Akıl ve Tutku. Джейн Остин
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Akıl ve Tutku - Джейн Остин страница 13
O akşam, Barton’a yirmi kilometre uzaklıktaki, Albay Brandon’ın o sırada yurt dışında olan eniştesine ait ve onun talimatına göre Albay Brandon olmadan gezilemeyecek çok hoş bir yeri ertesi gün ziyaret etmek üzere bir grup kuruldu. Arazinin oldukça güzel olduğu söyleniyordu, orayı öve öve bitiremeyen Sör John’un yargıları yerinde sayılabilirdi çünkü orayı ziyaret etmek için her yaz en az iki defa gruplar oluşturuluyordu. Arazide harika bir göl vardı; sabah eğlencelerinin büyük bir bölümünü yelken gezisi kapsayacaktı; yanlarına soğuk yiyecekler alacaklardı; yalnızca üstü açık arabalar kullanılacaktı ve her şey keyif ehli insanların olağan düzenince yapılacaktı.
Yılın o zamanında -son on beş gündür yağan yağmur da düşünülünce- gezi, gruptan bazılarınca bir cesaret işi olarak görülmüştü. Elinor zaten soğuk algınlığı olan Bayan Dashwood’u evde kalması için ikna etmişti.
13
Whitwell gezisi Elinor’un umduğundan çok farklı oldu. Islanmaya, yorulmaya ve korkmaya hazırlamıştı kendini fakat ondan da kötüsü geldi başına; hiç gidemediler.
Saat on civarında herkes Park’ta toplanmıştı; kahvaltıyı da orada edeceklerdi. Tüm gece yağmur yağdıysa da sabah hava iyiydi; bulutlar dağılıyor, gün ışığı sık sık kendini gösteriyordu. Herkesin keyfi yerindeydi. Şakalar yapıyor, eğlenmeye çalışıyorlardı ve başka ihtimallerdense herkes çıkacak en büyük aksiliklere ve sıkıntılara katlanmaya razıydı.
Kahvaltı sırasında mektuplar geldi. Bir tanesi Albay Brandon içindi. Mektubu aldı, inceledi, keyfi kaçtı ve hemen odadan çıktı.
“Brandon’a ne oldu?” diye sordu Sör John.
Kimse cevaplayamadı.
Leydi Middleton, “Umarım kötü haber değildir.” dedi, “Albay Brandon’ı kahvaltı masamdan böyle aniden kaldırabildiğine göre olağan dışı bir şey olmalı.”
Birkaç dakika sonra Albay Brandon geri döndü.
İçeri girer girmez Bayan Jennings, “Kötü haber değildir umarım albay.” dedi.
“Kesinlikle değil hanımefendi. Teşekkür ederim.”
“Avignon’dan mı gelmiş? Kardeşin fenalaşmamıştır umarım.”
“Hayır hanımefendi. Şehirden gelmiş. Tamamen işle alakalı bir mevzu.”
“Yalnızca işse neden o kadar telaşlandınız o zaman? Hadi ama Albay bizi kandıramazsınız, doğrusunu anlatın.”
“Anneciğim, ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun.” dedi Leydi Middleton.
Kızına aldırmadan devam etti Bayan Jennings, “Belki de kuzenin Fanny evlendiği yazıyordu ha?”
“Hayır, yazmıyordu.”
“O zaman anladım kimden olduğunu albay. Umarım iyidir.”
Albay hafifçe kızararak, “Kimi kastediyorsunuz hanımefendi?” dedi.
“Ah, sen biliyorsun kimi kastettiğimi…”
Leydi Middleton’a dönerek, “Çok üzgünüm hanımefendi. Bu mektubu bugün almam şanssızlık; iş dolayısıyla acilen şehirde bulunmam gerekiyor.” dedi Albay Brandon.
Bayan Jennings, “Şehirde mi?” dedi, “Yılın bu zamanı şehirde ne işiniz olabilir ki?”
“Böylesine güzel bir gruptan ayrılmak zorunda olduğum için çok şanssızım.” dedi Albay Brandon, “Fakat asıl endişem, ben olmazsam Whitwell’e giremeyecek olmanız.”
Hepsi için ne kadar da büyük bir talihsizlikti.
Marianne hevesle, “Kâhyaya bir not yazmanız yeterli olmaz mı Bay Brandon?” diye sordu.
Albay Brandon başını salladı.
Sör John, “Gitmeliyiz.” dedi, “Bu kadar hazırlandıktan sonra vazgeçmek olmaz!.. Yarına kadar şehre gidemezsin Brandon, o kadar!..”
“Keşke o kadar kolay olsa… Gidişimi bir gün bile erteleyemem.”
Bayan Jennings, “İşinin ne olduğunu söylesen, erteleyip erteleyemeyeceğini anlarız belki.” dedi.
Willoughby, “Seyahatinizi biz dönene kadar erteleseniz…” dedi, “Altı saatten fazla gecikmezsiniz.”
“Bir saat bile kaybedemem.”
Elinor o sırada, Willoughby’nin kısık sesle Marianne’e “Keyifli bir topluluğa tahammül edemeyen insanlar var. Brandon onlardan biri. Kesin üşütmekten korkuyor ve bu işten sıyrılmak için numara yapıyor. Elli gineye iddiaya girerim mektubu bile kendisi yazmıştır.” dediğini duydu.
Marianne, “Bence de kesin öyle.” diye cevap verdi.
Sör John, “Seni fikrini değiştirmen için ikna etmenin yolu yoktur Brandon, seni bilirim.” dedi, “Yeter ki bir şeye karar ver. Yine de umarım bir kez daha düşünürsün. Bak sırf Whitwell’e gitmek için Newton’dan iki bayan Carey geldi. Kır evlerinden buraya kadar üç bayan Dashwood yürüdü. Bay Willoughby normalden iki saat erken kalktı.”
Albay Brandon herkesi hayal kırıklığına uğrattığı için tekrar tekrar özür diledi ancak elinden başka bir şey gelmediğini de ekledi.
“Peki ne zaman geri döneceksiniz?”
Umarım şehirden ayrılır ayrılmaz “sizi Barton’da görebiliriz; siz dönene kadar Whitwell gezisini erteleriz.” dedi Leydi Middleton.
“Çok naziksiniz. Ama durum öyle muallakta ki ne zaman geri dönebilirim bilmiyorum; o yüzden söz vermeye cesaret edemem.”
Sör John, “Gelecektir tabii!” diye haykırdı, “Hafta sonuna kadar dönmezse peşinden giderim.”
Bayan Jennings, “Ay lütfen gidin Sör John!” dedi, “Belki o zaman ne işi varmış onu da öğrenirsiniz.”
“Başkalarının işine burnumu sokmak istemem. Belli ki çekindiği bir şeyler var.”
Albayın atlarının hazır olduğu söylendi.
Sör John, “Şehre at sırtında gitmeyeceksiniz, değil mi?”
“Hayır