Aile Mutluluğu. Лев Толстой

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Aile Mutluluğu - Лев Толстой страница 4

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Aile Mutluluğu - Лев Толстой

Скачать книгу

sessiz kaldık. Ve ben eski rahatsızlığıma tekrar yakalandım. Beynimin içinde durmadan bir düşünce dolaşıyordu. Onu ihtiyar bulduğumu anlatarak sebep olduğum kedere karşılık sevimli birkaç söz söylemeyi çok isterdim, lakin nasıl başlayacağımı kestiremiyordum.

      Birdenbire kalkarak: “Haydi, Allah’a ısmarladık!” dedi. “Annem beni yemeye bekler, bugün onu neredeyse hiç görmedim gibi.”

      “Size yeni bir sonat çalmak isterdim.”

      “Başka bir sefer çalarsınız.” diye oldukça soğuk cevap verdi yahut bana öyle geldi.

      “Uğurlar olsun!”

      Şimdi artık onu gücendirmiş olduğum hakkındaki düşüncem arttı ve beni gerçekten mahzun etti. Katia ve ben onunla beraber kapının önündeki taş merdivenleri indik ve avluda onu gözden kayboluncaya kadar takip ettik.

      Atının nallarının sesi artık kulağımıza gelmediği vakit tekrar taraçaya çıktım ve orada gözüm bahçenin derinlikleri ve gece sisinin dalgaları içinde kaybolduğu hâlde görmek ve işitmek istediğimi dinleyerek veya görerek hareketsiz kaldım. O bir ikinci defa, sonra bir üçüncü kere gene geldi ve bizim garip sohbetimiz üzerine duymuş olduğum elim his bir daha gelmemek üzere tamamen yok oldu.

      Yazın bize haftada iki ve bazen üç kere geliyordu. Ona o kadar alışmıştım ki alışılandan daha fazla bir zaman gözükmezse yalnız yaşamak benim için zor oluyordu. O vakit içimden ona kızıyor ve beni böyle terk edişinin kendi tarafından haksızlık olduğunu söylüyordum. Bana karşı pek muhabbetli bir arkadaş vaziyetinde bulunuyordu. Bana imalı değil açıktan açığa sorular sorardı ve cevapların da dolambaçlı olmamasını isterdi. Bana nasihat eder, cesaret verir ve bazen azarlardı; bazen de oldukça ölçülü davranırdı.

      Benimle eşit ve aynı konumda görünmek için sarf ettiği bütün gayretlere rağmen onda büsbütün ayrı bir âlem bulunduğunu ve onun içine beni sokmak istemediğini hissediyor ve bu da her şeyden çok ona hürmetimi katlıyor ve beni ona doğru çekiyordu. Katia’dan ve komşulardan işiterek biliyordum ki yalnızca birlikte yaşadığı annesine mecbur olduğu dikkat ve itinadan başka, bizzat idare ettiği serveti ve bize vasiliği yüzünden birtakım uyuşmazlığa maruz kalıyor ve bu da kendisi için birçok güçlüğü sebep oluyordu. Ancak onun sıkıntılarına, tasavvurlarına ve ümitlerine dair kendinden bir şey öğrenemedim. Tartışmayı bu şeyler üzerine götürmek isteyince kendine has şekilde kaşlarını çatar ve sanki “Rica ederim, bunları bırakalım, bundan size ne!” demek isterdi ve hemen sözü değiştirirdi. Başta bu hareketi beni gücendirmişti, ama gitgide onunla yalnız kendimden ve beni ilgilendiren şeylerden bahsetmeye alıştım; sonunda bunu pek doğal gördüm.

      Görünen yeteneklerime karşı tamamen kayıtsızdı ve hatta oldukça küçümsüyordu. Onun bu hareketi önce beni gücendirmişse de sonraları bana hoş görünmeye başladı. Hiçbir vakit ne bir sözle ve ne bir bakışla benim güzel olduğumu anlatmıyordu. Aksine, onun yanında benim güzelliğimi methedecek olsalar alnı buruşurdu. Benim hatalarımı göstermeyi ve bununla beni kızdırmayı severdi. Yortu günleri Katia’nın beni süslemek istediği moda kıyafetler, saçlarımın becerilikle düzeltilmesi onun alaycılığını tahrik ederdi ve Katia da buna çok üzülürdü. Ben de önce haksız olmayarak buna hiddetle gücendim. Katia kesinlikle emindi ki ben, Sergey Mihaloviç’in hoşuna gidiyordum ve hoşlandığı bu genç kızın daha güzel görünmesini istememesini bir türlü anlayamıyordu. Çok geçmeden kalbinde ne olduğunu anladım: Kendimi beğendirmek ve süslenmek merakı olmadığını görünce mesut oluyordu. Bundan iyice emin olduğum vakit tuvaletimde, saçlarımda ve hareket tarzımda zerre kadar hafif davranışlara işaret edecek bir şey bırakmadım, kendimi pek sade yaptım.

