evlenmedi. Seninle konuşunca Patty’nin Yeri’ndeki güzel günlerimiz aklıma geldi Anne! Nasıl da eğlenirdik!”
“Yakın zamanda Patty’nin Yeri’ne uğradın mı hiç?”
“Evet, sık sık gidiyorum. Bayan Patty ve Bayan Maria hâlâ şöminenin yanına oturup örgü örüyorlar. Aklıma gelmişken, sana düğün hediyesi yolladılar. Bil bakalım ne?”
“Asla tahmin edemem. Evleneceğimi nereden öğrendiler?”
“Ben anlattım. Geçen hafta oradaydım. Çok ilgilendiler. İki gün önce Bayan Patty kendisine uğramamı rica ettiği bir not yolladı. Sonra da hediyesini sana getirmemi istedi. Patty’nin yerinden en çok ne isterdin Anne?”
“Bayan Patty bana porselen köpeklerini mi yolladı yoksa?”
“Tam üstüne bastın. Şu anda sandığımın içindeler. Sana da bir mektup getirdim. Bir saniye bekle de getireyim.”
“Sevgili Bayan Shirley…” yazmıştı Bayan Patty. “Maria ve ben yakında evleneceğinizi duyduk. Size en iyi dileklerimizi yolluyoruz. Maria ve ben hiç evlenmedik ama başka insanların evlenmelerine karşı değiliz. Porselen köpekleri size yolluyoruz. Onları çok sevdiğiniz için vasiyetimde size miras bırakmayı düşünüyordum. Ama Maria ile birlikte uzun süre daha yaşamaya kararlıyız ve siz hâlâ gençken köpekleri size vermek istiyoruz. Gog’un sağ tarafa, Magog’un sol tarafa baktığını unutmayınız.”
“O eski köpeklerin hayaller evimin şöminesinin hemen yanında oturduğunu düşünüyorum da…” dedi Anne kendinden geçercesine. “Bu kadar güzel bir şey beklemiyordum.”
O akşam Green Gables’ı ertesi günün telaşı sardı. Ama Anne, alaca karanlıkta sıvışmayı başardı. Genç kızlığının son gününde ziyaret etmesi gereken bir yer vardı ve bunu tek başına yapmalıydı. Matthew’un mezarına gitti. Matthew ebedî uykusuna kavakların gölgelediği Avonlea mezarlığında yatmıştı. Eski hatıralar ve ölümsüz sevgilerle dolu bir buluşma oldu.
“Eğer Matthew burada olsaydı kim bilir ne kadar mutlu olurdu.” diye fısıldadı. “Ama sanırım biliyor ve mutlu oluyor. Başka bir yerlerde sadece. ‘Ölülerimiz biz onları unutmadan ölmüş sayılmazlar.’ diye bir şey okumuştum. Matthew benim için asla ölmeyecek çünkü onu asla unutmayacağım.”
Yanında getirdiği çiçekleri Matthew’un mezarına bıraktı ve uzun yamaçtan aşağı doğru yavaş yavaş yürümeye başladı. Hoş gölgeler ve ışıklarla dolu tatlı bir akşamdı. Batı taraflarında, kızıl ve kehribar tonlarında bulutlar vardı, elma yeşili gökyüzü şerit şerit aralarından geçiyordu. Deniz, alaca karanlık güneşinin ışığıyla parlıyordu ve dalgaların bitmez tükenmez sesleri geliyordu. Kırsalın güzel sessizliği ve uzun zamandır tanıyıp sevdiği ağaçlar çevrelemişti etrafını.
Anne, Blytheların bahçe kapısından geçerken “Tarih tekerrürden ibarettir.” diyen Gilbert, nişanlısına eşlik etti. “Bu yamaçtan ilk kez yürüdüğümüz zamanı hatırlıyor musun Anne? Yani ilk beraber yürüyüşümüzü?”
“Alaca karanlık vaktinde Matthew’un mezarından eve dönüyordum. Sen dış kapıdan çıktın ve ben gururumu bir kenara bırakıp seninle konuştum.”
“Ve bana cennetin kapılarını açtın.” diye devam etti Gilbert. “O andan sonra yarını dört gözle bekledim hep. O gece seni evine bırakıp eve döndüğümde dünyadaki en mutlu kişiydim. Sen beni affetmiştin.”
“Sanırım asıl affetmesi gereken sendin. Ben çok nankör bir haylazdım. Hele de gölette hayatımı kurtardıktan sonra. O mecburiyetten ilk başlarda nasıl da tiksinmiştim hâlbuki! Ben bu mutluluğu hak etmiyorum.”
Gilbert güldü ve nişan yüzüğünü takan çocuksu eli sıkıca tuttu. Anne’in nişan yüzüğü incilerle çevrelenmişti. Elmas yüzük takmayı reddediyordu.
“Elmasların hayal ettiğim gibi mor renkli olmadıklarını öğrendiğimden beri elmas sevmiyorum. Bana hep uğradığım hayal kırıklığını hatırlatacaklar.”
“Ama eski bir efsaneye göre inciler gözyaşları içindir.” diyerek itiraz etti Gilbert.
“Ben bundan korkmuyorum. Ayrıca gözyaşları hüzün kadar mutluluk ifadesi de olabilirler. Hayatımdaki en mutlu anlarımda gözlerim yaşlarla doluydu hep: Marilla Green Gables’da kalabileceğimi söylediğinde, Matthew bana ilk güzel elbisemi hediye ettiğinde, senin ateşi atlattığını duyduğumda gözlerimde yaşlar vardı. Sen de nişan yüzüğü olarak inci vermiş oldun. Ben de hayatın hüznünü de neşesiyle birlikte kabul etmeye seve seve razıyım.”
Ancak o gece âşıklar sadece neşeyi düşündüler ve hüzün akıllarının ucundan bile geçmedi. Çünkü yarın düğün günleriydi ve hayallerin evi Four Winds Limanı’nın menekşe rengi puslu kıyılarında onları bekliyordu.
BÖLÜM 4
GREEN GABLES’IN İLK GELİNİ
Anne düğün sabahı uyandığında odasının penceresinden güneşin göz kırptığını ve Eylül esintisinin perdelerini hareketlendirdiğini gördü.
“Güneşin üzerimde parlayacak olması