      Bu da başka bir türlü süslenmekti, çünkü o yaşta sadelik zevki bende bulunamazdı.

      Beni sevdiğini biliyordum. Bir çocuğu sevdikleri gibi mi veya bir kadını sevdikleri gibi mi, bunu düşünmedim. Bu muhabbet benim için kıymetliydi ve ona göre bütün genç kızların fevkinde olduğumu bildiğim için bu fikri daima korumasını elbette arzu etmeliydim. Ve ben onu bilmeyerek aldatıyordum. Lakin onu aldatarak daha çok iyileşiyordum. Vücudumdan ziyade ruhumun inceliklerini ona tanıtmak benim için daha tercih edilir ve daha layık olduğunu hissediyordum. Saçlarım, çehrem, ellerim, tavırlarım nasıl olursa olsun, bir bakışta onları takdir edebilirdi ve bu konuda onu aldatmak istesem bile buna bir şey eklemek benim için mümkün değildi. Ruhuma gelince, onu tanımıyordu, çünkü onu seviyordu, onda olgunluk buluyordu ve bu konuda onu hataya düşürmek mümkündü. Ve ben de bunu yapıyordum. Bu hâli açıkça gördüğüm vakit ne kadar rahatladım. O kadar sık takıldığım zihnî karışıklıklar, beni boğmakta olan bu hareket ihtiyacı tamamen yok oldu. Anladım ki, onun önünde ayakta durduğum veya yanında oturduğum, saçlarım örgülü veya başıma kaldırılmış olduğu vakit daima onun gözü altındaydım ve benim kendimden memnun olduğum kadar onun da benden memnun olacağını düşünüyordum. Zannediyorum ki herkes gibi o da bana “Güzelsiniz!” demeyi aklına getirseydi, buna sinirlenirdim.

      Ancak benim tarafımdan söylenen bir söz üzerine, bana uzun uzadıya bakıp da şaka tarzında göstermeye kendini zorladığı heyecanlı bir sesle:

      “Evet, evet sizde bir şey var… Siz fevkalade bir kızsınız, bunu itiraf etmeliyim.” dediği vakit kalbime ne sevinç ne de tatlı bir his dolduğunu hissederdim.

      Beni saadet ve gurur ile dolduran bu övgü ve methetme neyden ileri geliyordu? Kâh torunu küçük kız hakkında Gregor’un muhabbetine katıldığımı anlatmış olduğumdan, kâh bir şiir ve bir roman okurken ağlayacak kadar heyecanlı göründüğümden veyahut Mozart’ı Schulhoff’a tercih ettiğimdendi. Ne iyi ne de güzel hakkında hiçbir kati fikrim olmadığı hâlde bana iyiliği yaptıran ve söyleten fevkalade dirayete hayran kalıyordum. Eski âdetlerimden, eski zevklerimden çoğu ona hoş görünmüyordu. Kaşlarının tek bir hareketi, bir bakışı söyleyeceğim şeyin hoşuna gitmeyeceğini anlatmaya yeterdi. Bir merhamet veya küçümseme tavrı aldı mı benim için çoktan beri kıymetli olan bir şeyi artık sevmiyorum zannederdim.

      Bana bir öğüt verse ne söylemek istediğini biliyorum sanırdım. Göz bebeklerimin derinliğine kadar nüfuz eden bir bakışsa benden bir şey sorardı ve bu bakış öğrenmek islediği fikri ortaya çıkarmaya yeterdi. Artık fikirlerime ve hislerime hâkim değildim; çünkü onun fikirleri ve hisleri bana geçiyor, benim oluyor ve hayatımı güzelleştiriyorlardı. Bu tahavvülün farkına varmaksızın her şeyi, gerek Katia’yı ve adamlarımızı gerek Sonia’yı, kendimi ve meşguliyetlerimi bir başka şekilde görüyordum.

      Evvelce can sıkıntısını atmak için okuduğum kitaplar; yalnızca birlikte onlardan bahsettiğimiz, birlikte okuduğumuz ve bana onları getirdiği için en saf bir gurur kaynağı oldular. Önceleri Sonia’ya verdiğim dersler ağır bir görevdi. Bunu baştan savma yapardım; ama şimdi o da hazır bulunduğundan Sonia’nın görüşlerini takip etmek benim en şiddetli sevinçlerimden biri oldu.

      Bir musiki parçasını tamamen öğrenmek önceleri benim için imkânsız bir şeydi; şimdi onun tarafından dinleneceğimden emin olduğumdan onun bir takdirine erişme ümidiyle hiçbir şeyden bezmiyordum. Aynı notaları kırk defa tekrarlıyordum, o derecede ki zavallı Katia kulaklarını pamukla tıkamaya mecbur oldu, ben tersine sabırsızlanmayı asla hatırıma getirmiyordum. Eski sonatlarım bana yeni hisler ifade ediyor göründüler. Benim tanıdığım ve kendim kadar sevdiğim o halim Katia gözünde değişmişti. Şimdi anlıyordum ki onun bize

Скачать книгу